Sakın kimseye söyleme

Geçen gün düşündüm. Hiç tanımadığım kişiler hakkında ne çok biliyorum.


Biri yeni biriyle tanışmış, araları çok iyiymiş, adam birden gidivermiş. Kız çok üzülmüş. Birini kocası sürekli eleştiriyormuş, kadın bunalıma girmiş. Bir çift iki yıldır sevişmiyormuş. Birini eski karısı aldatmış, adam bu yüzden çok kıskançmış. İstemeye gidecekleri günün sabahı çocuk tutturmuş “gelmiyoruz bu akşam, bu söz kesilmeyecek, bu evlilik olmayacak” diye, sonra barışmışlar. Biri, en yakın arkadaşının kocasından hoşlanıyormuş, ne yapsa bilemiyormuş. Biri, eski sevgilisi dönecek mi öğrensin diye falcı falcı geziyormuş.


Bütün bunları bana anlatıldıkları için biliyorum. Anlatanı “anlatma” diye engellemediğim için biliyorum. Bildiklerim bana fazla gelmiyor, hayatta daha beter şeyler var, ama bildiklerimi yaşayanların isimlerini bilmekten huzursuzluk duyuyorum. Sanki perde arasından, anahtar deliğinden gözetlemişim gibi hissediyorum. Tanıdıklarımdan hikâyelerini dinlediğim kişilerle tanışırsak bir gün, yüzlerine bakarken ilk aklıma gelen, onlara dair bildiklerim olacak.


Huzursuzluğum galiba kendimi düşünmemden.


Beni hiç tanımayan kişiler acaba hakkımda neler biliyor? Bildiklerini onlara kimler anlatıyor acaba? Kaç kişi bana özeniyor? Kaç kişi hakkımda daha fazlasını öğrenmek istiyor? Kaç kişi bana acıyor? Bir gün tanışsak, yüzüme bakınca akıllarına ilk gelen acaba ne olur?


Ben bilinmek istiyor muyum bu kadar? Hayır. Bilinmek istemediğim için az konuşuyorum özelimden, az anlatıyorum. Gizlediğimden değil, bazan ondan sanıyorlar, ama değil.


Bazen fazla anlatıyoruz, kendimizden fazla bahsediyoruz. Sevdiklerimizle, yakınlarımızla fazla dertleşiyoruz. Mahremimiz sandıklarımız, masalara meze, dillere sakız oluyor. Kendimizi kendi hikâyemizin kahramanı sanırken, ağızdan ağza anonime dönüşüyoruz. Anlatmak ihtiyaç belki. Ama ne kadar, nereye kadar? Ya dinlemek? O da belki ihtiyaç. Peki dinlediklerini anlatmak? Ne kadar, nereye kadar?


Bugüne kadar kaç kişi sana “Sende kalsın” dedi, “kimseye söyleme.” Kaç hikâye dinledin böyle? Kaçı gerçekten sende kaldı? Nasıl kaldı? Dilinin ucuna geldi de sustun mu? “Bana güvendi sırrını anlattı, kimseye anlatmam” deyip zaten dinler dinlemez unuttun mu? Yoksa masaya serdin mi hepsini?


Bilinmesini istemiyorsan, söylemeyeceksin. Kural bu. “Sende kalsın” dediğinde onda kalmayacak çünkü. Senin kendinde tutamadığını, kucağına teslim ettiğini nasıl tutsun ki? Senin hikâyeni anlatasın varsa, anlattığının da o hikâyeyi alıp başkasına anlatası vardır. Bunun için onu suçlayabilir misin?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Soyleme sirrini komsuna komsun soyler komsusuna cok yerinde bir soz olur
    CEVAPLA
  • Misafir Banaa anlatilan bende kalmıştır?,başkanlarıyla paylaştık larimida gunun birindw milletrin diline sakiz olabili ihtimalini gözönünde bulundu rarak anlatmisimdir ,ilginc bi yazi olmuş elinize sağlık
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.