Bir işe yaramıyorum!
Baktım bizim Hande (Şarman), ‘Her yol annelere çıkıyor’ başlıklı bir yazı döktürmüş.
Ben de yeni anneyim ya, meraklı gözlerle hemen çevirdim internetteki sayfasını. (Hala okumayan varsa, bir zahmet...)
Özetle çocuklarınızı düzgün yetiştirin diyor Hande; kendine güvenli, sevecen, paylaşmayı bilen... Erkeklerin sorumluluk sahibi, kadına saygılı; kadınlarınsa kadınlıklarını bilen bireyler olmasında annelere büyük iş düştüğünü söylüyor. Ve ekliyor: “Annelerin kıymetini bilelim!”
Vallahi öyle... Ben de anneme şükrediyorum; altyapıma ev kadınlığı tohumlarını attı, her şeyi öğretti ama benim ev kadını olmamı asla istemedi, “Çalış hayatını kazan kızım” dedi. Belki de o nedenledir bu ev kadınlığı savaşımım, becermeme isteğim, alışmama gayretim...
Bir yanım ‘Onca sene boşuna mı okudun, boşuna mı milletin ağız kokusunu çektin, emekliliğine kalmış birkaç sene, n’oluyo? Tut bir bakıcı kadın, tut bir temizlikçi, işe başla’ diye fısıldıyor. Öte yanım dominant tabii; çocuğumla vakit geçirmeyi, evimi paklamayı, sarmalar-dolmalar yapmayı daha uygun buluyor.
Muhakkak bütün suç, o bankadaki müşteri temsilcisi kadında ya neyse... (Kaynak: ‘Kanıksamak’ başlıklı yazım.)
Mesela bir okur şöyle yazmıştı;
“Anlattıklarınızda kendimi gördüm, iyi okullarda okudum, 10 sene çok güzel şirketlerde çalıştım, şimdi 5 sene oldu, 2 çocukla kariyerime evden devam ediyorum ve ev kadınlığından nefret ediyorum. Ben çalışmak istiyorum, 2 çocukla İstanbul şartlarında çalışmaya vaktim yok ne yazık ki, çünkü evdeki mesai dışarıdan daha yoğun...”
Bu psikolojiyi hemen şöyle özetleyebilirim; ben bir işe yaramadığımı hissediyorum! Çünkü çalışma hayatının içindeki kadın rahattır, özgürdür, güvenlidir. Bir işi vardır, aynı dili konuştuğunu düşündüğü arkadaşları vardır. Çok kaba tabirle kimseye muhtaç değildir! Ve bir gün iş hayatını bırakmak (istemek demiyorum) zorunda kaldığında –ki bu her ne sebeple olursa olsun- yürümeyi yeni öğrenen bir bebek gibi sendelemeye başlar.
Bir başka okur da şöyle yazmıştı;
“Ev hanımı olmak neden bu kadar zorunuza gitti? Evet, bir anda işi bırakıp eve kapanmak kolay değil fakat ev hanımı kelimesi bu kadar rencide eden bir şey değil. Ben 7 yıllık ev hanımıyım mesela...”
Söz konusu olan; alışkanlık aslında... Yeni tanıştığınız birinin ilk sorusu ‘Ne yapıyorsun?’ ise, ona cevaben ‘Şurada çalışıyorum’ gülümsemesine alışıkken artık ‘Bir şey yapmıyorum, evdeyim’ gülümsemesiyle yüzleşmek tek kelimeyle zor!
Ve bütün bunları bir kenara bırakacak olursak en başından beri söylediğim şu; ev kadınlığı kolay değil, yorucu. Yapacak çok iş var. Sürekli evde olduğun için de sürekli gözünün önünden yapılacaklar listesi akıyor.
Ben henüz işleri rayına oturtamadım.
Sistemi benimseyemedim.
Kafamı da değiştiremeyeceğime göre...
Ah be Hande, durup dururken depreştirdin beni gene...
Ne yapalım...
Dışarıda mis gibi kar kokusu, fırında mis gibi ıspanaklı börek kokusu var.
Hazır oğlan uyuyor.
En iyisi bir çay demleyip, tepsiden börek aşırayım.
Şu vakit çalışmak zorunda olan arkadaşların kulaklarını çınlatayım...
Bari...
YORUMLAR