Her şey Türkleşmezse ölürüz

Yıllardır ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan haber nihayet gerçekleşiyor. Shameless dizisinin Türk versiyonunun çekileceği dizinin ilk sezonundan beri çıkan bir haberdi, artık en son netleşmiş, dizinin çekimlerine başlanıyormuş.

Hah gerçekten bi’ buyumuz eksikti!

İlle her güzel şeyi "uyarlama" adı altında rezil rüsva edeceğiz.

Shamaless'ı bilen bilir, ecnebiler için bile çok uçlarda yaşayan karakterlerle, olaylarla dolu bir dizidir. Bizim öpüşmeyen, araya yastıksız aynı yatağa girmeyen dizi sektörümüzde nasıl olacak durum merak konusu.

Fiona karakterini Hazal Kaya oynayacakmış. Ayılıp bayıldığı Aşk-ı Memnu günlerinden beri gıcık olurum kendisine. İyi bir gıcık olma bu tabii, oynadığı rolün hakkını o kadar veriyordu ki, dizi biteli 10 sene oluyor, ben hala piyano başındaki ikonik delirmesiyle anıyorum onu. Behlül'e aşık şımarık Nihal'den tuttuğunu koparan Fiona'ya dönüşümünü ilgiyle izleyeceğiz.

Zaten bu "Türkleştirme"de en az suçu olanlar oyuncular.

Hatırlar mısınız bilmem, Desperate Housewives, ülkemizde de çekilmişti. Kocasını bahçevanla aldatan kadın karakter bizde oturup musakka yapıyordu…

Neyse ki artık çalıp çırpmak yerine direk haklarını satın alıp yapıyorlar da bu işi, bir nebze ona sevinelim bari.

Ülkemizdeki televizyon kültürü ve dizi sektörü dünyanın hiçbir yerinde yok sanırım. Televizyon kültürü dediğim eve girer girmez televizyonu açmak ve uykuya yenik düşene kadar önünde oturmak. Reklamdı, 1.5 saat diziydi, katılım için -3 iq'nun yeterli olduğu tartışma programıydı, hepsini ver gıkımızı çıkarmadan izleriz. Tekrar mı? Koymaz bize... Özet adı altında 45 dakika eski bölümü göstermek mi, onu da ver hancı, her şeyi izleriz. Yeter ki "örf ve adetlerimize" uygun olsun.

15 yıllık evli çifti oynayan iki oyuncuyu öpüşürken görmek istemeyiz ama çocukların elindeki silahlar kimseyi bozmaz. İstemediği adamla zorla evlendirilen kızın yavaş yavaş adama aşık olması peri masalı gibi gelir ama gençlik dizisindeki sarılma sahnesi bile kanal binası taşlanmasına sebep olur.

Uyuşturucu bağımlısı beş para etmez baba Frank Gallagher karakterini ise Emre Kınay oynayacakmış. Her role girebilecek yetenekte bir oyuncu bence ama ülke normal değil ki, adamı metroda görüp tekme tokat girişecek tiplerle dolu bir cehennemde yaşıyoruz ne yazık ki.

Metro demişken, geçen gün de metronun tam çıkışında şu reklam vardı, yanlış mı görüyorum diye dönüp tekrar baktım. Kapitalizmin sembolü, Amerika'nın en enen meşhur markasını bile Türkleştirmişiz. Dünyanın en sağlıksız yiyeceğini biz niye sahipleniyoruz arkadaş? Bırak o da Türk olmayıversin ya, mangal isteyen ocakbaşında yesin dürümünü. Bu ne idüğü belirsiz eti, sulu kolayı, vıcık vıcık yağlı patatesi niye yerel olmadan tüketemiyoruz?

Bu global markaların ülke pazarında bukalemun gibi karakter değiştirmesinin de hastasıyım. Ramazan denince artık aklımıza kurulmuş uzun sofralarda kola içmek geliyor. Adamlar bin yıllık dini vecibeyi bile sahiplendiler, kolasız oruç açılmıyor şimdi.

Her kültürün kendine ait güzellikleri varken neden her şeyi sahiplenip olmadığı bir hale getirmeye çalışıyoruz ve olmayınca da sinir krizleri geçiriyoruz gerçekten anlamak mümkün değil.

Biz de böyle bir memleketiz işte, kendimizden olanı sahiplenmez, olmayanı bağrımıza basarız...