Kıskanç erkek sadece bir ruh hastasıdır
Kıskanç erkek çekilmez. Net: Daha işin başında telefonu “Neredesin?” diye açıyorsa, “Ne yapıyorsun?”dan “Ne yapacaksın?”a bağlıyorsa, o erkekten kaçmak gerekir. Gerçi bu cinsler ısrar ederler. “Seni sevdiğimden yapıyorum” derler. “Ne yapayım, engel olamıyorum.” “O kadar güzelsin ki başkalarının sana bakmasına dayanamıyorum, seni beğenmelerine katlanamıyorum.” “Söz, dikkat edeceğim, kendime hâkim olmaya çalışacağım.”
İltifat olamayacak kadar basit, samimiyetsiz ve yoldan birini çevirip rica etse zaten duyabileceği “o kadar güzelsin ki” sözüne kadının asla kanmaması gerekir. Çünkü asla kendine hâkim olmayacağı gibi, verdiği hiçbir sözü de tutmayacaktır.
Çünkü o erkek, “güzelsin” yalanıyla kandırdığı kadına, hayatı kısa süre içinde dar edecektir. Bir restoranda, kafede mi oturdular, bir yere misafirliğe filan mı gittiler, sorular peş peşe gelecektir. “Nereye baktın?” “Kime baktın?” “Neden baktın?” “Neden öyle dedin?” “Ne demek istedin?” Kadın her nedense onu teselli etmeye çalışacaktır. İnandırmaya çalışacaktır. “Vallahi kimseye bakmadım. “Yahu öylesine, etrafa bakıyorum işte.” Oturduğu sandalyeyi, açıyı değiştirecektir erkeğini teskin etsin diye.
Burada inanılmaz olan, kadının karşısındaki ruh durumu bozuk insana bulunmaz hint kumaşı muamelesi yapmasıdır. Dünya nüfusunun neredeyse yarısının erkek olduğunu unutmasıdır. Yeni birini bulamayacağına inanmasıdır. Kendini onun iyi yanlarını görmeye çalışarak kandırmasıdır. “Ama beni seviyor.” “Ama beni annesiyle tanıştıracak.” “Ama bana hep hediyeler alıyor.” “Ama benimle evlenmek istiyor.” Genellikle bu tecrübesiz bir genç kız değildir maalesef, başından ilişkiler, evlilikler geçmiş kadın bile böyle davranır.
Bu erkek cinsi, kıskançlığına ses çıkarmadıkça, kendi haberi olmadan kadına hiçbir şey yaptırmaz. “Dışarı çıkarken bana haber ver.” “Öğle yemeğine kimlerle çıktın?” Onun gözünde kadının bekâr, sevgilisi olmayan kızlarla arkadaşlık etmesi sakıncalıdır. “Sevgilileri yok, onlara asılanlar olur, izin verirler, onların yanındasın sana da asılırlar.” Kadın onu niyeyse her daim aldatmaya hazır ya, hep evli barklı, mümkünse çoluklu çocuklu kadınlarla arkadaşlık edecek, böylece aldatma ihtimali azalacak. Erkek arkadaş mı? O ne? Erkekten arkadaş mı olur? Asla bir erkekle oturup bir yerde bir fincan kahve dahi içemeyecek.
İlişkinin ilerleyen safhaları sinir harbidir. Kadın dayanamaz isyan eder ama bir yere gitmediğinden, adamı terk etmediğinden, bağırış çağırış, kavga dövüş geçer günler. Sanki hayat çok uzunmuş, başkasının eline verilip çarçur edilecek kadar kıymetsizmiş gibi öyle heba olur gider.
Bu cins adamların çoğu dışarıdan bakınca normal görünür. Çok naziktirler, öyle ki kimse onların bir kadına seslerini yükselteceğini aklından bile geçirmez. Oysa tersleri çok pistir, kafaları bozulursa döverler bile!
Evet, bu cins adamlar, güzelim kadınları ellerinde kuklaya çevirip bir de döverler. Güzelim kadınlar da sanki erkek kıtlığı varmış gibi, sanki o dünyada kalmış son erkekmiş gibi, onun yanından ayrılmazlar.
Halbuki kıskançlık sevmek değildir. İlişkinin tuzu biberi filan asla değildir. Kıskançlık bir tür ruh hastalığıdır ve tedavi edilmesi gerekir.
Eğer durmak zaman kaybıysa, hayatının ziyan olmasıysa, düzelmesini beklemenin manası yoktur. Burada kadının dirayetli olup, onu kıskançlıklarıyla baş başa bırakması gerekir. Çünkü kıskanç erkek ne kadar çabuk ve çok terk edilirse, tedaviyi o kadar hızlı kabul eder.
YORUMLAR