Suda da mücadele…

Bu haftaki yazımız eğlence ve tamamen motivasyon ağırlıklı... Takım ruhu ve ekip isine odaklı bir festival, hatta bir yarisma, hem de suda!

Bundan üç yıl önceydi sanırım, PKU adına Merck Serono şirketi ile bir toplantımız sırasında, bu festival için bir davet aldık ve adını ilk defa orada duydum Dragon Festivali nin.

Dragon Festivali ilk olarak 80 li yıllarda Almanya 'da, 2008 yılı itibarı ile de ülkemizde gerçekleşiyor. Günümüzde ise dünyanın üç büyük festivalinden biri sayılıyor. Her sene Mayıs ayının son hafta sonu planlanıyor ve Haliç de yapılıyor, ancak ekiplerin yarışlar için antrenmanı ve hazırlıkları tabii ki haftalar öncesinden başlıyor.

Bu festivalin çıkış sebebi aslında ilginç; M.Ö. 3. yüzyılda ülkesinin işgal durumuna dayanamayan bir şair, beşinci ayda kendini nehire atarak intihar ediyor. Balıkçılar da kayıkları ile cesedini bulmak için adeta yarışıyorlar.

Dragon, yani ejderha, biliyorsunuz pek çok ülke için kutsal bir hayvan. Bir gün sudan çıkıp onları kurtaracağını düşünen ve ona inanan halk sayısı oldukça fazla. Hatta Uzakdoğu seyahatlerimde dragon figürleri ile değişik törenlere bile şahit oldum. Bu inanıştan olsa gerek, sonraki yıllarda düzenlenen ilk yarışta kayıkların başlarına tahtadan şekillendirilmiş ejderha kafası konmuş ve gelenek bu şekilde günümüze kadar gelmiş.

Dragon kutsal mıdır bilemem ama Dragon Festivali bizim için kutsal diyebilirim. Çünkü bu festival, şirketler için maksimum eglence ve adrenalin anlamına geliyorken, bizim için ses getirmek, sesimizi duyurmak ve biz buradayız demek anlamına geliyor.

Diyeceksiniz ki, bu tarz etkinlikleri zaten şirketler yapıyor. Doğru, ama düşündüğünüz olay şirket içinde oluyor ve orada kalıyor. Bu tamamen global şirketlerle bir arada, yani rekabet ortamında ayni şartlarda bir de zamana karşı yarıştırılarak gerçekleştiriliyor. Böylece "EKİP" kavramı hangi şirkette tam benimsenmiş, kim daha uyumlu, kim daha hızlı ortaya çıkıyor.

Her şirket 16 kişilik botlarda dümenci eşliğinde start alıyor ve zamana karşı, idmanlıysa senkronize olarak kürek çekiyor. Parkuru en kısa zamanda tamamlayan tur atlıyor ve yarı final, final derken kürekçiler hem efor harcıyor, hem bağırıyor hem deşarj oluyor hem de bol bol ıslanıyor. Ödül ve kupalar da müthiş.

Eğer kürek çekmek istemiyorsanız, festival boyunca, takımınızı desteklerken değişik ikramlardan tadabilir, profosyonel DJ lerin seçtiği çılgın müziklerle dans edebilir, kostüm yarışmalarına katılabilir veya sadece yapılan showları izleyebilirsiniz...

Yeşillikler içinde ve Haliç in güzelliğinde düzenlenen bu festivale açıkçası medyanın ilgisi oldukça büyük. Çünkü bugüne kadar Dragon Yarışlarına Türkiye’nin 5 ayrı şehrinden bizler de dâhil olmak üzere, 1154 takım, 25388 yarışmacı ve 250 bin davetli katılmış.

Ee ne de olsa güçlü ve iddialı isimler burun buruna yarışıyor. Bu seneki festivalde sanırım 102 takım var. Bunlardan biri de tabii ki biziz.

PKU ve Yaşam boyu diyetliler için kürek çekiyoruz, topuk kanı için kürek çekiyoruz yani çocuklarımızın sağlıklı kalabilmeleri adına karada verdiğimiz mücadeleyi suda küreklerle veriyoruz, işte bu festival bu yüzden bizim için eğlencenin yanı sıra bir o kadar da kutsal.

Biliyorsunuz ki, günümüzde farkındalık adına sosyal sorumluluk projeleri çok önemli. Bu sebeple de bu festivalde bazı şirketler hasta derneklerine yardım ederek onlar adına bot hazırlıyor. O derneğin temsilcileri de, ki bunlar genelde hastalar oluyor, yarışa katılıyorlar.

Kanserliler için, PKU için, MS hastalığı için değişik botlarda, sosyallik adına, tanıtımlar adına kürek çekiliyor. Biz de Merck Serono şirketi ile PKU Aile Derneği olarak, fenilketonüri hastalığı için gençlerimizle senelerdir kürek çekiyoruz! Medya desteği ile de sesimizi yükselterek duyurmaya çalışıyoruz.

Amacımız topuk kanı ile zekâları kurtulan bebeklerin, yaşam içinde rol alırken de sosyal hayatlarını kurtarmak...

Senelerdir kürek çekiyoruz ama tek dileğimiz, sorunsuz yaşamak ve haklarımızı almak için senelerce beklememek!