Moda yaşken eğilir…

Geçen hafta, sosyal medyadan 3 “bıcırık” üniversite öğrencisinin bana ulaşmasıyla; bu yazının serüveni başladı…


Pazar günü, sıcacık yatağımdan kalkıp, davet edildiğim “1. İstanbul Moda Kurultayı”na katıldım. Moda ve marka kavramlarının birçok açıdan konuşmacılar tarafından sohbet havasında irdelendiği o 5 saatin; bana ve moda görüşlerime yansıyan bölümlerini aktarıyorum…


Tarzımı beğenenler hep sorarlardı; “nereden alışveriş yapalım, ne giyelim…” diye.


Ezberlemişim ya, cevap hazır; “modayı takip etmem, kendime yakışanı giyerim…” diye. Öyle değilmiş maalesef.


Yazının başlığını, “Moda yaşken eğilir” olarak kullanma nedenim, bu işin eğitimini alan “Moda gönüllüsü” gençlerin; modacı olmanın yeteneğe ek olarak çok fazla eğitim gerektirmesini ve bu işin popülarite uğruna yapılmasının yanlışlığını kavramış olmaları.


Kurultayın son oturumunda, bir “terzi” ve bir “terzi yamağı” konuşmacı bana Duygusal Moda’yı aktardılar (ya da ben konunun bu bölümünü algılamak istedim).


Yengeç burcu olmamdan dolayı, benden yaşça büyük kişilerin duygusal aktarımları bana büyük keyif veriyor. “Terzi” Yıldırım Mayruk ve “Terzi Yamağı” Barbaros Şansal’dan alabildiklerime geleyim…


Meslekli olarak o kadar işlerini severek yapıyorlar ve o kadar bu işe gönül vermişler ki, rol yapamayacak kadar kırılmışlar “modacı” kavramına…


Bu nedenle, kendilerini terzi ve terzi yamağı olarak “adlandırıyorlar!”


Konuşma öncesi bana, “Modacı nedir?” diye sorsaydınız, “Popüler olan, cemiyet dergilerinde fotoğrafları çıkan, partiler düzenleyen kişilere verilen addır” derdim.


Modacı aslında; bu işi meslek olarak gören, yıllar sonra bile kendilerinden aldıkları kıyafetleri (gerçek modacıların kıyafetlerine, “eser” demek istiyorum) severek giyen fanatikleri olan, işin mutfağını bilen kişidir.


Modacı kavramını kafamda yeniden şekillendirirken, asıl “hata”nın günümüz “moda” severlerinde olduğunu gördüm. Modayı takip etmek uğruna kendimizde yaptığımız değişikliklerle, tarzları olmayan bizleriz belki de…?


Tüketim toplumuna dönüştürülmemiz ve moda görüşlerimizin yönlendirilmesiyle; büyüklerimiz gibi, bir kıyafeti yıllarca saklamıyoruz artık. Tarzımıza duygusal olarak bağlanamadığımız için; günümüz sanatçılarının haftalık olarak “yeniledikleri” imajlarını fark edemezken, duayenlerin 30 yıldır kullandıkları saç şeklini bile değiştirmelerini hayretle karşılıyoruz.


Sonuç olarak tüketici olarak doğru taleplerde bulunmamız, üretici ve tasarımcıları doğru arz konusunda yönlendirecektir.


Mutluluğu yakalamanın zor olduğu günümüzde; aynaya baktığımızda gözümüzün alışık olduğu, kendi tarzı olan ve güçlü bir “ben” yakalamamızın çevremize pozitif duygular yayarak mutluluğu bize çekeceğine eminim.


Sevgiyle kalın…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.