Boyutlar, algım ve ben
Merhaba sevgili kardeşim,
Yavaş yavaş sonbaharın kendini tüm ihtişamıyla hissettirdiği şu günlerde her şey o kadar farklı yansıyor ki bana. Sanki benim kırk yıllık ahir ömrümün başka bir eşiğindeymiş gibi hissediyorum kendimi. Gördüğüm, hissettiğim, yaşadığım, hafızama kaydettiğim her şey başka türlü... Sanki her şeyi yeniden öğrenip en baştan bir algı düzeyi oluşturuyorum kendime!
Hani ben hep yazıyordum ya beşinci boyutun kapıları açılıyor, hazır olalım diye... Gerçekten artık üç boyutlu düşünüp yaşayamıyorum. Algımda genişlemeler fark ediyorum. Gördüklerim eskisi gibi değil... Olayları değerlendirme şeklim bile kutupsuz ve nötr çoğu zaman. Bilmiyorum tam anlatabilecek miyim ama demem o ki daha farklı bir alanda hissediyorum. Tabii ki her şey gibi, her döngü gibi geçicidir biliyorum ama paylaşmadan geçemeyeceğim farklılıklar bunlar. Belki aramızda yaşayanlar vardır ve "Ne oluyor bana deliriyor muyum?" diyenler... Gereksiz korkulara kapılanlar, bu değişikliklerle baş edemeyenler...
Sevgili kardeşim, sen asla yalnız değilsin! BİZ varız. BİZ yeni çağın insanları hep birlikte yeni bir sistemin inşaası için buradayız. Benim baktığım pencereden bakmak istersen olup bitene, anlatmaya çalışacağım biraz[1]. (Aşağıda dipnotta bir video linki paylaşıyorum. Boyutlar konusunu belki en basit haliyle anlatan Türkçe bir video!)
Neler mi değişti tam olarak?
Bir ağacın yaprağı rüzgarla dalından kopup yere düşene kadar geçen zaman, bana eskisi kadar kısa gelmiyor artık. Sanki o yaprağın kendisiymişim gibi hissedip rüzgarla bir oraya bir buraya yavaş yavaş savrulup aşağı düşerken tüm evrenin varoluşunu defalarca içimde deneyimleyebilecek kadar genişlediğimi hissediyorum. Söze dökünce abartılı belki de anlamını vermekten uzak kalıyor bilemiyorum. Sanırım sadece benzer deneyimleri yaşayanlar varsa anlayacaklar ama olsun. Belki de bu şekilde zamanın göreceliliği kavramına ben de buradan katkı yapmış olurum.
Ya da göklerde süzülen martılarla sonsuz göğü delip geçebilecek kadar özgür hissettiğim anlar, rüzgarı tenimde sevinç ürpertileriyle karşıladığım, hiç bitmesin diye dua ettiğim anlar... Sallanan dalların, yaprakların melodisini duyabildiğim zamanlar... Şükür gözyaşlarıyla bedenimin tüm atomlarını sonsuzluğa dağıtıyormuş gibi hissettiğim esriklik halleri...
Ya da zaman zaman üç boyutlu şekillerin keskin hatlarının dağılıp yumuşamaya başladığı anlar, bol ışıklı dalgalar... (Belki de astigmatım ilerledi bilmiyorum ama ben bu durumu daha önce de deneyimlediğim için çok da öyle olmadığını düşünüyorum. Ve hatta bambaşka inanışlarım var bu konuda. Biliyorum ki neye inanırsak onu yaşarız. Bu noktada ömrümce hiçbir zararlı madde kullanmadığımı, sigara içmeyi bile denemediğimi, yan etkisi olabilecek ilaçlar kullanmadığımı şiddetle belirtmek isterim.)
Benim şu sıra beyin kimyam değişiyor, farkındayım. Beynimde yeni düşünme yolları oluşmaya başladı. Eski kemikleşmiş, şu anıma hizmet etmeyen inançlar çözülmeye başladı. Yepyeni bir düşünme, çalışma şekli ve her şeyin ötesinde yepyeni bir inanç var içimde. Yakıtını, ÖZ’ümden alan yepyeni bir inanç...
Nasıl mı oldu?
