Ali Ağaoğlu çağırsa koşa koşa gider miyiz?

Durup dururken sormuyorum bu soruyu elbette, Ali Ağaoğlu'nun kendisinden 150 yaş küçük balerin kız arkadaşı iddia ediyor koşa koşa gideceğimizi, ben de "Lan acaba?!" diye size soruyorum.

Oldukça yoğun eleştrilen 23 yaşındaki Duygu Su hanım artık daha fazla dayanamamış ve isyan etmiş, "Beni eleştririyorsunuz ama çağırsa koşa koşa gidersiniz" diye.

Bu konuda büyük konuşmak istemiyorum.

Büyük konuşup büyük lokma yemek istediğim şeyler var ama bu onlardan biri değil.

Mesela Avustralyalı bi sörfçüye tutulup "Ben memleketimden vazgeçemem, uzaklara gidemem" deyip, Bondi Beach'de yarimin six packlerine kapanıp İstanbul'u özlemek isterim.

Ya da yolda içinde binlerce dolar olan bi çanta bulup, polise mi götürsem, kendime mi saklasam diye etik ikilemde kalmak da olabilir.

Aşırı zengin bi para babasının parasını çatır çatır yer miyim, yemez miyim diye düşünmeyi istemem açıkçası.

Ama Duygu Su Gülpınar'a göre kendisini eleştiren herkes yerinde olmak için yanıp tutuşuyor.

Tek kurtuluş yolunu başka bir erkeğin parası, başka bir erkeğin kariyeri, başka bir erkeğin himayesi olarak görenler yanıp tutuşuyordur, hatta cayır cayır yanıyordur.

Biz Ajda'nın "Hür doğdum hür yaşarım kime ne ayhhh kime ne?" ekolünden gelenler olaraksa acı acı gülüyoruz şu fotoğraflar karşısında ne yazık ki.

"Ben her sabah Rolls Royce'uma binip işe gidiyorum, siz oturun evinizde izdivaç izleyin" diye de buyurmuş.

Ne kolay başkasının sahip olduklarıyla hava atmak değil mi? Ne kolay emeksiz edinilen maddiyatla övünmek. Gerçi emeksiz demeyeyim o saçlar her gün yapılacak, makyaj full olacak, aman elimden kaçırmayayım diye didinilecek.

Geçin bunları vallahi. Bi de Ali Ağaoğlu için "Aman çok tonton, aman ne diyosa dilinde vallahi" falan gibi sevimlileştirme cümleleri kuruluyor. Başta kendi hayatındaki kadınlar olmak üzere tüm kadınları sürekli aşağılayan, etrafındaki herkese parasıyla satın alabileceğini sürekli dikte eden, Türkiye'nin Donald Trump'ı gibi bir adamdan bahsediyoruz.

Bi de eski "aşk"ları habire birbirlerini yiyip duruyorlar. İbrahim Tatlıses'in haremi gibi bir durum söz konusu. Biz iki kıkırdasak ne namusumuz kalır, ne ahlakımız, 800 ayrı kadından 800 ayrı çocuk yapıp ar edepten bunlar bahseder hep ama.

Tek derdi çocuk yapıp hayatınını "garantiye" almak olan milyonlarca kadın var bu ülkede, malum şahıs kadar cebi şişik olmasa da aynı bu zihniyette de milyonlarca adam var. Birbirleri için gayet uygun bu kafalar.

Hiç onurmuş, özgüvenmiş, kadının birey olmasıymış bunlara anlatmaya gerek yok. Doğur çocuğu, al tapuyu.

Gerçi toplum sağlığı açısından ürememelerini tercih ederim ben lakin, ortalıkta "Çekemeyen anten taksın" diye geze geze para yemeye devam edeceklerine, oturup veliaht çocuklarına baksınlar, gelecekteki miras kavgaları için iyi bi avukat araştırsınlar falan filan...