Dış seslerin arasında kaybolduğun oluyor mu?

Dış sesler dediğim, senden başka kişilerin yaşadığın bir deneyime dair yaptığı yorumlar, eleştiriler, değerlendirmeler, analizler.


8-10 kişilik arkadaş topluluklarında ya da daha küçük gruplarda açığa çıkan enerjiyi gözlemliyorum. Bir sebeple bir araya gelmiş gruplarda yarım kalan konuları, havada asılı kalan cümleleri, daha ağızdan çıkmadan dudaklar arasında kalmış kelimeleri izliyorum. İçimde yoğun bir merak oluyor, o cümlenin bitmiş ve tamamlanmış halinin ne olacağına dair. Cümlesi yarım kalmış, kendini ifade edememiş kişi, kendini şimdi nasıl hissediyor diye de merak ediyorum.


Zihnimiz devamlı değerlendirme, analiz etme ve yorumlama modunda çalıştığından, kendi eylemlerini düşünüp değerlendirip yargıladığından ve kendi eylemlerini planladığından, bir diğeriyle konuşurken başkaları için de aynı faaliyeti gösterme eğilimine giriyor. İki kişilik iletişimlerde bu durum söz kesme olarak kendini gösteriyor, biri konuşurken diğeri dinliyor ve belki yine söz kesiliyor ve bu defa diğeri konuşup diğeri dinliyor. Birinin anlatmak istediği netleşmeden cümleler kesile kesile ortaya başladığı yerden epey uzağa taşınmış konular çıkıyor. Çok kişilik gruplarda bu söz kesme hali, kendi sesini daha doğrusu kendi düşüncesini duyurmak için aynı anda konuşan insanların yarattığı bir çeşit gürültüye dönüyor.


Söz kesmeden konuşan kişinin cümlelerini tamamlamasını beklemek için sabrın ne düzeyde? Diğeri konuşurken onu nasıl dinliyorsun? Anlatanı düzeltmek ve sen beni dinle, doğrusu budur demek için mi? Nasihat vermek ya da böyle yapmalısın demek için mi? Yoksa anlamak için mi?


Ne demek istediğimi kendi hayat deneyimlerimden örnekleyerek anlatayım. Eğer dikkatim karşımdakinin anlattıklarında değilse, zihnim anlatan kişinin deneyimi ile kendi deneyimimi kıyaslamak ile meşgul olabiliyor. Bu kıyas halindeyken diğerini düzeltme eğilimine geçebiliyorum. Yine dikkatim karşımdakinin duygu ve ihtiyaçlarında değilse yani anlamak niyetiyle dinlemiyorsam, kendimi hızlıca başkalarına fikir verirken, onların sorunlarına çözüm bulurken, yaşadıkları deneyimi değerlendirirken buluyorum. Çocuğunun odasının dağınıklığını anlatan arkadaşıma, “bırak kendi toplasın, o toplayana kadar sen toplama.” diyebiliyorum. Eşiyle sorun yaşayan ve bunu ifade edecek güç bulamayan arkadaşıma “Ee böyle olmaz, konuşmak ona rahatsızlığını ifade etmek zorundasın.” diyebiliyorum. Yaşadığı bir beden ağrısından bahseden arkadaşıma “Doktora gitmelisin.” diye baskı yapabiliyorum. Tüm bunların özüne baktığımda, “Sen bilmezsin, ben seni senden daha iyi bilirim, senin yerine düşünür senin için en iyisinin ne olacağına ben karar veririm.” demiş oluyorum.


Çok kişilik gruplarda, sözüm kesilebilir ve ben anlatmak istediğim kısma gelene kadar araya onlarca kelime girebilir diye ağzımı açmadığım ve sessiz bir dinleyici olduğum deneyimlerim oluyor. Bazen de birinin anlattığı mesele içimdeki hayatı hareketlendiriyor ve kendimi söz keserken bulabiliyorum.


Bunlara dair geçmiş yazılarımda birşeyler yazmışımdır muhakkak. Bu defa başka noktalara değinmek istiyorum. Yukarıda örneklediğim durumları hayatımın değişik zamanlarında yaptım. Zaman zaman hala yaparken buluyorum kendimi. Hoşuma giden kısım Şiddetsiz İletişim'den evvel bunları yaptığım zamanları fark etmezdim. Artık fark edebiliyor olmak ve seçim yapabilmek beni memnun ediyor.


