Çocuk da susmasın sen de susma
Yan yana gelmesi bile mide bulandıran iki kelime çocuk ve taciz...
Ülkemizde ve dünyada oldukça can sıkıcı miktarda kurban var bu konuda ne yazık ki. Her zaman ses çıkarılması, tepki gösterilmesi gereken bu korkunç konu geçtiğimiz haftalarda Adana'da yaşanan bir olayın 3. sayfa haberlerine, sosyal medyaya düşmesiyle büyük yankı buldu.
Kitlesel bir bilinç uyanması, aksiyona geçilmesi için ilk gereken şey tepki. Geç de olsa toplu bir tepki verebildik.
Bir ülkenin acıya, suça, felakete verdiği tepki eğitim düzeyini nasıl da ortaya çıkarıyor. Herkesin amacı bu korkunç suçu işleyenlerin ceza alması, bunların tekrarlanmaması, ebeveynlerin, çocukların eğitilmesi.
Lakin gel gör ki; idamlar, hadımlar, asalım keselimler havada uçuşuyor. Konu çok hassas, ne desen yanlış anlamak için atakta bekleyen insanlar var. Empatiye, sağduyuya davet ederken bile ürküyorum, kelimelerimi cımbızla seçerek yazmaya çalışıyorum.
İyi bir şey yapmaya çalışırken suçluyu başka bir suçla cezalandırıp, bugün istedikleri idamın yarın aleyhlerine kullanılmayacağına ne kadar da eminler.
Hepimiz kızgınız, hepimiz sinirliyiz de bu kadar şuursuzlaşmak tehlikeli.
Toplumumuzun "önde gelen" isimleri, ünlüler, sporcular, neden ünlü olduğunu bilmediğimiz halde hayatımızda olanlar hepsi sağ olsunlar bu konuya dikkat çekmek için seferber oldular. Daha önce defalarca önümüze gelen belki sayfayı çevirdiğimiz, haberine tıklamadığımız bu davanın en akıl almaz detaylarının milyonlarca takipçili hesaplarda bu kadar rahat paylaşılmasını aklım almadı, almıyor.
Doktor raporunun içerdiği en mahrem, en kan donduran detayları milyonluk takipçili Instagram stroylerde okuduk. Her satırda canımız yandı, belki tamamını okumayı içimiz kaldırmadı, yutkunamadık.
Araba çarpan köpeğin kanlı fotoğraflarını paylaşmak gibi, olay mahalindeki kan gölünü paylaşmak gibi, vahşetin boyutlarını bu kadar rahat aktarmak garip geliyor bana. Tüm onları görüp, izleyip, okuduktan sonra hayatın normal akışına bu kadar çabuk adapte olabilmeleri de garip geliyor.
Bu satırları yazdığım sırada ünlüler ve gazeteciler cephesi dışında politik ve yasal olarak konuyla ilgili hiçbir aksiyon alınmamıştı. Ne bir önerge, ne bir yasa tasarısı, ne bir caydırıcı ceza. Kendi kendimize sinirlenip, ayaklandık ama memleketin büyüklerinin tek derdi televizyondaki öpüşme sahneleri.
Keşke onları cezalandırınca, ekrandan bikinili kadını kaldırıcınca bu sapık köpeklerin zihni de temizlense, çocuğa el uzatmaya korksalar ama nerdeee, heykele, koyuna halleniyor adam.
Ülkenin "star"ları -haklı bir sinirle- ağızlarından çıkanı kulağı duymadan, kör kütük tepkiler gösterirken Tan Taşcı'nın açıklaması düştü önüme. Şarkısını sorsan bilmem, duysam "Haa bu o çocuk mu?" diyeceğimiz biri belki ama nasıl düzgün, nasıl mantıklı konuşmuş. Yazının sonuna ekliyorum, keşke herkes bu kadar bilinçli, yerinde tepkiler verebilse...
YORUMLAR