Kilo kontrolünün psikolojik boyutu
İnsanoğlunun hayat tarzının değişmesi, hazır- sağlıksız yemek yeme alışkanlığı ve daha hareketsiz bir yaşam sürmesi, beraberinde kilo kontrol sorununu ve aşırı kiloya bağlı bir çok rahatsızlığı da getirdi. Bu durum bireylerin yaşamını hem biyolojik ve fiziksel sağlık açısından hem de psikolojik, duygusal ve sosyal açıdan etkiliyor. Aşırı kilo, tüm dünyada kitleleri etkileyen büyük bir sağlık sorunu duurmunda. Hal böyleyken zayıflama konusu bir pazar haline geldi. Zayıflamaya yönelik çeşitli ürünlerle, "şu kadar günde şu kadar kilo verin" sloganlarıyla ya da sadece neyi yiyip neyi yemeyeceğimizi söyleyen diyet paketleriyle sürekli karşılaşıyoruz. Pek çok kişi kilo vermek için çeşitli girişimlerde bulunup zayıflıyor. Lakin, bir süre sonra verilen kilolar geri alınıyor. Neden? Çünkü, kilo kontrolünde ihityacımız olan tek şey diyet değildir. Davranışsal, bilişsel ve duygusal bir takım değişiklerin de hayatımıza girmesi gerekir. Bu da psikolojinin konusudur.
Örneğin, yemek yemeyi bir başa çıkma mekanizması olarak kullanıyor musunuz? Üzgün, endişeli ya da stresli olmak, bizi daha çok yemek yemeye yönlendirebilir. Yemek yemeyi bir başa çıkma mekanizması, rahatlama yöntemi olarak kullanmak yerine, bu tür duyguları daha etkin ve sağlıklı yöntemlerle ele almak (psikolojik destek almak, gevşeme egzersizleri, meditasyon, bir hobi ile uğraşmak, yürüyüş, spor, ibadet… sizi rahatlatan ne varsa) uzun vadede karşılaşacağımız sıkıntıları önlememizi sağlar. Bir şeyler atıştırdığımızda duygusal olarak ne olup bittiğini fark etmeye çalışalım. Gerçekten aç mıyız, Yoksa doyurmaya çalıştığınız şey duygularımız mı?
Yemek yemeyle ilgili davranışlarınmızı gözlemlemek, günlük olarak ne yediğimizi, ne zaman ve nerede yediğimizi, o esnada ne yapıyor olduğumuzu, o anki düşüncelerimizi ve duygularımızı kaydetmemiz, yeme davranışınmızla ilgili örüntüyü anlamamıza yardımcı olur ve nerelerde değişiklik yapmamız gerektiği konusunda bize ipucu verir.
Bazı etkinliklerimizi yemeyle ilişkilendiriyoruz. Örnek verecek olursak, film izlemeyle kola-mısır ikilisi. Her film izlediğimde kola-mısır yersem, beynim film izleme ve kola-mısır arasında güçlü bir bağ kurar ve film izlerken kola-mısır almaya yönelik güçlü bir istek duymama neden olur. Bu döngüyü kırmak pekala mümkün. Önemli olan, döngünün farkına varabilmek ve değiştirme yönünde bilinçli bir çaba sarf etmek.
Ayrıca başka bir şeyle ilgilenirken yemek yediğimizde, ne kadar yediğimizin farkında olmuyoruz. Bir bakmışız tabak bitmiş ama zihnimizde yediğimiz yemekle ilgili pek bir şey yok. Yerken aldığımız o zevk, damağımızda hissettiğimiz o lezzet… Hiç birinden eser yok. Bu da bizi "dur bi kepçe daha alayım" a götürüyor.
Yeme problemi olan insanların, yemek yerken gerçekten aç olup olmadıklarını dikkate almadıkları da bilinmektedir. Bu noktada “mindful” yeme davranışı geliştirmek faydalı olacaktır. Açlık seviyemizle ilgili farkındalığımızı artırmak, yemek yerken ne zaman doyduğumuzu farketmek, doyduğumuzu farkedince yemeye devam etmemek, kısacası, acıkmadan sofraya oturmamak, doyduğumuzu fark edince sofradan kalkmak, sağlıklı bir yeme davranışı geliştirmemiz için büyük bir adımdır.
Kilo kontrolünü ya da kilo vermeyi, sadece diyette olma/olmama durumu olarak değil sağlıklı davranışları geliştirme olarak ele almanız; eski yeme alışkanlıklarınızdan vazgeçmeyi bir ceza olarak görmemeniz, kilo kontrolüyle ilgili hedeflerinize ulaşmanız için önemlidir.
Duygularımızın, düşüncelerimizin ve inançlarımızın davranışlarımızı etkilediği karmaşık varlıklar olarak bizler, sağlığımızı olumlu yönde etkileyebileceğimize inanmazsak, sağlıklı beslenme davranışını bir alışkanlık haline getiremeyiz. Daha sağlıklı ve mutlu olmayı hakettiğimize inanmazsak, sağlığımızı ve mutluluğumuzu destekleyen adımlar atma ihtimalimiz düşük olur.
İşin içinde bu kadar psikolojik faktör varken, tüm bu süreçlerde psikolojik destek almak da bu yüzden önemlidir.
YORUMLAR