İçimiz dışımız kötülük mü?

Adını vermeyeyim şimdi, emekleri var o kadar yönetmenin, oyuncunun,senaryo yazarının sonuçta ama bazı dizilerden şikayetim var benim. Daha doğrusu, en popüler dizilerimiz niye bu kadar popüler diye endişlelenir oldum bugünlerde. Alışkanlık yaratan cinsten hepsi belli ki, çünkü çoğu kişi haftalık programını dizi günleri ve saatlerine göre düzenler oldu. Oldu ya, o saatlerde dışarlarda bir yerlerdelerse de pür telaş evlerine koşturuyorlar “başını kaçırmamamak için”. Pek iyi bildikleri özet kısmını bile hipnotize olmuş gibi dikkatle seyrederken telefonları çalacak olursa cevap vermiyorlar, cevap verirlerse de kısa kesiyorlar bu müptela seyirciler. Diziler çok tutmuş yani....


Tutmuşlar tutmasına ama onların tutulacak bir yeri yok ne yazık ki. Eziyet çektiren türden konular ağdalı bir şekilde uzatılıp, en dramatik hallerde “beğenimize” sunulurken içimizdeki neşe, iyimserlik,umut ve huzuru söküp alıyor yavaş yavaş. Farkında değil herkes sanki ama ekran başında öyle büyük kötülüklere şahit oluyoruz ki bilincimiz kirleniyor usulca ve aşka da inancımız kalmıyor, dostluğa da, insanlığa da.


Diziler kötülük dolu. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, en yakın dostlar birbirinin arkasından işler çeviriyor, yalan, aldatma falan zaten çoktan kanıksandı da şimdilerde yaratıcı ve farklı intikam alma halleri konusunda bilgileniyoruz. Pek tabii bir de cinayetli, adam kaçırmalı, işkenceli diziler var, kötülük diz boyu, tadına doyum olmuyor... Müthiş bir çeşitlilik sunuyor bize senaryo yazarları ve yapımcılar! Ama aslında suç sadece onların değil. Onlar istediği kadar sunsun, biz acıyı, kötülüğü içten içe sevmesek, kabullenmesek ve “normal görmesek” tutar mıydı böyle konusu olan diziler acaba? Nasıl oluyor da “en çok izlenen” listelerine giriyorlar ki? Ben işin orasındayım...


Çocuklara da yazık oluyor. Bunlarla beslenerek büyüyen bir nesil, “alışmış” ve duyarsız bir tavır içinde bin türlü rezaleti ve vahşeti seyreden anne babasına baktıkça neler düşünüyor sizce? Tüm bunların hayatın bir parçası olduğunu, yani normal olduğunu düşünüyor ve göre göre kanıksıyor haliyle. Yarın öbür gün kendi hayatına da katabileceği alternatif rezilliklere giderek daha da aşina oluyor. Ruhsal problemler içinde yok olacak mutsuz bir nesil geliyor gibi ama toplumun iyiliği ve mutluluğu gibi konular programcıların pek ilgisini çekmiyor.


Bir enerji arınma uzmanı olarak gayet iyi biliyorum ki bozulan dengeler öyle çabuk düzelmiyor ne yazık ki. İnsanın mümkün olduğunda ruhunu kirletmemesi, acı ve üzüntü veren şeyleden kaçması, kaçınması gerek aslında. Bırakın eskiden maruz kaldığımız ve yüreğimizden atamadığımız sıkıntıları yok edebilmeyi, bile bile sıkıntısına sıkıntı ekliyor bir sürü insan bilinçsizce. Bunu hakikaten düşünmeden yapıyor olmalılar. Güya “kafasını dağıtmak” ve “hoş vakit geçirmek”için açıyor televizyonunu çok kişi. Tamam da bunun nesi hoş? Kafa dağılıyor belki ama çakralar da dağılıyor haberleri yok... Gönüllü olarak maruz kaldıkları gerginlikle enerji alanları çok stresli hayatlar yaşayan insanlarınkine denk oluyor.


İçi darala darala, ağlaya oflaya seyrettiği şeyden ne hayır gelebilir ki insana? Ve bu ne katar insanın hayatına? Her hafta düzenli aralarla dengesini bozup yatan bir insanın özel hayatında ve işinde en iyiyi yaratması nasıl mümkün olur?


Dünyada da çok örnekleri var bunun tabii. Ama bir çok ülkede böyle tek tip konulu diziler dayatılmıyor sadece seyirciye. Onlarda da var yer yeri karanlığa ve kötülüğe düşkünlük ama bu boyutta değil. Yine de o pek ünlü “Game of Thrones”un kaç sezon daha popülerliğini koruyacağı da endişe konum mesela. Nedir o dizinin insanlara verdiği? Aldıkları malum... Düzenli olarak uzun uzun böyle vahşet dolu bir diziyi seyreden insanın normal ve sağlıklı kalması ne kadar mümkün Allah aşkına?



Biraz daha bilinçli, biraz daha seçici olsak da kötülükleri başımızın tacı etmesek keşke. Ciddi hasarlar yaratıyoruz zihnimizin ve kalbimizin derinliklerinde. Bunlar da bir şekilde bir yerden çıkacak.


Benim bünyem red ettiği için hiç seyretmiyorum ve o yüzden de mutlu ve huzurlu kalmayı başarıyorum ama kanımca, millet olarak sevgiden ve huzurdan giderek uzaklaşıyoruz. Sanki hayatımız yeterince zor değilmiş, iş, güç, trafik, finansal sıkıntılar, gelecek korkusu gibi dertlerimiz yokmuş gibi, bunlara gönüllü olarak başka sıkıntılar ekliyoruz. Hakikaten anlayamıyorum insan neden bunu yapar kendine?


Belki bu yazıyı okuyup da bir iki kişi olsun biraz düşünür, özeleştiri yapar da mutluluğu ve huzuru seçme kararı alır diye umut ederek yazıyorum. Kötülüğü benimseyip, hayatın bir parçası yapmaktan ve karanlığa baka baka ruhu karartmaktansa...


Sevgiyle kalın…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Süper, tebrikler. Hislerime tercüman oldunuz.
    CEVAPLA
  • Misafir Neylancigim okuduktan sonra cok dusundum.Cok guzel anlatmissin herseyi,tebrikler opuyorum.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.