Vicdan: Sonunda T yok
Ünlü yazar ve senarist Emrah Serbes'in Twitter üzerinden yayınladığı kaza itirafını ilk gördüğümde yeni bir işin tanıtımı sanıp, okumaya üşenmiştim açıkçası.
O kadar yoğunuz, vaktimiz o kadar kıymetli ki, a4 kağıda bi solukta yazılmış uzun bir metni okumak zor gelmişti. İşlerine ve tarzına da bayılmadığım için çok değerli 2 dakikamı ayırmak yerine Instagram'da milletin ayakkabısına, çantasına bakmayı tercih etmiştim.
Bir kaç dakika sonra Twitter'a döndüğümde ise kararmış bir hayat çıktı karşıma! Hem de ne kararmak. Birkaç saniye içerisinde gerçekleşen bir olay, cinayet romanları, senaryoları yazan Emrah Serbes'in hayatını karartmıştı.
Kariyerinin büyük çoğunluğunu bu tarz yeraltı edebiyatı yazarak geçiren adam, bir Behzat Ç. bölümü gibi hikayenin ana karakteriydi bu sefer.
Dizinin bölüm sonu finalini yazar gibi sosyal medya üzerinden yapılan bir itiraf, gizlenemeyen gerçekler ve empatiden yoksun korkunç bir güruh!
Hepimizin başına, her an gelebilecek bir "kaza" yazarın her zamanki gibi kalemini konuşturmasıyla sanki bi film tanıtımı, bir kitap başlangıcı gibi girdi hayatlarımıza.
Bu biraz da şova kaçan "vicdan" gösterisi karşısında herkes vicdanını kaybetmiş gibi yorumlar yapmaya başladı anında. Sanki herkes dünyanın en mükemmel insanı, en hayatı doğru yaşayan bireyi de bi tek Emrah Serbes suçlu.
Mesela sonunda t olmayan bi kelime daha var: Empati!
Başkasının yanlışı üzerinden kendini yüceltmeye, kendini övmeye bıkmadı insanlar!
Ölene, hayatı kararana, geride kalanlara üzülmekten başka hiçbir şey hissedemedim, hala da hissetmiyorum. Halkımız çoktan Sherlock Holmes olmuş, davayı çözmeye, cezayı kesmeye başlamış bile!
O panik ve korku anıyla neler yapabileceğinizi düşünün! Adam sanki "Hadi ben 3 kişiyi öldüreyim de, bunu bi güzel gizleyeyim amacıyla yola çıkmış gibi davranılıyor. Biz de herife bayılmıyoruz da, "vicdan azabı"nı sorgulamanın da bana kalmadığını düşünüyorum!
Evet aslında alkollü araç kullanmak bütün bunları çağırmak demek lakin hayatı zaten kararmış bi adama da kendi vicdanını temizlemek için saydırıp söven insanları anlamakta zorlanıyorum.
Ben bir insanın alacağı cezayı azaltmak için "vicdanlı" rolü yapabilecek kadar kötü olduğuna inanmak istemiyorum. Buna inanmak istemediğim için suçluyu savunduğum söyleniyor.
Ben hayata, kazalara, tercihlere, iyi bir insan olmaya inanıyorum, inanmak istiyorum.
"Ben olsam ne yapardım?" diye düşündüğümde bile nefesim daralıyor, kendime gelemiyorum.
Her şey insan için arkadaşlar, cinayet senaryoları yazarak hayatını kazanan bir adamın cinayetten hapis yatması kadar ironik ve ön görülemez bir şey hayat.
Büyük büyük laflar etmeden, lince girişmeden, asıp kesmeden, ceza vermenin bizim işimiz olmadığını bi kabullensek mi?
YORUMLAR