Sen nasıl doğurdun?

Kızımı doğuralı sekiz sene oldu, ancak hâlâ bitmeyen bir konu var: Doğum şekli. Tanıdık tanımadık kim normal doğum yapsa konu bir şekilde buna geliyor: “Sen neden sezaryen istedin ki?”


Eskiden uzun uzun açıklıyordum. Korkularımı, 40 haftayı beklesem bebeğin 4 kiloyu geçeceğini, endişelerimi, çok kilo alıp hiç normal doğuma hazırlık yapmadığımı… Uzun uzun anlatıyor, karşımdakinden de anlamasını bekliyordum. Oysa ona ne? Onu neden ilgilendirir? Anlamasa, onaylamasa ne olur? Bu sadece beni ilgilendiren bir karar değil mi?


Şimdi cevabım belli: “Sana ne?”


Bu iki kelime yan yana durduğunda çok kaba olsa da, bazen en güzel cevap şekli. Sen beş tane normal doğurursun, ben tek tane sezaryen. Sen anesteziden, epidural’den korkarsın, ben sancıdan. Ben nasıl sana “Saçmalama, anesteziden korkma” demiyorsam, sen da bana demeyeceksin.


Karşıma geçip sezaryen bebek şöyle olur böyle olur demeyeceksin. Ben de sayarım yoksa kötü örnekleri. Baktım ki karşıdaki uzatıyor konuşmayı, diyorum ki: “Ben de sezaryen bebeğiyim. Doğmamışım, kalp atışlarım yavaşlayınca annemi acil ameliyata almışlar. Gayet de iyiyim gördüğünüz gibi. Artık konuyu kapatsak? Ay bir de siz sormadan söyleyeyim, birkaç gün emmişim sadece. Annemle aramda öyle bir bağ var ki anlatılma, yaşanır” O zaman susuyor karşımdaki.


Bir de şunu anlamıyorum. Sekiz sene üç ay geçti. Tam 3010 gün. Çocuk büyüdü, ilkokula başladı, şimdi onun yavaş yavaş büyümesinin getirdikleriyle beraber bir sürü şey öğreniyoruz, şu doğum ve emzirme meselesi bitmedi. Bitemedi.


Bir insan diğerinin nasıl doğurduğunu neden merak eder?

Bir insan bir annenin bebeğini emzirip emzirmediğini neden bilmek ister?

Bir anne başka bir annenin yaptığı her şeyi neden adım adım takip edip açık arar?

Yine bu bir insan karşısındaki kadını/anneyi köşeye sıkıştırmaktan neden zevk alır?


Artık bu konu hakkında yazmam sanıyordum da doğum şekli tartışılınca, “sen istemiştin sezaryeni” cümlesini duyunca tutamadım kendimi.

Yine gittik kaç sene önceye. İyi mi?


Aslında burada kızı ikinci sınıfı bitirmek üzere olan bir anne olarak bu hafta şunu soracaktım. Yaz kurslarını araştırdınız mı? Okul kapandıktan sonra nasıl bir yol izlemeyi planlıyorsunuz?


Biz öyle yazlığa uzun gidemeyeceğiz. Epey İstanbul’dayız. Varsa güzel önerileriniz, alırım. Ben geceleri çalışıp gündüzleri Irmak’a ayıracağım da böyle faydalı şeyler yapalım, kaliteli zaman geçirelim istiyorum. Bol müze gezeriz, Adalar turu yaparız, uzak demeden tüm parkları dolaşırız. Çok şey var aklımda. Ancak böyle farklı öneriler gelse şahane olur. İstanbul yakınlarına da bol kaçamak yapmayı planlıyorum. Bakalım…


Tabii bir de şu tartışmaya hazır olalım… Çocuğunu yaz okuluna yazdıranlara “yazık değil mi” diye laf edilecek, evde televizyon izleyen çocukların anneleri “ne biçim annesin” lafıyla karşılaşacak, çocuk sıkılmasın diye anneanne – babaanne ile yazlığa gönderen çalışan anneler yerden yere vurulacak… Aksiyon, eleştiri, ayıplama dolu günler bizi bekliyor.


Ben hazırım.

Ya siz?

Ooo, cevaplarım da hazır. Onu da haftaya anlatırım artık. Şimdi kafanızı çok şişirmeyeyim.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Doğru söze ne hacet????????
    CEVAPLA
  • Misafir Yaz okulu için 1 ay FB yaz spor okullarını araştıracağım Ataşehir de 6 yaşındaki kızım için. Beğenirsem haber veririm ????
    CEVAPLA
  • Misafir Yaz okulu için 1 ay FB yaz spor okullarını araştıracağım Ataşehir de 6 yaşındaki kızım için. Beğenirsem haber veririm ????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.