Her konuda âlimiz!

Uzun zamandır MS hastalığını ve Türkiye genelinde çalışan derneğini araştırıyordum ki, ara verdim. Malumunuz yorumcu ve besteci Serdar Ortaç geçtiğimiz hafta bu tanıyı aldı. Zor bir yaşam… Umuyorum bu hastalıkla ve yaşanılanlarla ilgili güzel gelişmeler ve her şeyden önce hem kendisi hem de toplum için bilinç oluşturabilir… Zira ünlü isimlerin bazı durumlarla karşı karşıya kalması zaman zaman çözüm sürecini hızlandırıyor. Bunu vurgulamak çok acı ama malesef durum bu.


Bu sebeple olsa gerek, düşünüyorum da bizler ve ailelerimiz belki de gönülden dilemesek bile böyle popüler isimlerin çocuklarının da diyetli doğmalarını dönem dönem isteyebiliyoruz. Çünkü o zaman daha çok kişi yaşam içinde bizlerin karşısına çıkan sorunlarla bir araya gelecek ve daha çok kişi belki de otomatikman çözüm süreci içinde yer alacak… Yazık, ne ayrıcalık ama!


İnsanlara laf anlatmak bazen zor ancak duyarlı ve bilinçli ise bu işlem tabii ki kolaylaşıyor. Buna ilişkin pek çok örneğimiz var elbet ama ben bu sefer iyi bir örneği paylaşmak istiyorum.


Kızım Lal, bu sene uzay kampından sonra ikinci kez bir kampa katılıyor. Ama bu sefer bu kamp epey uzakta hatta başka bir kıtada. 14 yaşında ilk kez tek başına Boston' a gidecek ve totalde yirmi günlük umuyorum ki harika bir deneyim yaşayacak. Öyle okulla falan da değil, yapayalnız...(biraz drama katayım istedim)


Yeryüzünde sekiz milyon insanın ailesi bilir ki, diyetli bir yaşam sürdüren bireyin belli bir süre her öğününe müdahale etmek ve tükettiği gıdaları hesaplamak gerekir. Amaç, sağlığı ve kan değerlerinin iyi seyretmesi gerektiğidir.


Yurt dışında bulunan, yaşayan pek çok kişi şahit olmuştur, konu ne olursa olsun çoğu ülkede sistem düzenli ve kontrollü hatta fazla disiplinli olduğu için harfi harfine yerine getirilir ve pek de aksama yaşanmaz. Bir kere talimat vermeniz ve duruma yönelik kısa bir briefing yapmanız yeterli olur, kimse bir hastalık dahi olsa 'ah ah, vah vah' demeden sorgulamadan talep ettiğiniz süreci uygular ve uygulatır.


Lal de buna defalarca şahit olduğu için, aramızda pek de uzun süreli yaşamak istemiyor çünkü bizde önce acıma duygusu kendini gösterir ve sorular başlar, cevaplarını anlamadıkları gibi bu soruların arkası da kesilmez.


Neyse, bizimkilere dalmayalım, çıkamam yoksa... Lal için bu kamp başvurusunu yaptığım ve yaşamı hakkında kısaca bilgi verdiğimden beri açıkçası ne bir soru ne de bir tepki ile karşılaştım. Saat saat düzenli bir şekilde Lal in uyguladıgı diyet programını gönderdim ve kısaca yaşam şeklini anlattım ve sadece uygulama imkânlarının olup olmadığını sordum.


Aynı saatin içinde yapılan geri dönüş ve iletilen cevap tamamen doğal hatta çok da içtendi. Hem kendi gruplarında hem de kamplar sürecinde diyetli bireylerin fazla olduğunu ve çok da detaya girmeden her şekilde talimatımın yerine getirileceğini, aksine endişe etmemem gerektiğini bildirdiler.


Biz burada herhangi bir restoranda bile dakikalarca "ama böyle olacak, ama bakın şu çok önemli" diye diye konuşmaya anlatmaya o kadar alışmışız ki, şaşırdım… Onlara gönderdiğim bir linkten her türlü bilgiyi okuduklarını ve doktorları ile de görüşerek beslenmenin önemini kavradıklarına yönelik bir cevap geldi, hepsi bu...


Diyeceksiniz ki, orası özel bir kamp. Hayır, hiç de öyle değil. Uluslar arası katılımlı sıradan bir müzik kampı. Yani bu gelen cevap, onlar için çok normal, orası özel bir yer falan değil... Başka kampları da araştırdığımda aşağı yukarı aynı cevabı aldım.


Anlayacağınız, yabancılar sizin için pek düşünmüyor kafa yormuyor sadece sizin dediğinizi uyguluyor, biz ise, uygulama öncesinde binlerce soru ile olayı anlamaya çalışıyoruz, niye ise? Çok da anlarız, çok biliriz ya her şeyi… Sırf çene işte. Oysa az konuşucaksın, çok iş yapacaksın…


Bu anlayışın altında tabii ki eğitim var, ama önce bireye saygı var. "Varsın, önemlisin" düşüncesi var. Bu da kişiyi, yaşadığı sorun ne olursa olsun kabuslar kurmaktan, endişeler yaşamaktan kurtarıyor. E daha ne olsun… Çok fazla ülkede bulunma şansım olduğu için bu kadar rahat yazıyorum.


Bakalım Lal hanım neler yaşayacak, nasıl dönecek… ya da dönecek mi acaba :0) Benim yaşadığım tabii ki endişe, çünkü bize hep bu öğretilmiş, korku aşılanmış… Ya kaybolursa, ya düşerse, ya zorlanırsa, ya bir şey olursa, vs. vs.. İyi de ya bunların hiç biri olmazsa…


Bizi böyle eğitmiş olabilirler ama bu çocuklar, bu nesil, biliyoruz ki elimizdeki telefonlar gibi hepimizden akıllı! Kendileri herşeyi organize eder, size hissettirmeden de her işlerini görürler. Yeter ki onlara fırsatlar verilsin, imkânlar sağlansın. O özgüvenleri ile önce kendilerine sonra da başkalarına sahip çıkarlar evelallah! İmkân demek de Amerika’ya falan gitmesi değil, tuttuğunu koparacak kadar kendine güven duyması. Bizlerden farklı olacaklar ki nesil gelişsin, değişsin… Bu vesile ile de havacı dostlarıma çok teşekkür ederim, Lal’im havada da epey eğlence bekliyor seni!


Uzun lafın kısası, çocuklarımıza deneyimlerimizi aktaracağız elbet ama doğrularımızı değil… Çünkü onların hayatları gibi doğruları da kendilerine ait olacak…


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.