Şekil - içerik - anlam

Merhaba Kardeşim,


Biliyorsun geçen seferden, yarım kalan bir yazım var. Konusu derin olduğundan mı, ben yazmakta kendimi yetersiz hissettiğimden mi bilinmez geçen sefer bitiremedim. Kısacık yazıp anlatacak bir şey de değil ama belki birlikte düşünürüz yazdıklarımı. Şimdi zaman, deneme zamanı…


Aslında kafamda kaç haftadır dönüp dolaşan bir konu bu kardeşim. Başka bir şeylerle birleşmeyi bekliyordu, nihayet bulduğumu sanıyorum. Bulunca da seninle paylaşmak istedim hemen. Yazmak bir büyük ŞİFA… Benim içimden akan koskoca bir evrenin var olduğunu anladığım en kıymetli anlar, yazarken yaşadığım anlar. Çünkü yazı masamın başına geçtiğimde -çoğunlukla meditasyon sonrası yazıyorum- akışla gelenleri yazıyor ve genelde bir iki küçük düzeltme dışında her şeyi olduğu haliyle bırakıyorum. O yüzden benim açımdan gelenleri yazmak pek kıymetli, senin açından da umarım onları okuyup, içinde duymak bu oranda kıymetlidir.


Şimdi gelelim neden bunları anlatmaya başladığıma. Şekil konusunu düşünüyordum uzunca bir süredir. İnsanların neden hep göze hoş gözükene çekildiğine bakıyor, kimi zaman da engel olamadığım bir yargıyla, şekle takılanların ne kadar çok içeriği kaçırdıklarına odaklanıyordum. Fark ettin değil mi kardeşim? Hemen ayırdım kendimi, hem de bu kadar çok birleştirmekten, BİRLİK ’ten bahsederken. Çok ŞÜKÜR ben de yakaladım kendimi ve şu soruyu koydum önüme:

“İtiraf et Nihan, ne kadar içerik düşkünü olduğunu söylesen de anlam’ın peşinde bir hayat yolu seçsen de sen nerelerde şekle takılıyorsun?”


Sordum bunu kendime, dürüstçe…


Biliyoruz artık hepimiz; DİKKAT nerdeyse ODAK ordadır. Demek ki bende de bu konuyla ilgili incelenmesi gereken bir şeyler var, yoksa bile belki de yazıp anlamam, anlatmam gerekiyor. Keşifteyim hala. Bir soğanın kabuğunu soyar misali katman katman ÖZ’e inebiliyor insan, kolay olmuyor. Tabii küçük küçük bulduklarım var, onları da yazacağım kardeşim merak etme ama şimdi sentezleyebildiklerimi paylaşmak istiyorum. Bu arada sen de sor kendine ne olur!



Şekle takılıp, derine inemediğim konular neler?


Şekle bakıp koca koca yargılar çıkardığım neler var?


Görünenin ötesini anlamak için hangi içeriklere ihtiyacım var?


Anlam yani mana ile buluşmak için neler yapmak gerekli?


Benim bu şekil konusuna takılmam esasen “insan beden-zihin-ruh’tan oluşan çok katmanlı ve çok boyutlu bir varlıktır” önermesinin altını doldurmak istediğimde ortaya çıktı. “Şekil-içerik-anlam” gibi bir üçlü yapı daha keşfettim. Bu arada literatürde bu şekilde geçiyor mu emin değilim ama ben bu şekilde düşününce birtakım şeyleri kafamda çok rahat oturtuyorum. Düşünsene kardeşim, üç boyut dünyasında var olan her varlığın gözümüzle gördüğümüz bir şekli, yapabildiklerinin kapasitesi olarak bir içeriği ve de bütün içinde bir anlamı var.


Misal; insan denilen varlık, şekliyle kadın mı erkek mi, güzel mi çirkin mi, uzun mu kısa mı diye bize gözümüzle incelediğimizde bir referans veriyor. Tanıdıkça onun kişisel kapasitesini yani içeriğini keşfediyoruz. İçerik zengini olanlar pek çekici, sığ olanlar sıkıcı diyoruz çoğu zaman. En son, derin uğraşlar ve geçirilen onca mücadeleli sınavdan sonra karşımızdaki kişiyle kurduğumuz ilişkinin anlamına, onun varoluşunun nedenine, bu ikili varoluşta kendi anlamımıza odaklanabiliyoruz.



