Büyük temizlik…
Antalya’da Yılmaz’ın evinde kalmak, flora’ya biraz da uzaktan bakmak bize çok iyi geldi, Selahattin üşümemiş oldu, ben de nispeten dinlenmiş oldum daha uygun yaşam şartları içinde. Kışın sürmekte olan zorlu günleri de yavaş yavaş yumuşamaya başladı, sonunda cemremiz de düştü, günler uzamaya devam ediyor, bahara az kaldı.
Hal bi taraftan böyleyken sonunda ben de şifayı kaptım. Hastanede yanımızda yatan refakatçi arkadaştan bulaştı sanırsam. Tam hastaneden ayrılmaya hazırlanırken bünye de ferahlamanın getirdiği rahatlık anında zayıf düştü, belli ki. Pansiyona tatile gelenlerde çok gözlemlerdik, tatile çıkınca hasta olurlardı, rahatlamayı beklerken kendini sıkı tutmaya çalışmaktan yorulan beden kendini bırakıyor, bırakınca da dış etkilere açık hale geliyor, normal yani.
Sanki bedenimde yılların tozunu attırdım, ciğerlerim temizlendi, sinüslerim boşaldı, gözlerimden bile çıkmayı başaran iltihap, kirpiklerimi yapıştırdı birbirine, kulaklarım sıvılarını çoğalttı, kafamdaki yedi delikten virüs marifeti üretimler döküldü. Soğan, sarımsak kemirmem, adaçayı gargarası yapıp zencefilli tarçınlı ballı kaşıklar yutmam da fazla fayda edemedi, birkaç gece üst üste hafif ateşle bol bol uyuyunca “Bu iş böyle olmayacak” dedim. Müdahalesiz iyileşme sınırını geçmişim, kendi kendine geçmeyeceğini anladım ve “doktora gitmem” diye de inat etmedim iyi ki. Hemen yakınımızdaki sağlık ocağına misafir hasta olarak başvurdum.
Ve sonucunda, yıllardır içmediğim ilaçları kuzu kuzu yuttum arkadaşlar, öksürüğüm de sesimin komik kısıklığı da bir hafta kadar bir süre sonra geçti, şükür.
Yeni hayatların hayalleri kuruluyor bi taraftan.
Tam en yoğun hasta zamanımda Gamze geldi yetişti imdadıma, hani flora’daki açık mutfağımıza sihirli elini değdirip faydalı boşluklar yaratan, herkesin hayatını kolaylaştırmaya doğuştan meyilli bir akrep olan Gamze. Yüzüm güldü tabii.
Yılmaz, huyumuzu bildiği için bize önceden söylemişti, tam yetki vermişti zaten, evi düzenleme ve gereksiz eşyaları ayırma konusunda ona danışarak tasniflere başlamıştım ufaktan. Hastalanınca yarım kalmıştı temizlik harekatı, tam insanı geldi işin devamı için, Gamzeciğim hemen kalan yerden düzenlemelere devam etti. Antalya’da yaşama niyetiyle geldi Gamze, niyetini dillendirince kapılar açıldı, Yılmaz’ın arkadaşlarıyla tanıştı, görüşmeler yaptı, haftanın birkaç günü çalışabileceği, hafta sonu da flora’ya gelebileceği bir düzen kuruluyor şimdi kendiliğinden. flora’da müzik yapacağız ve ufak ufak üretimler, tezini yazacak bi taraftan da.
Bi ferahladım, bi açıldım, kendime geldim, yüzüm bile değişti, dedim ya, Selahattin ile birlikte ben de şifalandım. Antalya’nın güzelim dağlarını, günbatımlarını seyretmek, eskiden hemen yanındaki ortaokula ait olan, sokağın köşesindeki minik koruluğun içindeki çay bahçesinde güneşlenmek, falezlere inen yoldaki manzara teraslarında denize ve ufka bakıp kalmak, falezlerin aralarında dolaşırken kendimi en sevdiğim minnoş kaya bitkilerinin arasında bulmak, dostların ziyareti, şehirde de bir araya gelip müzik yapmak, şarkı söylemek, Bahçelievler semtinde eski mahalle dokusundaki sokak aralarında gezerken eski fırının bahçesinde bastonlarıyla birlikte soluklanan yaşlı amcaları, teyzeleri, mahallenin nazlı kedilerini, kasap önündeki kuçuları görmek, tüm gün ağaçların arasında cıvıldayan kuşları, teneffüse çıkınca onları susturan çocuk çığlıklarını dinlemek, semt pazarlarında dolaşmak… Hepsi ayrı ayrı şifa oldu.
Foto: Cymbalaria muralis. Tohumlarını geriye doğru fırlatma mekanizmasıyla bir kaya oyuğunda yeşermeyi garantileme gibi özelliğe sahip bitki ve şahane çiçekleri.
Burada yaşadığımız 26 yıl boyunca ne zaman uzun süreliğine flora’dan uzaklaşsak bizde kalan birileri oluyor ve her seferinde güzel hikâyeler çıkıyor bu mekân değiştirme hallerimiz vesilesiyle. Yine öyle oldu, yeni dostluklar kuruldu, yeni tanışmalar yaşandı.
