35’inden sonra

Anlattıktan sonra pişman olmak… Ay ben bunu çok yaşıyorum. Karşımdakine güvenip böyle bıdırbıdır düşüncelerimi söylüyorum, sonra hoooppp başkasından duyuyorum. Her yediğim kazıkta “bu kez yapmayacağım” deyip, yeniden paylaşıyorum. Yok çünkü. Numara yapamam. Politik davranamam. Ne düşünüyorsam onu söylerim. Haliyle de ne arkadaş ortamında tutabiliyorum kendimi ne iş ortamında. Sonra da “ettin bir, yedin bir halt laf ayıkla pirincin taşını” modeli uğraşıyorum.


Sütten ağzı yanan normal insan yoğurdu üfleyerek kaşıklar ama işte adı üstünde, normal insan. Benden söz etmiyor yani. Kazık yedikçe daha çok anlatasım geldi. “Siz kötüsünüz de ben iyiyim işte size güveniyorum, bu güven sizi iyileştirecek” diye ortalıkta bağırarak gezen hayali kahramanlar gibi.


Bir ara çok coşmuştum. Mesela grupça bir yere mi gittik? Kalabalık bir sohbet miydi? Kime ne anlattığımı unutup ertesi gün “ona bunu dedim mi, buna şunu anlattım mı” diye tripten tribe giriyordum. (Unutmuyordum, unuttum sanıyordum. Bu da ayrı psikoloji. Hani ille “kötü bir şey yapacağım, güzelliği bozacağım” kaygısı.)


İşin fenası, size bir itiraf, yakın arkadaşlarımla da bir şey paylaşınca korkar olmuştum. Söylerler mi? Hayır. Peki korku neden? İşte onu da tıpkı diğer korkularım – kaygılarım gibi psikologla çözdüm. Kendimi kimseye göre şekillendirmiyorum. Hooop çıkıyor ağzımdan düşündüklerim. Tıpkı çocuklar gibi.


Şimdi daha rahatım. Hatta hayatıma iki sene önce giren ama sanki 22 senedir hemen yanı başımdaymış gibi hissettiğim bir arkadaşım var. Aynen şöyle dedi: “Kızım deli misin? Tabii bizim yanımızda dökeceksin içini. Başka kimin yanında rahat olacaksın?” Durdum. O bana sırrını anlattıkça dedim “ben nasıl da böyle düşünürüm.” Endişelenmeyi, “o ne der, bu ne der” diye düşünmeyi bıraktım. Saldım kendimi demek en doğrusu sanırım. Nasıl iyi geldi anlatamam. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi bir yandan da biliyordum içimde o “kaygı üreten” parçanın bunu yaptığını. İlle bozacak ya en güzel anları, bu kez sözcüklerime takmıştı. Arkadaşımın uyarısıyla toparladım bünyeyi.


Sonra diğer arkadaşlarım… Son birkaç yılda hayatıma öyle kıymetli insanlar girdi ki, 35’inden sonraki arkadaş seçiminin farklı olduğunu okuyor, “hadi canım” diyordum. İşte şimdi bire bir yaşıyorum.


Demem o ki, hayatınıza yeni insanlar sokmaktan korkmayın. İnsan çok şey öğrenebiliyor. Hem kendi tercihlerin netleştikten, hayattan ne istediğin eskisinden daha belirginken, çizdiğin hatta ilerlerken seçimlerin çok daha doğru ve farklı oluyor. Aynı yöne baktığı arkadaşlar istiyor insan çevresinde. Aynı yöne baktığında aynı güzelliği gören, bir sorun karşısında çözüm üreten.


Eski dostluklar tabii ki harika fakat işte dediğim gibi yeni insanlara kapıcı açık olmalı bir kişinin. Neler öğrendiğimi anlatmam mümkün değil. Buradan o “kendini bilen, ismini yazmayacağım” arkadaşıma teşekkür ederim, beni rahatlattığı için. Beni yeniden ben yaptığı için. Bilse nasıl güzel dokunduğunu eminim güler kocaman. İçinden de kocaman bir “ohh” çeker. Göndereceğim tabii ki yayınlanınca.


Gitmeden önce bir şey daha söylemek istiyorum.


Şunu da fark ettim, birbirimize güzel şeyler söylüyor muyuz?

  • Seninle gurur duyuyorum.
  • Harikasın.
  • Süper görünüyorsun.
  • Bunu tabii ki de başarırsın.

Sanki eskisinden daha çok kuruyorum bu cümleleri arkadaşlarım için. Bana söylendiğinde de kesinlikle motive oluyorum. Kendime inancım artıyor. Özellikle her açıdan duygusal anlar yaşadığım, hayatın her bir köşesini kenarını sorguladığım bu günlerde arkadaşlarımla konuşmak, paylaşmak öyle iyi geliyor ki.


Siz de paylaşın. Dökün içinizdekileri. Söylemek istediklerinizi anlatın, içinizde kalmasın hiçbir şey. Herkese değil ancak “gerçek, sizi sorgulamayan arkadaşlarınıza” güvenin. Sonuna kadar hem de. Bana hak vereceksiniz. Paylaşmak, her zaman güzeldir…


Bedri Rahmi Eyüboğlu

Dostluk dediğin güzel bir kitap


Hava gibi


Su gibi


Ekmek gibi


Vazgeçilmez bir tat


Sonuna kadar dayanmak şart


Dostluk dediğin eşsiz bir kitap


Sevmediğin sayfaları varsa atla


Sayfayı kökünden yırtmak şart mı?


Demiştim bu aralar her konuda çok duygusalım diye. Kafam da karışık. Cümle kurarken bile zorlanıyorum. Kelimeler akardı eskiden parmaklarımın altında. Sanırım biraz yoruldu onlar da. Bu dönem de geçecek, fakat tam da yazının başında anlattığım gibi “rol yapamıyorum.” Haftaya bomba gibi gelirim, söz.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.