Telefonumdaki hızlı aramalar
Kabullendiğimiz bağımlılıklar. Ya da zararsız mı desek?
“Eskiden telefon numaralarını ezberlerdik, artık aklımda tutamıyorum” konusuna girmeyeceğim, biliyorum ki aynıyız. Bu konunun içinden çıkmak zor. Bir zamanlar ezberlediklerimiz aklımızda, yenilerine yer açılmıyor. Evdeki ansiklopedilerin dizilişlerini ezberleyen ben (ki ezberimde halen) TC kimlik numaramı zor tutuyorum aklımda. Kızımınkinde takılıyorum hâlâ. Ev telefonumuzu fazla kullanmadığım için gerçekten yanlış söyleyebiliyorum. O kadar online alışveriş yaparım, kredi kartı numaramı ezberleyemem. Bunları geçtim, plakaları bilirdik. Bütün sülalenin araba plakalarını ezbere sayardım. Şimdi, Arkın’ın arabasının plakası hakkında en ufak bir fikrim yok. Kalmadı. Beynimde yer kalmadı sanırım.
Eskiden evde fihrist olurdu, tek tek yazardık. Yazarken de öğrenirdik, sürekli çevirirken ya da tuşlarken de. Şimdi onun da olmaması, telefon bozulduğu, şarjı bittiği an elimizi kolumuzu bağlıyor. Ki bu yazıyı yazarken, fihrist almaya ve bütün numaraları oraya geçirmeye karar verdim. Çünkü telefonun rehberine bağımlıyım resmen. Sosyal medyaya sonra bakabilirim, e-postalarımı her yerden açabilirim ama telefon numaraları gerçekten zorluyor.
İki saat şarjım bitti, aramam gereken kimseyi arayamadım haliyle. Elimde başka telefon, boş boş bakıyorum “ama bende numarası yok ki” diye. Hani hep soruyoruz ya telefon bağımlısı mıyız diye, bence bu konuda hepimiz öyleyiz.
Hızlı aramalarım da azıcık takıntılı kaydedilmiş durumda. Hani bana bir şey olsa, biri telefonuma ulaşsa, herkesi bulabilsin diye “Koca Cep, Abi Cep, Annem, Babam” diye kayıtlı herkes. E sonra servis hostesi, servis şoförü. E okulun numarası. Birlikte iş yaptığım arkadaşlarım, sürekli iş nedeniyle görüştüğüm kişiler. A bir baktım, hızlı aramalardaki liste de kendinden geçmiş, yine içinde aramak zorunda kalıyorum. Arkadaşları çıkarmak zorunda kaldım.
Mesela evet, bu yüzden telefona bağımlıyım dedim. Başka neye bağımlıyım? Kahveye! O nasıl bir psikoloji ise sabah uyandığımda kahve içmezsem resmen günüm ayamıyor. O asık surat toparlanamıyor. İçmezsem sanki gün geçmeyecek gibi. Çekilmez bir insana dönüyorum, içmemeyi denemeye cesaret edemiyorum.
Mesela televizyon kumandasına bağımlı değilim çünkü evde yalnızken asla açmıyorum. Televizyon, Arkın işten döndükten sonra devreye giriyor. Başka neye bağımlıyım? Kitaplarıma… Ne yazık ki bizim ev kentsel dönüşümde çok küçülünce birçoğuyla vedalaştım, kütüphanelere verdim, arkadaşlarına verdim. Ancak bazılarından vazgeçemiyorum. Aralarda ilaç niyetine açıp açıp okuyorum.
Ah bir de günlüklerim. İlkokul yıllarımdan bu yana günlük tutarım. Günlüklerim ve ajandalarım evde özel dolabımda. Ajandalarıma çok sadıktım. Gittiğim tiyatroların biletlerini de yapıştırmışım, gün gün yazmışım. Bakıyorum, resmen o güne gidiyorum. Günlük konusunda kızıma da bol bol tavsiye vereceğim. İki satır bile olsa yazmaya başlasa şu yaşta, hem yazma alışkanlığı kazanır hem de ne güzel hatıra olur. Evet evet, sanırım ben telefondaki numaralar kadar günlüklerime de bağımlıyım!
Ya siz? Var mı böyle zararsız bağımlılıklarınız?
YORUMLAR