Ormanın kalbi!
Tanışmalar canlı hayatın suya kavuşması gibi, besliyor, yaşatıyor ve sonunda çiçek açtırıyor.
Canlarım, armağanlarım, vazgeçilmezlerim, aşklarım, sevgililerim. Ne çok canım var, çok canlıyım o yüzden. Ve gitgide başka bir canlıya, bir yaratığa ve yaratıma dönüşüyorum. Kendime izin verdiğim şey beni dönüştüren şey, kendim olmak. Hem vahşi hem şefkatli, hem öfkeli hem sakin, hem kendini gözeten/besleyen hem bütünü, hem forevır öğretmen hem forevır öğrenci, hem çocuk hem bilge, hem aydınlık hem de karanlık bir Ayşe var, pek çok Ayşe yok, Ayşe’nin biricikliğiyle Ayşe’nin bin bir yüzünün olması aynı anda varlar.
Aynı anda var olmak. Aynı ayı seyreylemek, kayan yıldızlara çığlıklar atmak, baharı her rengiyle, her kokusuyla içine çekmek, çardağa sarılmaya teşne yaseminin geceleyin dalga dalga çarpan baygın ve aynı zamanda ferahlatıcı kokusunu burnunda, beyninde ve oradan tüm bedeninde hissetmek…
Sevgililerim bir araya geldiğinde seviniyorum, birbirlerini sevdiklerinde ise coşuyorum. Hayat bir yerlerde karşılaştırıp tanıştırıyor, ayrı ayrı tanıyıp sevdiklerim, daha yüz yüze gelmemişken kalp kalbe titreştiklerimiz, yazısından fotoğrafından, ses kaydından, varoluşundan taşanlara, taşırdıklarına âşık olduklarım, işte şimdi âşık oluyorum her halime. Sizleri sevmek, sizlerle yolumun kesişmiş olması, kendimde tanıştığım her bir hali sevmekle eşdeğer bir hale dönüşüyor, bunu gözlemliyorum sessizce…
Hepinizi seviyorum, her şeyi seviyorum, bu en temeldeki ben, bazılarınıza da aşığım, gün geçtikçe yenilerinize de âşık oluyorum. Her birinizin hayatıma değmesiyle değiştiğim, güçlü dönüştürücü bir aşk bu. Ne yapayım, ben de böyleyim. Öyle bir titreşiyorsunuz/ titreşiyorum ki sizinle birlikte, ister uzak ister yakın, ister kadın ister erkek, ister taş ister kuş, ister kertenkele, fark etmiyorsunuz, yüreğim katman katman kabarıyor, sizlerle yazışmalarım sanki cinsiyetsiz bir sevgiliyle sevgi sözcükleri değiş tokuşuna dönmüş, geriye dönüp okumak ve bu yazışmaların zamanlamalarını fark etmek içimi hoplatıyor.
Herkesle ve her şeyle gümüş ipliklerle bağlı olmayı deneyimlediğim bir şifa töreni yaşamıştım, ve artık biliyorum ki bazılarınızla altın ipliklerle dolaşık olmuşum.
Bunları yazdıkça merak ettim en iyi metal iletkenler kimler diye, gümüş altın ve bakırmış onlar. Atomik düzeyde iletkenlik Valans elektronları denen olayla belirleniyormuş, tekli Valans elektronuna sahip metaller en iyi iletkenlermiş. Bir valans elektronu, “bir kimyasal reaksiyona karışma olasılığı en yüksek olan bir elektrondur. Genellikle, en yüksek kuantum sayısına sahip elektronlardır” diyor bir tanım. Bir de çoklu valans elektronları varmış, onlar da iletiyormuş elektriği ama o kadar verimli yapamıyorlarmış görevlerini. Ve en çarpıcısı da şuymuş ki, en verimli iletim en az direnç olduğunda gerçekleşiyormuş… Dünya değiştirmiş gibi oldum okuyunca.
Sarmaşıkları boşuna sevmiyormuşum, sarmaşık âşıklarım benim! Henüz sarılamasak da bazılarınızla, ruhlarımız zamandan ve mekândan azade, uzayda bir yerlerde sarılıyor, ezelde sarılmışız zaten. Şimdi âşıklar buluşması olsun dileğim, sarmaşıklar aşkına, bolluk bereket aşkına!
Öyle canlar değiyor ki birbirine, içim titriyor, öyle lezzetliyiz ki birlikte, ağızda karışan bademle dut kurusunun, kaju ile peynirin tadı gibiyiz, ezildikçe, küçülüp harmanlandıkça artıyor tadımız!
Ben burada baharı dolu dolu yaşarken sizlerin gezdiği yerlerde de dolaşıyorum, güzellikleri sizin için kaydederken siz de benimle paylaşıyorsunuz yaşadıklarınızı, kalbinizde bağlantı kuruyorsunuz, cümbür cemaat baharı yaşıyoruz, birlikte besleniyoruz, karşılıklı besleniyoruz ve orman oluyoruz usulca, nazikçe. Birbirine karışmış dallarımız göklere yazılmış bir yazıyı okumak için güneşe doğru büyümüşler sanki. İnşallah birlikte baharı yaşadığım canlar çoğalsın, daha bunun başka mevsimleri var, bir mekânı en az bir ay döngüsünde yaşamayı diledim dün gece, her mevsim en az bir haftasını deneyimlemeyi. Benim de gezeceğim günler yakın olsun umarım, görecek ne çok yer var.
Sonsuz ve sınırsız güzellikteki bu dünyada, büyümenin de kalbini büyütmenin de sonu yokmuş. Ormanda aşk başkaymış!
Canını sevdiklerim, siz biliyorsunuz kim olduğunuzu, aynı cümleleri kuruyoruz artık anladım, aynı heyecan, aynı titreşim! Bu doğum günümde gelin isterim Flora’ya, bir başka baharı, sonbaharı yaşamak için, âşık olduğum mekânda, aşk olduğum zamanda buluşalım, birlikte aşk olalım, âşık olalım, birbirimize çoktan şifa olmuşuz, şimdi, elektriği ileten metaller gibi olalım, ışığı, aşkı yayalım, aktaralım, benden bize, bizden bire, birliğe…
Ormanı yeniden, bir başka gözle görüp can kulağıyla dinleyip sizlere anlatmak üzere, havanın güzel olduğu her sabah ormana gidip yere uzanıp ormanın koynunda başlayacağım güne.
En daraldığım anlarda beni rahatlatan, bana melek olan dostlarım, ailem, büyük ailem. An’ın büyüsünde saklıymış her şey. Bu sabah ormanda uzandığım yerden göğe bakınca işte bunu gördüm:
“Ormanın kalbi!”
Deli âşık oldum, divane âşık oldum sonra, daha nasıl âşık olsun bu Ayşe bilmem!
Birbirimizi bulmuşken şu hayatta, daha çok sarılalım. Sarmak, sarılmak, sevmek, sevişmek…Bayılıyorum dilin canlılığına, aktarım gücüne.
Sözcüklerin gücü adına!
Başka bir sevişme mümkünmüş!
Ormanın kalbi BİRlikte atıyormuş!
YORUMLAR