Ani kararların gücü
Söz vermiştim.
Yazıyorum.
Ama okumaya başlamadan önce içinizden ya da isterseniz dışınızdan “Bol şans” derseniz çok sevinirim. Çok heyecanlıyım çünkü. Hatta birkaç kez dileseniz ya…
Hani böyle “Bir telefon geldi, hayalim gerçek oldu” derler ya, bundan birkaç ay sonra aynı cümleyi kurmak, ben de bu cümleyi kuranlardan olmak, “işte bu” yazmak istiyorum.
Temmuz ayında iki günlüğüne Alaçatı’ya gitmişken tam da yemek bitmek üzereyken bir mesaj geldi Instagram’a. Baktım, Kalust Şalcıoğlu. Hani hepimizin Çocuklar Duymasın’dan bildiği, #yalanmısöyliyim diyen Sertaç karakteri. Detaylara gerek yok. Beraber bir oyun yazdık. Şimdi başlıyoruz. Önce İstanbul, sonra tüm Türkiye.
Hayatımda bir kez tiyatro oynadım, o da lisede. Almanca tiyatro kolundaydım. (Çoğu ders Almanca idi bizim okulda.) Hiçbirimiz ailelerimize rollerimizi söylememiştik. Annemler bir heves geldiler “Kızımız tiyatro yapıyor” diye, ben “ağaç” rolündeyim. Haberleri yok. Bildiğimiz ağaç. Şok oldular da çaktırmadılar. Yüzüm bembeyaz boyalı. Yeşil-kahverengi bir kostüm üzerimde. Ama şöyle: Kimse konuşmuyordu. Biri guguk kuşuydu, biri kurbağa, biri ağaç… Annemler eminim kıyaslamışlardır diğer rollerle de, sonuca ulaşamamışlardır. Ortada koşturan ama konuşmayan bir sürü genç kız. Bitince “Seninle gurur duyuyoruz” dediler. Gözlerinde şaşkınlığı görsem de bu cümleyi duymayı tercih ettim.
Hangi cesaret ben bu projeye katıldım bilmiyorum. Kalust Bey ile konuşurken bana neyin cesaret verdiğini de bilmiyorum. Düşünüyorum, düşünüyorum, “demek ki çok istiyormuşum, bilinçaltımda varmış“ diyorum. Aylardır senaryo yazıyoruz, haftalardır çalışıyoruz. Unutacak mıyım replikleri? Bence evet. Ancak şansım profesyonel oyuncuyla sahnede olmak. Unuttuğum an devreye girecek, hooop toparlayacak.
Gazeteciydim, sonra blog yazmaya başladım, bir baktım “influencer” oldum. Şimdi de oyunculuk… Onu da öğrenirim. İnsan isterse 40’ından sonra neler öğreniyormuş, görüyorum. Bence bu proje şahane olacak. Çünkü heves, istek, hayalin peşinden koşma barındırıyor. Hadi kötü senaryoya bakalım. Tutun ki olmadı. Ben yine de mutlu olacağım. “Hayalimin peşinden gittim, elimden geleni yaptım, olmadı” diyeceğim. Yine aynı huzurla uyuyacağım. Yıllardır yaptığım gibi.
O kadar çok eleştiren var ki, yok benim yerimde olsa neler yaparmış, yok şuymuş, yok buymuş… İlk günden beri amacım kendi çizgimden çıkmamaktı. Yine devam. Beni tanımayanlar bu sözleri ukalalık olarak algılayacak, tanıyanlar da sonuna kadar hak verecek.
Çıktık bakalım bir yola. Allah bazen “Yürü ya kulum” diyor, bazen de her türlü engeli aşarak amacına ulaşmanı istiyor. Bence ikinci gruba dahilim. Biliyor musunuz? İyi ki de öyleyim. Çünkü öyle bir hevesle atılıyor ki her bir adım, öyle kıymeti biliniyor ki…
Arada çok isyan ettim. “Yahu istesem şu an Alman bir firmada bilmem ne yöneticisiydim” diye çok bağırdım. Çok ağladım. Sonunda hep aynı yolu seçtim. Bu yüzden sizden “Başarılar dilerim” sözünü bekliyorum. Öyle bir proje ki, siz de izlediğinizde “İşte biz” diyeceksiniz. Siz de kendinizi göreceksiniz.
Bana bir kez daha “Bol şans” der misiniz? Bakarsınız, buluşur hep beraber bunları konuşuyor oluruz. Hadi oyunun adı da bende kalsın. Pek yakında. Çok yakında. Umarım herkesle, Türkiye’nin her bir yerinde hepinizle sarılırız, “Ah, işte farklı görünsek de aynıyız işte” deriz.
Hep söylüyorum ancak inanın çok içten, bağırarak söylüyorum. İyi ki varsınız!
YORUMLAR