Sizin hiç “travmatik” bir kaybınız oldu mu?

Bazı anlar vardır, o sonsuz gücüne inandığım, insanın en büyük yeteneklerinden biri saydığım “kelam etme” hali kifayetsiz kalır... O an dünyanın herhangi bir yerinde bir kişinin o çok sevdiği bir başka kişiyi aniden “kaybettiği” andır.


Bunu bir kez olsun yaşadıysanız ya da yaşamış bir kişinin yanında bulunduysanız gözyaşlarının kurumasının, zihnin tutulmasının, kalbin acıdan sızlamasının, zamanın bir saniyede donup kalmasının ne olduğunu bilirsiniz. Hayatın bir daha o anın öncesi gibi devam etmeyeceğini anlarsınız.


Çok üzgünüm tüm ateşin düştüğü, yaktığı evler, tüm kaybettiklerimiz için... Daha kendi yasım tazeyken, yeni acılar eklendikçe bir yanım sanki hep yas tutacak gibi sızlıyor, diğer yanım da birilerine yardım etmek için, hep birlikte güvende yaşamak için bir kadın, bir insan, bir psikolog olarak ne yapabilirim diye düşünüp duruyor. Mesela bir an geliyor kelimeler bu kadar kifayetsizken ne yazacağım, niye yazacağım ben bu hafta diye bir ses duyuyorum içimden, sonra hemen niye yazmayayım, hatta daha çok yazmalıyım, iyi ve doğru bildiğim her ne varsa yapmaya devam etmeliyim, hatta daha da iyi yapmalıyım diyor. Çünkü ruhum tam da böyle zamanlarda “en büyük devrimciliğin işini iyi yapmak” olduğunu biliyor. Tıpkı o akşam evinden çıkıp yardım için hastaneye koşan doktorlar gibi, Özlem hemşire gibi...İnsanı seven, umut eden, gelecek güzel günlere inanan, bir arada güzel olduğumuza inananbaşka birçoğu gibi.


Bu geldiğimiz süreç çok farklı biliyorum. Hepimiz irili, ufaklı pek çok travma yaşadık bu topraklarda. Kimimiz doğrudan, kimimiz dolaylı. Dolayısıyla tuttuğumuz yas da travmatik artık. Raphael ve Martinek (1997) ölümün fiziksel saldırı gibi travma sonrası stres bozukluğu tanı kriterlerinde tanımlanan travmatik yaşantılarla olması durumunda, ortaya çıkan patolojik yas için “travmatik yas” terimini önermiştir. Ben de diyorum ki patolojik yas olmasına gerek yok, böylesine travmatik kayıpların yası da travmatiktir. Bu kadar...


Bize düşen bu insanları anlamak, yaslarını nasıl tutmak istiyorlarsa izin vermek, öfkelerine hak vermek, bu öfkeyi taşıyabilmektir. Uzun uzun cümleler kuramayacağım ama yas tutan, travmatize olmuş bunca insan varken, biraz gücü olanlar onlara destek olmak için ne yapabilir’den bahsedeceğim kısacık...Olduğu kadar, olabildiği kadar...


  • Eğer siz veya çevrenizde biri, bu ve benzeri olaylarda bir yakınınızı kaybetmiş ya da yaralanmış, olaydan etkilenmiş iseniz Türk Psikologlar Derneği ve EMDR Derneği’nin ücretsiz psikolojik destek ağından yardım alabilirsiniz.


  • Çevrenizde travmatik bir şekilde sevdiği birini kaybetmiş biri varsa onun yasını istediği gibi yaşayabilmesi için bir şeyler yapabilirsiniz. Çünkü yas tutmanın tek bir doğru yolu, tek bir çeşidi yok. Her kayıpta bir kişinin yas sürecini nasıl yaşayacağı kendi hayat deneyimleri, kişilik özellikleri, kaybettiği kişi ile olan ilişkisi ve o kişiyi nasıl kaybettiği ile ilişkilidir. Dolayısıyla pek çok farklı şekilde yaşanabilir. Konuşmak isteyenle konuşmak, susmak isteyenle susmak, ağlamak isteyenle ağlamak, verilebilecek en iyi destektir. Çoğu zaman sadece “üzgünüm ve yanındayım” diyen, acısını ve öfkesini anlayan bir omuz olmak yeterlidir. O kişi yasını nasıl yaşamak istiyorsa izin vermek, sakince ve sabırla eşlik etmek, onu, anlatmak, paylaşmak istediklerini dinlemek önemlidir. Çünkü uzunca bir süre daha fazlası gelmez elden “acı çekmek, ne kadar çok olduğu hiç mühim değil, her zaman tek kişiliktir” (Lindberg, 2016). Ve böylesi bir acıyı kelimelerle tarif etmek pek mümkün değildir.

