Neden böyleyiz?
Haftasonu, evinde polis kurşunuyla öldürülen Dilek Doğan’ın görüntülerini izledim. İçimdeki derin sızıyı bir kenara bırakıp ellerimi yıkadım. Londra’daki arkadaşım vurulma görüntülerini izleyip “delirmek üzereyim lanet olsun böyle işe“ diyen ve gerisi bol küfür içeren bir mesaj atmış.
O sırada yurtdışında okuyan kardeşim de benimle birlikte evde. “Telefonundan çığlık sesleri geliyordu ne izliyordun?” dedi. Bayağı gevelendim. Olayı tam anlatamadım bile. Konu sonu “lanet olsun”a bağlandı yine. “İyi ki bu ülkede yaşamıyorum” dediği sırada Londra’dakinden de aynı mesaj geldi. Bu denli tehlikeli bulunuyor, bu denli çekinilesi bir ülke burası.
Dünyada tehlike oranı arz eden bölgeler arasında üst noktalardayız… Dört köşesi cennet ülkem “kırmızı” yani yüksek seviyede güvensiz, tekinsiz bir ülke olarak adlandırılıyor.
Tüm bunları bile bile neden bu denli sessiziz?
Seçim sonrasında üzerimize serpilmiş ölü toprağı bunlar. Duyarsızlaşıyoruz. Olanlar karşısında sosyal medyadan tepki göstermeyi yeterli buluyoruz. Çünkü sokağa çıkıp hakkımızı ararsak ölme ihtimalimiz olduğunu biliyoruz. Ayağımıza değmeyen taştan çekiniyoruz. Diyarbakır, Cizre, Silopi ve doğunun herhangi bir bölgesinde yaşamak zorunda olsaydık neler olabilirdi tahmin edemiyorum.
Konuştuğum birçok kişi eylem olsa gitmem diyor. Ama sosyal medyadan yuhlar yağdırıyoruz. Tepkimizi ortaya koymayı bile alter egomuza indirdiysek duyarsızlaşmayı normal saymalıyız diye düşünüyorum.
Askeri darbe sonrası sessizleşip, içine kapanan, Özal’ın tekstil devrimiyle bir nebze yüzü gülen, Ecevit’in beyaz güvercininde umut arayan neslin evlatları olarak benzeri bir korku girdabına girmiş bulunuyoruz.
Korku duyarsızlığımızı tetikliyor ve duyarsızlığımız toplu vicdansızlığı…
Önümüzdeki yıllarda olabilecek tüm ölümleri birkaç gün içinde unutacağız. Edebi sözleri seviyor, bir güzel duvar yazısı yapıyoruz… İçimiz kuruyacaktı ya ona ithafen dedim…
Ne yapmak lazım bilemiyorum. Fakat polise baklava uzatmak işleri düzeltmiyor bunu biliyorum.
YORUMLAR