Şu anda içinde ne canlı?

Bu soruyu ilk defa 2017 yılında katıldığım Şiddetsiz İletişime giriş eğitiminde duymuştum. Şiddetsiz İletişim kitabıyla 2016 yılında tanışmış, kitabı eğitime katılana kadar 3 defa tamtur okumuş, birçok defa da aradan seçme bölümler okumuştum. Böyle bir soruyla kitapta karşılaşmış mıydım, içimde hiç bir netlik yoktu. Soru benim dünyam için çok yeniydi. “Şu anda içinde ne canlı?”


Soruyu ilk duyduğum anda, sorunun daveti zihnime gelmişti. Cevabım yine çok zihinsel bir yerden ve biraz da alaycı bir mod ile ifade bulmuştu. “Ne canlı olacak, içimde organlarım canlı.” Şimdi bunu yazarken utanç duygusunu ağırlıyorum bedenimde.


Elbette fiziksel bedenimin içinde organlarım, organları oluşturan hücrelerim canlı, yaşıyor olmak demek bu demek. Aynı zamanda, ben sadece organlarımdan oluşan bir beden miyim? Ben sadece düşüncelerimden oluşan bir zihin sistemi miyim? Sadece bedenden ve zihinden oluşan bir varoluş halim olmadığıma çok emin-d-im. Zaten bu farkediş benim şiddetsiz iletişim eğitimine yönlenme sebeplerimdendi. Hem bedensel bütünlüğüm hem zihinsel faaliyetlerimle birlikte içimdeki hayatı yani duygularımı ve ihtiyaçlarımı netlikle duyabilmek ve içimdeki hayat dediğim duygusal ve ruhsal bütünlükle bağlantı kurup kendi varoluş halimle kendimi bilinçli bir yerden ifade edebilmek mümkün mü sorusunun peşindeydim.


Ve işte bu yolda ilk karşılaştığım soru benim zihnimin gücünü ortaya koymuştu. İçinde ne canlı? Organlarım????


Derken zihnim cevabı yapıştırmış olmanın hazzıyla, tatmin olduğu zannıyla oyalanırken zihnimin biraz daha arka planında bir yere erişen bu ifade, beni "Hakikaten bu soruyla ne demek isteniyor ve benim içimde ne canlı?" diye düşünmeye sevk etti.


Zihnim koca bir dağın zirvesinin bulutlarla kaplanmış hali gibiydi ve ben o dağın derinliklerine doğru ilerlerken, içimdeki canlılığı fark edebildim. İçimde canlı olan, hayatımda ilk defa gördüğüm insanlarla, ilk defa çember adabıyla oturulan bir eğitimde, anlamını idrak etmekte zorlandığım soruyla hemhal olmaktan tedirgin ve huzursuzdu. Bu duygusal halimi fark etmek soruda derinleşmeme olanak açtı.


"İçinde ne canlı?" sorusu benim düşüncelerimle, bedensel hislerim arasında bağlantı kurmamı destekleyecek bir araçtı.


Çok sevmiştim. Meraklı bakışlarımı dışarıdan, ilk defa gördüğüm insanlardan aldım. Zihnim onların benimle ilgili olası düşüncelerinden uzaklaştı ve adeta içime açıldı bakışlarım. İçime dönen gözlerim şimdi içimdeki canlılığı anlamak için bakıyordu kendine.


37 yaşıma kadar hiç duymadığım bu sorunun peşinde çok zaman demlendim.


Bu soru zaman içinde değişik evrelere dönüştü, her evresinde kendime dair farklı farkındalıklarım oldu.


Sorunun “şimdi, burada nasılsın?” hali beni otomatik bir cevaba sürükledi. İyiyim, sen nasılsın?


Sorunun “Kendini nasıl hissediyorsun?” hali beni zaman zaman yine otomatik cevaplara sürüklüyor. “İyi ya, fena değil. İdare eder.” gibi.


Oysa "Şu an içinde ne canlı?" sorusu bir merak kapısını aralıyor. İçime doğru dönen gözlerim, hangi deneyimlerin tortularından kalan duyguları görünür kılacak merakıyla bakıyor, hücrelerimin en ücra köşelerine kadar.


O ücra köşelerde, sevdiklerimden birine söylediğim bir cümlenin hüznü, sevdiklerimden birinden duyduğum bir cümlenin kalp kırıklığını bulabiliyorum. Yapmaya niyet ettiğim ve gerçekleştiremediğim için kendime söylenme halim görünür oluyor başka bir köşeden. Kendime dair yargımın peşine gidecek cesaretim varsa, bakıyorum yargımın ardındaki ihtiyaca. Tüm bu ifadelerin özünde şunu demek istiyorum: içimdeki canlı hayatın iplerini takip ettikçe, kendi olma halimle derinleşiyorum. Bu kendimle bağlantımın derinleşmesi demek. Bu bir içsel sıkıntım var ne olduğunu bilmiyorum demek değil. Bir içsel sıkıntım var ve ne olduğunu biliyorum, onun üstünü örtmek, geçiştirmek ve yok saymak yerine, bu hal ile ilgilenmeyi seçiyorum demek.


"Bu ne işime yarayacak?" diye zihninizden bir cümle geçiriyor olabilirsiniz. Tabi, zihin ancak faydalı olacak olan bir şeyi anlamak ve ona öyle zaman ve emek ayırmak ister. Zihnin niyeti de iyiliğimiz olabilir. Aynı zamanda zihin her daim iyiliğimiz peşinde olmayabiliyor. Bazen zihnimiz cümleleri çoğaltıp bizi manipüle edebiliyor. Dolayısıyla zihnin sorusunun ardında alaycı bir merak varsa ve eğlenmek için soruyorsa bu soruyu, bu meraka verecek cevabım yok, sadece seçiminin eğlence olmasını anlıyorum diyebilirim. Aynı zamanda zihnin anlamak için soruyorsa bu soruyu yani "içimdeki hayatı anlamak ve bağlantı kurmak ne işime yarayacak?" diye soruyorsan, cevabım şu olur: İçindeki hayatın ipleriyle başka hayatlarla bağlantı kuruyorsun. Böyle böyle sosyal insanlar olarak canlı hayat bağları içinde sürdürüyoruz hayatı. Ben kendi halimi ne kadar bilir ve farkındalıkla tutarsam, seçimlerimi o kadar farkındalıkla yapabiliyorum ve bu farkındalıkla birbirimize bağlarla yaşadığımız hayatta iletişimin ve ilişkilerimin niteliğini etkiliyor.


Bana göre anlaşıldığımız, duyulduğumuz, görüldüğümüz ve desteklendiğimiz bir hayat kendimizle güçlü bir bağlantıdan geçiyor. Kendimle güçlü bağlantının yolu da içimdeki hayatın canlılığıyla bağlanmaktan geçiyor.


Kendinle bağlantını desteklemek için şu anda içinde neyin canlı olduğunu fark etmek için 5 dakika mola alıp içsel dünyana bir yolculuk yapmaya ne dersin?


Keyifli keşifler...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.