Genç kadın, yaşlı erkek
Bu ilişki çok iyi başlar. İlk günlerde, aylarda her şey yolunda gider. Erkek gençleştiğini hisseder, bu diline de vurur. “Bana başka türlüsünün mümkün olduğunu gösterdin” diye genç kadına teşekkürler edip durur. Gururlanır kolunda genç kadınıyla gezip dururken. Sarılmalara, öpmelere doyamaz. Onu kucağından indirmez.
Genç kadın birden harikalar diyarına düşmüş gibi bir duyguya kapılır. Ayakları yerden kesilir. Başında tacı yoktur ama kraliçeler gibidir.
Yaşlı erkek söyler, genç kadın dinler. Yaşlı erkek ister, genç kadın yapar. İkisine de tuhaf gelmez bu durum. Elbette, erkek yaşından ötürü daha tecrübelidir, birçok şeyi daha iyi bilir, daha iyi düşünür, daha iyi kararlar alır. Başında tacı, ilâveten elinde asası yoktur ama mesele değildir. Genç kadın ona, bildiklerine, dediklerine, diyeceklerine, diyebileceklerine hayrandır. Yaşlı erkek, krallığını ilân eder.
İki kişilik ülkelerinde bir zaman mutlu mesut yaşarlar. Ta ki genç kadın kendini değersiz hissetmeye başlayana kadar.
Sorun ne midir? Fikrini söylemek istediğinde adam sözünü keser. Kesmese anlattığını dinlemez. Dinlese yarı dinler, cevap vermez. Cevap verse, eleştirir. Kadın küçüktür ya, tecrübesizdir ya, iyi düşünemez. Oysa erkek, o yaşına kadar dünyanın etrafını kaç kere dönmüştür, görmüş geçirmiştir, her bir sözü şüphe edilemeyecek derecede doğrudur, gerçektir, kesindir. Genç kadın anlar ki başlardaki bütün o kıymeti gençliğinden ileri gelmektedir. Yaşlı erkek için gençlik iksiri olmaktan öteye gidemeyecektir.
Her ilişki bir yol, ilişki ilerlerkenki her fark ediş ise gittiğin yönü, sapabileceğin diğer yönleri ve sonuçta varacağın yeri gösteren birer tabela. Ya gördüklerini dikkate alırsın ya da görmezden gelir düz gitmeye devam edersin.
Genç kadının önünde iki seçenek vardır. Biraz daha gitmek, ilerilerde ne var diye bakmak. Ya da yoldan dönmek.
Genellikle genç kadın, biraz daha gider. Sitemleri, döktüğü gözyaşları karşısında daha dikkatli olacağını söyleyen erkeğin gerçekten değişeceğine inanır, onun değişmesini bekler.
Erkek ise yoldan dönmeyi asla bir seçenek olarak görmez. Onun için makul olan, elinin altındaki “gençlik iksirinden” istifade etmektir. Gittiği yere kadar gider ilişki, ne kadar giderse o kadar kârdır onun için. Zaten yaşlıdır ve fazla zamanı olmadığını düşünmektedir.
Genç kadın yaşlı erkek ilişkisinde, gitme yoluna giren çoğunlukla genç kadın olur. Bir sınırı vardır çünkü. Lafını ağzına tıkan, ona hiç büyümeyecek çocuk, beyni asla gelişmeyecek canlı muamelesi yapan, kendini ise her koşulda savunan, hep doğru yaptığında ısrar eden adamdan sıkılır, bunalır, daralır. Ona karşı içinde giderek “iyi olmayan duygular” beslemeye başlar ve bu duyguların diğer bütün iyi duyguları bastırdığını fark eder. Bu duygularla da yaşlı erkeğin yanında duramaz.
Kural değildir, ama genç kadın yaşlı erkek ilişkisi genellikle böyle başlar, ilerler ve nihayetlenir.
Yaşlı bir erkeğin yanında yürümeye niyetlenen genç bir kadının, bu niyetinin esas sebebini anlaması hayatî önem taşır. Zeki, entelektüel, bilgili bir erkekle beraber olmak isteyebilir. Şefkat arayışında olabilir. Bütün bu aradıklarının ancak yaşlı bir erkekte bir araya gelebileceğine inanırsa yanılır. Biriktirdiği yıllar kimilerini bazı konularda biraz bilgili kılabilir, ama kimseyi daha zeki, entelektüel ve şefkatli yapmaz.
İstisnaları vardır. Gençlik iksirine saygılı olan yaşlı erkeklere rastlanır. Ama istisnalar da kaideyi bozmaz.
YORUMLAR