Klozetin üzerinden öpücük gönderenlerle işimiz olmaz
Bizim, hayatımızda var mı yok mu belli olmayan, ne istediğini ne aradığını bilmeyen, bizden vazgeçmeyen ama yanımızda da durmayan adamlara ihtiyacımız yok.
Bu adamların gönderdiği birkaç kelimeyi aşmayan ve hiçbir derinliği olmayan mesajları, olduğu yerden attığı iki fotoğrafı, ağzında kalp olan sarı suratları alıp ne yapalım?
Canı sıkılınca aradı diye sevinelim mi? Kışın yalnızlığı teslim alınca özlediğini söyledi diye kalbimiz pırpır atsın mı?
İlgisizliğine bahaneler mi geliştirelim? “Olsun, şu ara kafası karışık, üzerine gitmemek lazım” mı diyelim? “Düzelir” diye beklemeye mi koyulalım?
Bir kadın bir erkeği ne kadar bekler? Mesaj yazacak diye kaç saat? Arayacak diye kaç gün? Muhabbetleri artacak diye kaç ay? Evlenecek diye kaç yıl? Bir erkeği beklemeyi alışkanlık haline getiren kadın, hayatı boyunca kaç erkeği bekler? Bir kadının hayatı kaç erkeği beklerken geçip gider?
Bizler işi gücü olan, hayatını kazanan, eli yüzü düzgün, belki bunun ötesinde, kendine bakan kadınlarız. Tam tersi olsak ne olur ki? Bizim, bizi ergen emolojileriyle idare eden adamlara ihtiyacımız yok. Üç beş tane kalple, öpücük atan sarı kafayla mutlu olmaya çalışmak kendimize haksızlık değil mi?
Bütün bunlar çizgiyi en başta çekmememizden, aramızdaki sınırı onun belirlemesine izin vermemizdendir. “Buluşuruz ama şu gün şu saat, arkadaşlarla çıkacağız da...” “Seni ararım ama şimdi içimden gelmiyor? Ne zaman mı ararım? Bilmiyorum ki?” “Bizimle ilgili ne mi düşünüyorum? Valla hiçbir şey düşünecek halim yok.”
Bu adamlara bu lafları ettiği ilk kadın dese ki, “Öyle mi, sen çık o zaman arkadaşlarla, bana uymadı senin programın”, ya da dese ki “Zaten arasan da artık içimden telefonu açmak gelmez hadi bay bay”, ya da dese ki “Valla bir Nietzsche olmanı beklemiyorum, ama düşünmeyen adamdan da hiç hazzetmiyorum” her şey bambaşka olacak.
Jeton o zaman düşecek. Bakacak, bu halini ilk kadın kabul etmedi, ikincisi, üçüncüsü beşincisi de etmiyor. Anlayacak ki arkadaşlarıyla çıka çıka sapa dönüşecek, koynunda kıvrılacağı bir kadını olmayacak. Hayatında öyle ya da böyle yer açtığı kadını aramaya aramaya aranmayacak, kadınlar onu sevmeyecek. Bir ilişkiye başlayıp nereye gittiğini bilmeden, düşünmek de istemeden yol alamayacağını, yolda kalacağını, üstelik yalnız kalacağını anlayacak.
Bizler yetişkin, ne istediğini bilen –değer verdiğimiz ve değer gördüğümüz, sevdiğimiz ve sevildiğimiz bir ilişki–, kendi hayatlarında neredeyse oraya gelmek için emek vermiş kadınlarız. Hayatta bizim istediklerimizi isteyen erkekler olduğunu biliyoruz. İhtiyacımız olan, kafamızı cep telefonumuzdan, düştüğümüz gereksiz adamlar kuyusundan kaldırarak etrafımıza bakmak, bu erkeklerle karşılaşmak için acele etmemek, biraz sakinleşip beklemeyi bilmek. Kuyruğu dik tutmak değil dik durmak, mutluluğu kendine faydası olmayan adamlardan ummak değil, içimizde üretmek.
Klozetin üzerinde cepten öpücük gönderen adamlarla işimiz olmaz.
YORUMLAR