ÖZ’ü SÖZ’ü BİR olmaya çalışarak... Bu köşeyi o kadar çok seviyorum ki o kadar çok değer veriyorum ve onun için şükrediyorum ki... Benim kendimi disipline etme, irademi güçlendirme kaynaklarımdan kendisi. Buraya yazdığım her şeyi önce kendi üstümde deneyimleyerek, hayatıma entegre ederek yaşamaya çalışıyorum. Karşımda sen olduğun için kardeşim ASLA yalnız hissetmiyorum. Sana karşı, BİZ’e karşı çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. On beş Haziran’dan beri söz verdiğim gibi her Allah’ın günü düzenli meditasyonumu yapıyorum. Evet her gün aynı saatte olamıyor başlardaki gibi ama benim için diş fırçalamak, su içmek gibi, yapmadan uyuyamayacağım şeylerden biri oldu. Bedenimi daha çok dinliyorum, kendimi tamamen enerjisiz bırakana kadar deliler gibi çalışmıyorum artık. Hiçbir şey yapmama günlerim bile var. Şimdilik on beş günde bir falan, hatta belki de ayda bir ama eskisi gibi vicdan azabı duymuyorum. Dinlenmeye hakkım olduğunu, çalışmasam, üretmesem de beni seven insanlar olduğunu biliyorum. Hayatı zorlayarak değil, kolaylıkla, akışla yaşamaya çalışıyorum.
Sanırım bunların hepsi RUH’umla daha çok iletişimde olduğumu gösteriyor. Dinliyorum onu. Dışarıdaki çılgın dünyanın sesini kıstım ben. Sürekli bir şekilde bir yerlere koşup, yetişmek zorunda hissettiren, geri kalırsam büyüyemeyeceğimi, katılmazsam unutulacağımı, önemsenmeyeceğimi söyleyen tüm sesleri kıstım.
Bunu yapmakta zorlanan kardeşlerim, ne yazsam ne tavsiye etsem bilemiyorum. Ayrıca burada haddimi aşmak da istemem ama belki, belki bir yerlerden değer sana diye sosyal medyaya da değinmeden geçemeyeceğim.
Sosyal medya konusunda özenli olmaya davet edeceğim kendimi ve seni. Benim nedense baştan beri çok da ısınamadığım ama yararlarını da yadsıyamadığım bir mecra... Evet çok güzel bir şey, insanlarla bağlantı kurmak, eğitimlere katılmak, tanımadığın gruplar hakkında bilgilenmek vs... Ama bir yerden sonra o kadar çok ki her şey! Benim ilgim dağılıyor, sıkılıyorum, takip edemiyorum. Bilmiyorum sende durum nasıl? Umarım saatlerini burada geçirenlerden, kim kimle ne yapmış diye ömrünü harcayanlardan değilsindir. Bak eğer öyleyse de durum, fark et ne olur! Oradakiler katlanarak artacaklar, hep bir hareket olacak ama senin arada durman lazım. Kendini çekip “ne yapıyorum?, ne istiyorum?, bu vakti başka bir şeye vakfetsem neler olurdu?” diye düşünmen HEPİMİZ’in hayrına, inan bana! Belli ölçüde de bir kısır döngü, farkındayım. Herkese göre artıları, eksileri çok değişkenlik gösterir o yüzden sana bırakıyorum kararı, ortaya güçlü bir soru koyarak, kendimi de bununla sınamak isteyerek;
“Sadece üç gün sosyal medyaya hiç bakmasak, hatta gün içinde internetsiz saatlerimiz olsa, nasıl olurdu?”
Zaman zaman bilinçsizce, daha fazla çalışabilmek, okuyabilmek ve dinlediğim müziği tam anlamıyla hissedebilmek için yaptığım şeylerdi bunlar. Şimdi bu etkili alışkanlıkları hayatıma belli bir düzenle geri almak istiyorum. Sen de var mısın kardeşim benimle internet diyetine? Belki önce hafta sonu denersin. Bak ne kadar çok vakit kalacak başka şeylere. Ama önce kendine söz vermelisin. Belki başta çok katı kurallar koymazsın. İletişim önemliyse mesajlaşma araçlarını serbest bırakır, platformlardan vazgeçersin üç günlüğüne. Belki de sadece video izlemekten feragat edersin bu sürede... Senin için en hayırlısı en güzeli hangisiyse bilirsin zaten, benim söylememe gerek yok! Önemli olan NİYET... Kesin ve net bir NİYET!
Bu haftalık içimden bunlar geldi. Bilmiyorum benim ihtiyaçlarımla seninkiler paralel mi ama muhakkak ortak paydalar vardır çünkü “mikro evrende ne varsa makro evrende o vardır”...
Sevgimle,
Kardeşin NİHAN
YORUMLAR