Yağmurla toprağın aşkı!

Uzun zamandır hava günlük güneşlik. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Bu zamanlarda yağmurlu günler başlamış olurdu normalde, ama ne yapalım durum böyle. Biz de güzel havaları fırsat bilip kış hazırlıklarına devam ettik.


Kışın en sevdiğim yanlarından biri ormanda daha çok zaman geçirebilmek. Odun toplamak ve baltayla kırıp testereyle kesmek benim için büyük keyif. Bedenimi çalıştırmak ve bu vesileyle ısıtmak da cabası. Eskimiş çit tahtalarını gönüllü arkadaşlarımız söküp taşımışlardı sağolsunlar, ben de onları baltayla küçükleyip kuzine kovasına sığacak boyutta tutuşturmalık hazırlamayı kendime iş edindim.


Çıralı’daki arkadaşlarımız, bahçelerine dikmelerine yardım ettiğimiz büyük fidanların koca saksılarını bize vermişlerdi, onları yıllardır faydalı işlerde kullanırız. Bu saksılar yazın biçilen otları taşımaya, toprak karışımlarını saklamaya, kışın da soba malzemesi toplamaya yarıyorlar. Küçüklediğim tahta parçalarını büyük plastik saksılara dizdim. Evin arka tarafına taşıdım.


Selahattin de kendini bitki dikmeye verdi, çelikten ya da tohumdan büyüttüğümüz, kaplarda dikilmeyi bekleyen, yetişmiş pek çok ağaç-çiçek-çalımız var. Onlardan bahçedeki yol kenarlarına en uygun olanlarını seçip, dikmeyi düşündüğü yere götürüp koyuyor önce, gidip gelip bakıyor, sonra beni çağırıyor, birlikte hayal kuruyoruz, bitkinin büyüyüp serpilmiş haliyle yolun neresine kadar gelebileceğine, güneş-gölge isteğine bir bir bakıyoruz, sonra dikmeye başlıyor Selahattin. Bitkiler dikildikçe mutlu oluyoruz. Onların mutluluğu da hemen anlaşılıyor zaten, ertesi günü bile renklerini canlandırıp parlaklaşabiliyorlar.


Toprak ve bitkiler gece nemiyle idare edip durdular neredeyse bir buçuk aydır. Biz de hortum elde sulama yaptık. Çok şükür ki dağdan gelen suyumuz güzelce akmaya devam ediyor.


***

Sonunda beklenen yağmurlar başladı. Dün gece tıpırdamaya başlayan damlalar toprağa nefes aldırdı. Kısa süren yağmurun ardından gelen derin sessizlikle uykuya dalmışım, ben uyumuşum, her şey uyumuş sanki.


Orman yağmur için çok dua etmiş olsa gerek, gece yeniden başlayan yağmurun sesiyle uyandım. Naylonla örttüğümüz masa ve sandalyeler ne durumda acaba? Yapacak bir şey yok şu anda Ayşe, uyu!






Sabah parçalı bulutlar ve ara sıra kendini gösteren güneş vardı. İlk işim çardağın altına bakmak oldu. Örttüğümüz naylonun kediler tarafından ziyaret edilip masa sandalyelere su girdiğini fark edince, bu işe ancak kahvaltıdan sonra el atabileceğimizi anladım. Şimdi içeri girmeli, nasılsa hava yüksek, şu an yağmaz.


Kahvaltı sırasında neler yapacağımızı konuşup, dışarı çıkmaya hazırlanırken çatıda yağmur damlaları yeniden duyulmaya başlamıştı bile. Hemen dışarı çıktık, evin arkasındaki açık mutfak tarafında masaya alan açmak için küçük bir düzenleme yapmamız gerek. Bir anda organize olup elden ele meyve sebze kasalarını yanlara doğru çektik.


Masa açılan yere taşındı, çardakta geri kalan sandalyeler kurulandı, şezlonglar da üstlerine dizildi, mekân küçülünce bir kat daha katlayabildiğimiz naylonla örtüldü. Olası rüzgâra karşı ağırlıklar da yaslandı. Şimdilik işlem tamam! Masayı kurulayıp üzerini bir bez ve koruyucu su geçirmez bir sistemle örttükten sonra çayımızın geri kalanını sundurmada içtik. Yağmur yağmaya devam ediyordu.


Düzenli tıpırtılar kısa sürede bahçede minik yollar oluşturmaya yetti, azimli damlalar kendini dere sanmaya başladı, eğimi bulan aşağı doğru yönlendi. Toprak ne zamandır suya hasret, sonunda kavuştular, özlemişler birbirlerini, toprağın koynundaki bitkiler sevinçten kokularını saldılar göğe. Limonlu, tarçınlı, naneli, kekikli bir karışım bu baygın koku. Yağmurun hafiflemesini fark edip yürüyüşe çıkmaya karar verdik, bir anda kendimizi giyinmiş bulduk, gelsin fotoğraf makinesi, lastik çizmeler!





“Taraçalara gidelim!” dedi Selahattin. Ne güzel olur! Köpeklerin eşliğinde bir akşamüstü gezisi, sis çökmüş vadiyi, nemlenmiş yosunların servinin gövdesinde canlanışını görmek, gitgide her şeye yukarıdan bakmak, sonra dönüp dolaşıp yine eve gelmek ne iyi geldi, hele şu güzelim renklerle! Uzun yürüyüşü özlemişim!






Bahçe mutlu, biz mutluyuz, baklalar, taze soğanlar ve pırasalar mutlu mesut büyüyorlar, kasımpatılar coştu, kardelenler hoş geldi, mantarlar buyur etti, kuşlar bahçede kovalamaca oynuyorlar, şimdi içeri girilsin, çay demlensin yine ve ayışığı bahçeyi aydınlatırken kuzinedeki çaydanlığın türküsü dinlensin sessizlikte…





Ohhh, sonbahar tüm ihtişamıyla kendini gösterdi sonunda!

İçe dönüş günleri başladı.

Yağsın yağmurlar, sürsün içimizdeki-dışımızdaki temizlik!






YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.