Diğer taraftan, insanların sözünü kesitiğimin, kendi doğrumu dayatmaya çalıştığımın geçmişte çok farkında olmadığım zamanlarda, bunların bana yapıldığını hızlıca fark ederdim. Biri bana ne yapmam gerektiğini söylediğinde; içimden öfke yükselir, yüzüme sahte bir tebessüm yerleşirdi. Özümle bağlantımın koptuğu yerde, kendim olmak ve dürüstlükle rahatsız olduğumu ifade etmek yerine, öfkemi içime atıp, yüzüme sahte bir gülümseme katıp dinlerdim karşımdakini.


Diğerlerinden duyduklarımın, özellikle değerlendirme, yorum, fikir vermek gibi durumların içimdeki hayatı neden etkilediğine dikkatimi verdiğimde ve öfke duygusuyla karşılaştığımda başka bir farkındalığa geçtim. Öfke duygumun bana verdiği mesajla temasa geçtikçe, "Sen benimle ilgili karar verme hakkına sahip değilsin." düşüncesiyle karşılaştım (özerklik ihtiyacı). Aynı zamanda duyduğum seslerle merkezimden uzaklaştığımı (kendimle bağlantı) fark ettim. Yaşadığım kafa karışıklığını fark etmek, dışarıdan duyduğum sesler arttıkça verdiğim kararlardaki netliğimin dağılmaya ve flulaşmaya başladığını fark etmek ihtiyaçlarımla buluşma yolunu açtı.


Merak ediyorum sana da oluyor mu?


Bir işe girişmeye karar vermişken, ne yiyeceğine, o içinden çıkamadığın konuyla ne yapacağına tam karar vermişken, başkasından duyduğun alternatif bir fikir kafanı karıştırıyor mu?


Dışarıdan duyduğun seslerin arasında kendini nasıl hissediyorsun?


Kendini kaybolmuş, kafası karışmış, rahatsız ya da tereddütlü hissettiğin oluyor mu?


Duyduğun dış seslerin sende yarattığı bu duygular hangi insani ihtiyaçlarından sana haber veriyor fark edebiliyor musun?


İhtiyaçlarınla bağlantı kurabiliyorsan bu ihtiyaçlarını karşındakine ifade edebiliyor musun? Peki ya kendini öfkenin yıkıcılığına kapılmadan ifade edebiliyor musun? Yoksa kendi kararını değiştirip karşındakinin düşüncesine, tavsiyesine mi teslim oluyorsun? Kendi deneyimlerine bakıp, bu soruların senin içindeki cevaplarını fark eder misin?


Dış seslerin etkisiyle özerklik ihtiyacın, kendinle bağlantı ihtiyacın, alan ve ya saygı ihtiyacın ya da benim aklıma gelmeyen başkaca bir ihtiyacın karşılanmadığında yapabileceğin, karşındakini kırmadan kendini ifade etmenin bir yolu var. Şu an bu duyduklarımla kafam karışıyor, seni duymakta zorlanıyorum ya da duyacaklarım içimdeki hayatı etkileyebilir, yeni bir fikir duyacak yerim yok diyerek karşındakini durdurmak ve kendi alanını korumak sana nasıl gelir? Bunu düşmanca bir yerden değil, hakikatinle, kalbinin, içindeki hayatın doğallığıyla ifade etmek ister misin? Karşındakinin niyetini iyi kötü gibi bir bakış açısıyla değerlendirmeden kendi ihtiyacına sahip çıkmak için karşındakini yavaşlatmak mümkün olur mu? "Sen kendi işine bak, sana mı sorduk, herkese karışmayı ne çok seviyorsun!" gibi bir üslupla değil, karşındakinin ne yaptığından bağımsız, sadece sende olan duyguyu ihtiyacınla beraber ifade ederek kendini duyurmak, ihtiyaçlarını gözetmeyi denemek ister misin?


Her birimiz zaman zaman, bilinçli ya da tam olarak bilincinde olmadan karşımızdakinin yerine karar verme eğilimi gösterebiliyoruz. Bu yazıyı yazarken ki niyetim, başkaları yerine karar verme eğilimine girdiğiniz yerleri kendi deneyimleriniz üzerinden fark etmenizi desteklemek. Size yapıldığında, keyif almadığınız yaklaşımların başkalarını da rahatsız edebileceğinin farkındalığına hep beraber erişmenin yollarında beraberce yürümenin umuduyla.


Keyifli keşifler...


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.