  • Yas üzerine çalışan araştırmalar yasın kendi içinde bazı aşamaları olduğundan bahseder. Farklı görüşler olmakla birlikte genellikle ilk aşamada “bu olmuş olamaz” şeklinde gelen şok ve gerçekliğin inkarı, ardından “neden olduğuna” yönelik hissedilen isyan ve öfke, daha sonra “eğer şöyle olsaydı farklı olur muydu” şeklindeki hesaplaşma, sıkıntı-huzursuzluk hali ve sosyal içe çekilme, en son aşamada ise kabullenme olarak ifade edilen gerçekliği kabul ederek, hayata devam edebilmedir. Ben travmatik bir şekilde yakınlarını kaybeden kişilerin yas aşamalarında “dünyanın yeniden güvenli ve adil bir yer olduğunu” görebilmelerine dair olabilecek her türlü sosyal, ahlaki, yasal düzenleme ve toplumsal uygulamalarında son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Aksi durumda kişiler isyan ve öfke aşamasının ötesine geçmekte zorlanmakta, bu da çok ciddi bireysel ve toplumsal sıkışmalara yol açmaktadır.

  • Yasla çalışan ve sevdiklerini kaybetmiş kişilerle görüşmeler yapan gazeteci D. Konigsberg “yasın değil fakat kaybın sonsuza dek sürdüğünü, sıklıkla aradaki farkın netleştirilmediğini” belirtmiştir. Yas süreci genellikle birey enerjisini kayıp dışındaki yaşama yeterince aktarabildiğince tamamlanmaktadır. Bunun içinde en çok, kaybedilen kişiyi onun değerleri ve hayalleri üzerinden yaşatmak için yapılacak etkinliklerin (vakıflar, fonlar, burslar aracılığıyla onun hayallerini başkalarının gerçekleştirmesine fırsat oluşturmak gibi) geride kalanlara hayata devam etme gücü ve nedeni verdiği görülmektedir.

Konuşulacak çok konu, duyguları tarif edecek fazla sözcük yok. Hayat şu anda devam ediyorsa ve burada kalarak ileride de daha iyi bir şekilde devam etmesinin yolunu arıyorsak, bırakmamalıyız. Kendimize, birbirimize iyi bakmak, zihnimizi açık tutmak, yaşamak için hedefler koymak, neden bulmak, işlerimizi daha da iyi yapmak, dayanışmak zorundayız. Çünkü “yaşamak için tek bir neden’i olan kişi, her türlü nasıl’a göğüs gerebilir” (Nietzsche), çünkü iyilik bulaşıcıdır, çünkü dünyayı güzellik kurtaracak, çünkü kötülük düşünen ve isteyen kadar iyilik, güzellik isteyen, düşünen, hayal eden pek çok insan var, varız, hiç az değiliz...


Geçen yıl bu zamanlarda 2016 ajandamı almıştım ve “yitirdiklerimizin anısına” şu satırları paylaşmıştım...Bu yıl da dileğim aynı yeni yıldan, ha bir de güven içinde yaşamayı ekleyerek...


“Hayatını basitleştir,

Kendi kendine yetmeyi öğren,

Yanındakileri gözet,

İyi olanı çoğalt”.

(Sineksekiz, 2016)


olduğu kadar...











Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Kizimi kaybettimHilalcim acimi dindirmek mumkun değil bazen cok metanetliyim ama bazen hayattan cazgececek kadar ona yakin olabilmek adina neler geliyir aklima geride bir oglum var onada kiyamiyirum yoksa....
    CEVAPLA
  • Misafir Atiflari dipnot olarak ekler misiniz
    CEVAPLA
  • Misafir Harika bir yazı
    CEVAPLA
  • Misafir Ben de bir değil pek çok yakınını kaybeden biri olarak çok etkiledi. Hele biri var ki yokluğuna hiç alışamadım. Aklıma okuyan bir yazı olduğu için iyi geldi...... ellerinize sağlık.
    CEVAPLA
  • Misafir Hilalcim 2 ocak2016 babamı kaybettim baba iki ay bitkisel hayatta kaldı hergün yanına girdim ama şimdi kendimi toparlayamadım eski keyfim yok çok zor teşekkür ederim
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.