Heyecanı dışarıda arayınca

«Değdi mi?»

«Daha kötü oldu.»

«Değdi mi?»

«Değmedi. Ya da ne değdiyse bana değdi!

«Nasıl?»

«Evimi, eşimi, çocuğumu, işimi ve itibarımı kaybettim. Sıfırdayım.»

«İstediğin bu muydu?»

«Tabii ki hayır.»

«Neydi istediğin?»

«Arayıştı benimki.»

«Bir şey aradığına göre bir şey istiyordun.»

«…»

«Peki, neydi aradığın?»

«… Heyecan...»

«Nasıl heyecan?»

«Evde her şey monotondu. Hayatım tekdüzeydi. Evi insanın en rahat etmesi gereken yer değil mi? En mutlu hissettiği, sıkıntılarını geride bıraktığı, huzur bulduğu yer?»

«Bu söylediklerinin heyecan ile bir ilişkisi yok.»

«Yeni hiçbir şey yok evde. Her şey sabah bıraktığımın, dün akşamkinin, geçen haftakinin, geçen aykinin daha beteri geçen yılkinin aynısı!»

«Neyin yeni olmasını istiyordun?»

«Yeni bir duygu, yeni bir koku, yeni bir tat, bilmediğim, hiç tanımadığım bir şeyi keşfetmek. O keşfederkenki heyecan muhteşem bir duygu. Evde yoktu.»

«Kapıyı her akşam başkası mı açsın istiyordun mesela? Ya da içeri girince bütün eşyalar değişmiş olsun, mutfaktan egzotik baharatların kokusu gelsin, sofrada kadehler, mumlar?»

«Bunlar yetmez ki. Evde çocuk da var.»

«Çocuğa değişik, senin hoşuna giden ödevler verilsin. Daha iyisi, göz önünde olmasın mı?»

«Yok, öyle değil de…»

«Ya nasıl?»

«Başka bir yerde olup başka bir yerde kendimi yeniden tanımlamaktan bahsediyorum aslında. Evde her şey değişse de sistem, o sistemi oluşturan unsurlar aynı.»

«Yani heyecan dışarıda diyorsun.»

«Öyle dedim. Başıma bütün bunlar ondan geldi.»

«Hâlâ da diyorsun ama!»

«Bilmiyorum. Galiba benim hayata bakışım bu. Bütün ilişkilerim bu heyecan arayışından bitti.»

«Sonra heyecan da sürmedi ama.»

«Sürmedi. Geçmişte de böyle oldu hep.»

«Ayağını yerden kesecek deneyimler peşindesin, ama her defasında yere çakılıyorsun. Son çakılman çivileme oldu. Şu heyecan konusunu enine boyuna düşünmenin vakti gelmedi mi?»

«Her şey bir süre sonra aynılaşıyor. Buna dayanamıyorum.»

«Her şeyi değiştirince de bir şey değişmiyor ama.»

«Beni heyecanlandıracak bir şeyler arıyorum.»

«Hah! Asıl aradığın seni heyecanlandıracak bir şeyler, heyecan değil.»

«Aynı şey.»

«Değil.»

«Benim aradığım aynı anda ikisi.»

«Hayır.»

«Ne fark var ikisi arasında?»

«Beni heyecanlandıracak bir şeyler arıyorum dediğin zaman, hiç sorumluluk almamış oluyorsun.»

«Ne sorumluluğu?»

«Kendini heyecanlandırma sorumluluğu. Sanki alışverişe çıkmışsın da çarşıda, pazarda, markette, vitrinde sana ne heyecan verecek bakınıp onu arıyorsun.»

«Saçmalama! İnsan kendini heyecanlandırabilir mi?»

«Kendi heyecanını kendi kendine yaratamayan insan sıkıcıdır.»

«Ben sıkıcı mıyım yani?»

«Sence? Sıkıcı mısın?»

«…»

«Kendi içinde bir rutinin yok mu?»

«…»

«Heyecanı arıyorsun, buluyorsun, sonra aynılaştı deyip yeniden arıyorsun. Hep aynı şeyleri yaşıyorsun. Her defasında bir başkasıyla, ama sonuçta aynı deneyimleri tekrarlıyorsun.»

«…»

«Hayatını ilginç bulmadığın için ilginç bir şeyler arıyorsun. Yanlış mı?»

«Doğru.»

«Bunun için bulunduğun yere değil, dışarıya bakıyorsun.»

«Evet, normal değil mi?»

«İşe yaramadığına göre normal değil. Kendine bulunduğun yerde heyecan yaratmayı denedin mi?»

«Saçmalama. İnsan kendine kendine nasıl heyecan verir, yaratır?»

«Ben de onu diyorum. Nasıl?»

«Anlamıyorum.»

«Anlamaya çalışmayı denesen? Ne kaybedersin?»

«…»

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.