Çok net değil mi?

Şayet yukarıda bahsi geçen bu iki adet, üç katmanlı yapının birbiriyle ilişkisine bakarsak ve bizim YOL’umuz için neden önemli olduğunu değerlendirirsek de bambaşka bir şey keşfediyoruz. Yazdım aşağıya, dışından seslice oku kardeşim!


Beden-zihin-ruh üçlüsünü dengede tutmaya çalışmakla geçen pratiğimiz boyunca şeklin, bedene, içeriğin, zihne, anlamın da ruha karşılık geldiğini anlamak başka hangi derin kavrayışları mümkün kılar merak ediyorum.


Aydınlanmamı sağlayan bu kavrayış, bir haftadır kendimi gözlemleme işini hakkıyla yapmama da yansıdı kardeşim. Şeklin ardındaki içerik her zaman çok ilgimi çektiğinden burada kendimde pek fazla gelişim noktası görmüyordum açıkçası ve yazının başında da dediğim üzere bunu anlayamayan kardeşlerimi alttan alta yargılıyor ve zaman zaman aramıza ayrılıklar koyuyordum. Benim kişisel kararlarım genelde görüntüye takılmadan, işlevsellik ve içerik odaklı verildiğinden bunu yapamayanların çok fazla görsellik odaklı olduğunu, kendilerinin nasıl göründüklerini aşırı derecede önemsediklerini ve de bundan dolayı da genelde yetersizlik sabotajcısıyla çalışmaları gerektiğini düşünürdüm. Kutupsuzluğu yazarken, nötr algılama düzeyini deneyimlemeye çalışırken nasıl da koca koca yargılar bunlar değil mi? Ama sen de ne olur beni yargılama kardeşim. Yolumuz ÖZ’ü SÖZ’ü BİR olmaya…Yapamadığımız yerleri birlikte keşfe…Düşenin elinden tutup, YOL’a geri davet etmeye… HATIRLAYALIM… ŞEFKATLE sarıp sarmalayalım kendimizi ve kardeşlerimizi…


Anlam katmanını irdelemeye başladığımdan beri hepsinin bir bütün olduğunun idrak haliyle dopdoluyum. İnsanın içerikle zenginleşemediğinde hep dışarısını süslemeye çalıştığını, kendinde ve yaşantısında bir anlam bulamadıkça odağını dışarılara çevirerek nasıl da koca koca yargılar koyabildiğini görüyorum son günlerde.


Bunların da üstünde, biri olmadan diğerinin dünya hayatı için TAM olamayacağını fark ediyorum. Benim adıma en önemli olan yer burası çünkü kimi zaman ilk katmanı geçen ve içerik ile anlam’da derinleşmeye çalışan aydın! kesimin şekilden tamamen koptuğunu ya da yine şekle takılarak toplumla arasına ayrılıklar koyduğunu da fark ediyorum. Bu durumda DENGE yine bozuluyor kardeşim.


Biz ruhsal alanda büyümeyi hedefleyen yoldaki kardeşler nasıl beden-zihin-ruh üçgenini dengede tutmaya çalışıyorsak belki de şekil-içerik ve anlam üçgenini de hayatımızda dengede tutmaya ihtiyacımız vardır.


Düşünsene sevgili kardeşim, şeklen güzel bir varlığın, içerikle zenginleşip varoluşuyla anlam yaratması kadar hoş daha ne olabilir?


Hatta şu an Erol Evgin’in 50.sanat yılı konserini[1] (bu mükemmel şöleni merak eden kardeşlerim için aşağıya link bırakıyorum) hem dinleyip hem seyrederken gerçek sanatçıların hem göze, hem kulağa hem de kalbe nasıl iyi geldiklerini fark ediyor, evrendeki bu yüce uyum için şükür gözyaşları döküyorum. Göz-kulak-kalp üçgeni, şekil-içerik-anlam üçgeniyle bütünleniyor zihnimde. Zihnimle anladıklarımın kalbimle BİR olması ruhumu besliyor, ben genişliyorum. Ruhum büyüyor ve ruhum büyüdükçe BİR olduğumuzu daha çok hissediyorum. UYUM’u hissedebilmek nasip olsun her bir CAN kardeşime…


Tüm kalbimle,

Kardeşin Nihan


[1] https://youtu.be/6JZ3r54Ggfo

https://youtu.be/QLvZMc7akMg



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.