Tahmin edilemez bir mevsim
Bu kez bahçenin başka bir yerindeyim.
Yazmaya yazmaya yazamaz olmuşum. Kalemi sıkça dinlendirmeye başlayınca anlıyorum, yazma aşkı geldiğinde durdurulamaz bir dürtü ile yazarken şimdi ihmal ettiğim sevgilim gibi. Kasınca sevişilmiyor ya, akmıyor bazen. Sabahları ormana gidip orada zaman geçirmeyi özlüyorum; orman, ruhumu en çok dinginleştiren yer. Küçük evi Selahattin’le paylaşıyor olduğumuz için kendime ait oda orman olacak sonunda, kendimle baş başa kalmamın tek yolu, ormana gitmek, ormanda yazmayı seviyorum, orman beni gevşetiyor, ben, elimi.
Meyve veren bilge keçiboynuzu ağacımız artık iyice yaşlanmış, bazı dallarını kurutmuş, bazısını da rüzgâr almış. Son üç yıldır meyve vermiyordu, bu yıl üzerinde üç beş keçiboynuzu büyütmeyi başarmış, ilk fırsatta temizleyip nefes aldıralım yaşlı-çocuğa. Mini amfitiyatronun ve sahnenin koruyucusu o, işte onun yanından geçerek varılan taraçada bi koca kaya buldum kendime bu sabah. Taşların üzerinde, yerde yosunlar canlanmış. Bir damla nem yeter onları canlandırmaya zaten. Yanı başımda bir meşe çalısı büyüyor, tam karşımdaki mersin çiçeklerinde arılar geziyor, onun soluna doğru da oregano, nam-ı diğer eşek kekiği, pizza kekiği var. Sahne büyüsünün tutması için daha sık gitmeliymişim yanına.
Mersin
Meşe
Yosunlar
flora’nın döngülerini takip etmeye başlayınca kurtulamıyor bazen insan, sadece bize değil, gelen arkadaşlara da oluyor aynısı. Mekanı gözetme önceliğini iş edinip öyle kolay gidemiyorlar buradan, şunu da tamamlayayım, şu işi de yoluna koyayım…
Sonunda bu döngüden çıktım, göksel sulamaların da sayesinde dün çıkıp Seçil’e gidebildim şükür. Örgülerimi de yanıma aldım, Tekirova’ya, 10 km yakınımızdaki yerleşim yerine yollandım. Yakıncak, İstanbul’daki minibüs caddesinin trafik açık hali gibi, 10 dakikada ineceğim noktaya vardım. Dere kenarında dut ağaçlarının, pembe-mor toplu ortancaların, mis kokulu boru çiçeklerinin yanından geçerek kısa bir yürüyüş sonrası Seçil’deyim. Hem örgülerime devam ettim hem de çay-kahve eşliğinde bolca sohbet ettik. Kek yapmış sağ olsun, yemek de yedik birlikte. Uzunca kaldım yanında, dinlendiğimi hissettim, ikimize de iyi geldi bu 6-7 saatlik zaman. Ohh!
15 yıllık arkadaşız Seçil’le, hayatın muhteşem senaryoları sayesinde tanıdık onu, tanıyınca da aşkımız başladı, o zamandan beri özenle büyüttüğümüz bir dostluğumuz var.
Akılla kalbin dengede işlediği insanlara çekiliyorum. Kendi aklım bi karış havada olduğundan mıdır nedir, zor zamanlarımda onların fikrini sormayı, kalplerine geleni dinlemeyi seviyorum. Seçil de işte o kıymetlilerimden biri. İstanbul’a her gidişimde ona uğrar, bazen kalırdım, son iki kezdir gidişimde onu şehrimde göremeyince bir tuhaf hissettim kendimi. O da İstanbul’u terk edenlerden, son iki yılını Marmaris ve İzmir’de geçirdikten sonra sonunda çok yakınımıza geldi, inşallah daha da yakınlaşsın, bahçede de daha çok bir arada olalım. Nötr alanda durup sakinlikle ve şefkatle, bana kendi kendime görmeyi başaramadığım karanlık noktalarımı gösteren aynalarımın varlığına şükürler olsun.
Hayat devam ediyor, günahıyla, sevabıyla bu hayat benim, yürümeye de durmaya da devam ediyorum. Değişmeye başlayan bedenimi kabullenmek, ara sıra aynadaki yüzümde yeni bir izi daha fark edip öpücük göndermek de hayatımın bir parçası artık.
Sümeyra ve Kemal cuma günü flora’ya taşınıyorlar. Dün Seçil hatırlattı, bi zaman, Seçil, Sümeyra ve ben yazışırken “yakın yakın olsak da birbirimize kahveye gitsek, kek kokuları yükselse evlerimizden” diye hayal kurmuştuk. Hayal ettiklerimiz peşimizden geliyor, ancak durabildiğimizde önümüze geçip kendini gösteriyor olabilir mi? İşte, gerçek olmuş bile, şükürler sonsuz, daha da olacak.
Yine yağmur bastırdı, iyi ki sabah fotoğraf çekmişim, bu zamanda da gelincik açtı ya bahçede, hayrolsun. Yağmurdan herkes mutlu, daha açacak çiçeği olanlara ise düğün bayram.
Bir tuhaf yaz!
Sabahtan güneşli, öğlen bulutlu, öğleden sonra indiren yağmur ve gecesinde yıldızlı, bu aralar aylı gökyüzü. Gündüzle gece arasındaki sıcaklık farkı bi acayip, çorap–hırka üzeri polar battaniye havalarına devam ediyoruz, bir sonraki an bilinemiyor. Bu kaotik havalardan da kozmosa varırız nasılsa bi zaman.
Subtropik iklime hoş geldik!
Tahmin edilemezliğin içindeki güzel sürprizlere selam olsun.
Nem ve sıcaklık ile her şey daha da bir coşacak, büyüyecek şimdi!
Gelincikler
Yabani karanfil
YORUMLAR