Parfümsüz yaşanır mı?
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; Evet, yaşanır. Temizlikten, kozmetiğe birçok üründe olan ve kendimiz de evden çıkarken , biriyle buluşurken keyifle kullandığımız sentetik kokular olmadan da olur.
Ama güzel koku çok çekici? Evet, o yüzden özellikle sentetik kokular diyerek belirtiyorum.
Daha anlamlı ve sade bir yaşam yolunda hayatımı sadeleştirirken tabii ki bir noktada daha fazla etiket okumaya ve hem doğa hem de kendim için daha temiz içerikli ürünlerin peşine düşmeye başladım. Tekstili zaman zaman anlatıyorum ama direkt cildimize kullandığımız ürünlerde olan sentetik miktarı beni oldukça şaşırttı.
Doğum sonrası emzirirken bebeğim rahat etsin diye bıraktığım (ve aslında çok da severek kullandığım) parfümüme de bu yüzden geri dönmedim. Cildimiz en büyük organımız, bu nedenle yanlış kişisel temizlik ve kozmetik ürün tercihleriyle aslında bedenimizde bir kimyasal birikime neden olabiliyoruz. Hatta cildimiz yılda 2 kg’a kadar emilim yapabilir. Cildimize sürülen her şey doğrudan kıl köklerindeki damarlar (kan ve lenf) tarafından alınarak sistemik dolaşıma aktarılır. Bu sebeple cildimize ne sürdüğümüze çok dikkat etmemiz gerekiyor. Tüm bunları göz önüne aldığımızda “yiyemeyeceğiniz hiçbir şeyi cildimize sürmememiz gerekiyor." Bu slogan dün tanıştığım sevgili Doktor Didem Gülmez’in de markasının doğmasına neden olmuş. Ürünlerini bu anlayışla üretmiş.
Şimdi bir durup düşünün; elinize sürdüğünüz krem, yüzünüze sürdüğünüz allık, akşam makyajınızı çıkardığınız solüsyon ne kadar doğal? Bu arada doğal demek tamamen kokusuz demek değil. Ne mutlu ki aromaterapi sayesinde harika ve doğal kokulara ulaşılabiliyor. Uçucu yağlar hem farklı iyileştirici özellikleri hem de kokularıyla sabundan koltukaltı deodorantına, yüz kreminden el nemlendiricisine hayatımıza güzel kokuları ekliyor.
Ben bu ürünleri kullanmanın yanı sıra direkt parfüm olarak da ucucu & sabit yağ karışımlarını ya da spreylerini tercih ediyorum. Portakal, paçuli, sedir bu amaçla en sevdiklerimden. Evde de havayı değiştirmek, bazen enerji kazanmak bazen gece uykusuna hazırlanmak için de ucucu yağlara başvuruyorum. Uyku öncesi yastığa damlatılan lavanta ucucu yağı ya da çalışırken bir ılık suya damlattığım portakal ucucu yağı en sevdiklerimden.
Bir yerden sonra doğal kokuların dünyasında kendini bulunca ve onlara hayran kalınca kendi parfümünüz ya da başkasınınki ya da bir deterjandaki koku sizi rahatsız etmeye başlıyor. Daha çok fark etmeye başlıyorsunuz.
Biz tüketicilerin de bu konularda bilinçlenmesi ve daha temiz ürünleri talep etmesi ne mutlu ki bu alanda çalışan insanların da artmasını sağlıyor. Eskiden birkaç marka varken şu anda farklı farklı muhteşem girişimcilik hikayelerine rastlıyoruz. Kendi istediği gibi ürünü bulamadığı için, sağlık olarak farklı ürünler kullanması gerektiği için, çocuğu olunca ona daha temiz içerikli ürünler bulma peşine düştüğü için kendi markalarını kuran kadınlar artıyor. Burada pozitif ayrımcılık yapacağım çünkü gerçekten bu konuda kadınlar daha duyarlı ve taşın altına elini koymaya cesaretli. Bu konuda bir adım atmak isterseniz en basit adım olarak;
- Sıvı sabun ya da duş jeli yerine bir zeytinyağı bazlı katı sabun kullanmaya başlayabilirsiniz.
- Tonik kullanıyorsanız hidrosol denen, uçucu yağ yapımında ortaya çıkan bitki sularını deneyebilirsiniz.
- Vücut nemlendirme için direkt olarak ya da içine uçucu yağ ekleyerek Hindistan cevizi ya da shea yağı kullanabilirsiniz.
- Saç kremi kullanmak yerine son su öncesi saç uçlarınıza bir kaşık sirke kullanmayı düşünebilirsiniz. Yine aynı şekilde çamaşır makinesinde de (tam durulanmayan ve kalıntı bırakan) yumuşatıcılar yerine sirke tercih edebilirsiniz.
Ürünler çok. Merak ederseniz ileriki yazılarda daha da detaya inmekten mutluluk duyarım. Bakalım siz ilk adımı hangi ürünle atacaksınız.
YORUMLAR