Baraniko’nun bizi anlatan yazısını okuyan Yıldız, benim yazımı da okuyunca “benim orada olmam lazım” demiş ve ameliyattan önce atlayıp geldi arabasıyla, bir ay sonra birkaç günlüğüne Antalya’ya gidip işlerini halledip döndü, hala flora’da, ne zaman gideceğini bilmiyor daha, ormanda olmak çok iyi gelmiş. Aracıyla Hızır gibi yetişti Yıldız, tüm süreçlere hâkim yaz gönüllülerimiz Ayışığı ve Baran da yanında olunca o da öğrendi her bir detayı. Sonra Ayışığı-Baran gitti, Kerem geldi, o gitti, Özge geldi, sonra Oğuz hasta olup gelemeyince Özge iki gece yalnız kalmak durumunda kaldı, korkularıyla takılmayı öğrenmiş, çok güzel bir süreç olmuş onun için de. Sonra Oğuz geldi, Kerem yine geldi. Elif gelecekti, yeğeni acil ameliyat olunca şimdi ona bakıyor, sonra gelecek, son yazımı okumak iyi gelmiş ona, istemekle ilgili kendinde benzer haller bulmuş benden, “Varlığınız cesaret veriyor, rol model oluyorsunuz bize, sürdürülebilir olmanız o yüzden önemli” diyor. Bunun için de seviyorum yazmayı ve yayın yapmayı, hangi noktadan kime değeceğini bilememek ne büyük lütuf ve mucize!
Sümeyra ve Kemal ziyarete geldiler, belki de çok yakın bir zamanda flora’da yaşamaya başlayacaklar, flora dükkan ile ilgili de konuştuk onlarla.
Seçil geldi sonra Antalya’ya, Sümeyra ile birlikte temizlik algısı üzerine atölyelere devam ediyorlar, ben de katıldım Antalya’dakine. Caanım kadınlar, yine kadınlarla birlikte Seçil’le ufuk açıcı sohbetler ettik, Sümeyra ile de doğal malzemelerle deodoran, çamaşır deterjanı, diş macunu gibi şahane şeyler üretmeyi öğrendik.
Sonraki günler Seçil’le birkaç gün boyunca sohbetler ettik bol bol, belediyenin halka açık tesislerinin burnumuzun dibinde olduğunu keşfettik, çay içtik tabii manzaraya karşı. O da Antalya’da yaşamaya niyetli, flora dükkan için üretimde yardım etmişti Sümeyra’ya, yakınımızda yaşamaya başlayınca birlikte de üretimler yapacağız. Seda ve Gamze de danışmanlarımız zaten, ekip süper, Voltran oluşuyor! Haydi hayırlısı.
Dikişler alındıktan bir süre sonra Selahattin araç kullanabilir hale geldi ve biz de Seçil’le birlikte gittik flora’ya, tam da Yıldız’ın dönüş gününe denk geldi. Yeni tanıştığımız Özge’nin ellerinden yediğim yemeklerin ve yemek üzerine çayla birlikte, hazırladığı kurabiyelerin, meyveli baharatlı topların tadını hiç unutmayacağım herhalde. Burnumun direği sızladı mutluluktan, üzerine müzik yapmak da cabası oldu, flora’da oluşumuzu kutladık. Özge ile birlikte birkaç gün geçirebildiğimiz için mutlu olduk, flora’ya yine gelecek, o da yakınımızdaki kampingte çalışmaya başlayacak Mayıs’ta. İş dışındaki uygun zamanlarında, etkinliklerimizde yemek ve organizasyon konularında yardıma gönüllü oldu şimdiden. Bahar temizliğine başlamış yalnız günlerinde, devamını hep birlikte getireceğiz.
Büyük bahar temizliğinde Selo 7 koli kitap ile açılış yaptı, sahaf arkadaşımız Erol’a takas için götürdü, bir hesabı oldu şimdi orada, ne zamandır okumayı düşündüğü kitaplardan birkaçına da ulaşmış oldu.
Ohh, hafiflemeye devam!
Hafiflemek ne güzel, hafifletilmekse kendini seyircinin kollarına atan sanatçının yaşadığı inanç ve güvene benzese gerek, vesile olan herkesten Allah razı olsun.
14 yıl Tahtalı’ya baktık Çıralı’dan, o güzelim sahilden. 12 yıldır da yakından bakıyoruz. Şimdi Antalya’da, uzaktan görüyoruz Tahtalı’yı, bir başka açıdan ve kocaman, Toros dağları silsilesine bakıp büyüleniyoruz, Antalya’nın dağları kucaklıyor, koruyor, kolluyor bizleri, ilk onlar büyülüyor insanı zaten, onların şefkatli kolları, sonrası niyet, kararlılıkla atılan adımlar, gerisi de kısmet.
Tüm bağlantılarıma selam olsun.
Tüm yollar açık olsun, su gibi aksın, şifa olsun her tanışma, kucaklaşma.
Ve öyle oldu.
Fotolar: Kaldığımız evden manzaralar.
YORUMLAR