Bırakmayı bildiğin bir yılın şerefine
Bırakmayı bildiğin bir yıl olsun.
Kim bilir kaç yıldır giymediğin, ama kimseye vermeye kıyamadığın, dolabın dibinde öylece katlı bekleyen pantolonları kapının önüne koyduğun bir yıl olsun.
Bugün-yarın son ötelediğin ama sararmış parmaklarının arasından düşürmediğin sigarayla ebediyen vedalaştığın bir yıl olsun.
Seni sevmediğini, iyiliğini istemediğini bildiğin, ama teması bir türlü kesemediğin arkadaşlarınla artık vedalaştığın bir sene olsun.
Bir türlü susturamadığın, çaresiz sessizce yakınmalarını dinlediğin, dinlerken göğsün patlayacak gibi hissettiğin kimselerden uzaklaşma kararını aldığın bir yıl olsun.
Artık sevmediğin, sana eza veren kocadan, karıdan cesaretini toplayıp ayrıldığın bir yıl olsun.
Sevmediğin işi, yerine yenisini koyup bıraktığın bir yıl olsun.
Birinin, birilerinin seni gelip kurtarmasını beklemekten vazgeçtiğin bir sene olsun.
Kendini tekrar etmekten vazgeçtiğin bir yıl olsun.
Dört yıl, sekiz ay önce başladığım Duygu Kâmuran yazılarını yazmayı bugün bırakıyorum. Sevmediğimden değil, söyleyecek yeni sözüm kalmadığını hissettiğimden.
Dünyaya başka gözle bakmak istediğimden. Başka şeyler düşünmek istediğimden. Düşündüğüm yeni şeyleri yazarak değil de başka yollarla ifade etme arzusu duyduğumdan.
İnsan her şey yolunda görünürken de bırakmayı bilmeli. Yenilenmek için bırakmayı bilmek gerek.
Bırakmayı bildiğim bir yılın şerefine…
Bu yazılara yer açan hthayat’a, başından beri okuyup yayına hazırlayan Merve Kaya ve Dilay Argün’e, okumaya değer bulan herkese teşekkür ederim.
YORUMLAR