Modern kölelik
Merhaba günlük. Resmen günlüğüm oldu burası. Arada dert yandığım, patlamalar yaşadığım, sevincimi paylaştığım, heyecan içinde yazdığım yazılarla dolu. Şimdi yine bir patlama yazısıyla karşı karşıyayız. Baştan söyleyeyim.
Evet, başlık “Modern kölelik.” Offf… Bu sözü çok kullanmaya başladığım için kendime epey kızıyorum. Ancak geçen akşam yarım saat içinde en az 10 kez kullandım.
Sevmiyorum söylenmeyi, sevmiyorum şikayet etmeyi. Hele evde böyle üçümüz bazen dırdırlaşınca (Bu da nasıl bir kelime olduysa artık!) , birbirimizi yiyince uyuyamıyorum, oturduğum yere sığamıyorum. Ama oluyor. Ne yazık ki oluyor…
Geçen akşam yine oldu. Zor bir iki haftanın ardından bir günü kız arkadaşlarımla geçirdim. İyi de geldi. Güzel bir hatıramız oldu. Paylaşacağım birkaç hafta sonra. Çok güldük, çok eğlendik, kendimize de çok şaşırdık. Fakat ertesi gün o iyi gün gitti, yerini başka şey aldı. Ben “çok eğlendim” diye dillendirince, “bizsiz eğleniyorsun” moduna giren kocam ve kızım bir anda değişti. Kızıma tabii ki anlattım amacın onsuz eğlenmek olmadığını, onunla zaten harika zaman geçirdiğimi ancak bazen böyle arkadaşlarımla farklı bir şey yapmanın hoşuma gittiğini ve gerektiğini… Ona anlattım da bey başka havalardaydı. “Tamam” dedim, “Bugün de sen çık.” Dememle çıkması bir oldu. Hep o sözü bekliyormuş gibi… “Sen bunu yaptım ben de şunu yaparım” yoktur bizim evde ancak resmen öyle olduğunu hissettim.
Akşamında ise herkes farklı telden çalarken, tam uyku zamanı gelmişken, hepimiz haftanın yorgunluğunu biriktirmişken, yeni haftanın gerginliğini yaşarken ne olduğunu anlamadan karıştı ortalık. Ve ben “modern köleyim” diye isyan ettim.
Çalışan, her şeye ve herkese yetişmek için koşturan, kırk yılda bir kendine zaman ayırdığında nedense sonunun hep böyle olduğunu anlatan, söylenen bir kadına dönüştüm. O kadar çok “modern köleyim” dedim ki, kendimden soğudum resmen. Bir baktım, şunları söylüyorum: “Siz tabii işin ne kadarına şahitsiniz? Biriniz ofiste, biriniz okulda. Gördüğünüz sadece eve geldikten sonra şahit olduklarınız. Peki ya diğerleri? Saniye saniye anlatmam mı gerek? Evet, bazen akşamları da çalışmak zorunda kalıyorum, hoşunuza gitmiyor, farkındayım ancak yetişemiyorum. Çünkü koşmam gereken yerler, insanlar var. Her şeye rağmen size yansıtmamaya çalışıyorum ancak olmuyor işte. Ben de bazen gereksiz tepkiler verebiliyorum, yorgun olabiliyorum. Zaten sizden çaldığım zaman yüzünden vicdan azabı yaşıyorum. Bana bir gün eğlenmeyi çok mu gördünüz? Kendimi özgür zannederken bu olan biten nedir? Aslında haklısınız, ben modern köleyim.”
Ay, nasıl söyledim bilmiyorum fakat çıktı ağzımdan. Bunları kızıma söylemediğim de ortadaydı zaten. (Gece yattım yanına, sakin sakin anlattım ona söylemediğimi, benim de bir insan olduğumu, hata yapabileceğimi, bazen cümleleri doğru kuramayabileceğimi. Sarıldık uyuduk zaten sonra beraber. Beni çok iyi anladığını biliyorum. Bugüne kadar hiçbir duygumu gizlemedim. Hep açık olduk birbirimize.)
Tam olarak eşime de değildi o cümleler. Bir kısmı onaydı da kalan kime gitti, henüz anlamış değilim.
Belki de sürekli sitem edenlereydi…
Belki sürekli telefon bekleyip hiç aramayanlaraydı.
Belki yetişemediğim için verdiğim sözleri tutmakta geciktiklerimeydi.
Belki hep bir şeyler bekleyen ama hiç vermeyenlereydi.
Belki kırdıklarımaydı, pişmanlıklarımaydı.
Belki sürekli hesap sorar gibi arayanlaraydı.
Belki hiç destek olmayıp sürekli destek bekleyenlereydi…
Belki zamanaydı…
Belki kendime ve yaptığım seçimlereydi.
Belki ne anlatsam “Aman, seninki de sorun mu?” deyip hep küçümseyenlereydi.
Belki bütün gün boş boş oturduğumu düşünenlereydi.
Şu an net olarak bilemiyorum. Tek söyleyebileceğim, modern köle gibi hissettiğim. Ki bunu son zamanlarda sosyal medyada da sık sık yaşıyorum. Ne zaman bir arkadaşımı paylaşsam tanımadığım kişilerden gelen “Beni de paylaş” mesajlarında özellikle. Sakin sakin anlatıyorum, “Kullanmadığım, deneyimlemediğim hiçbir şeyi paylaşamam, öneremem. Beni takip edenlere de haksızlık, daha önce paylaşmadıklarıma da” diyorum. “O zaman dene” deniyor, istemediğimi belirtiyorum. Kimi, bedava ürün istediğimi düşünüyor (bazı profiller yüzünden haklı olabilirler, ancak ben o değilim.) kimi, burnumun havada olduğumu söyleyip lafı oraya bırakıp gidiyor. Hak etmiyorum bunu. Evet, zaman zaman tanıtım yapıyorum ve bunu saklamıyorum fakat dediğim gibi kullanmadığım, eve sokmadığım bir şeyi paylaşmıyorum. Yani, birine iyilik yapmaya çalışırken, bir başkasından hakaret yiyorum. Hayatım sadece paylaştıklarım kadar zannedilip çok zamanım olduğu düşünülüyor sanırım. Oysa kalabalık ailemizde neler neler oluyor, canımı çok yakan, anlatmak isteyip de anlatamadığım… “'Zamanım yok' diyorsunuz ancak gördük dün arkadaşlarınızla eğlendiniz, iş falan yapmadınız” mesajı çok canımı yaktı mesela. Bunu yazmak gerçekten çok samimi olmayı gerektirmez mi? Elimde telefon sadece mesaj okuduğum mu düşünülüyor, bilmiyorum da yoruluyorum işte. Her mesaja dönmeye çalışmak hatadır belki de… Bunlar tabii ki işin sadece yüzde 1’i. Yoksa hep güzel mesajlar geliyor, takip edenler beni tanıyor, paylaşmayı çok seviyorum, sosyal medyada beni takip edenlerle kurduğum ilişkiyi çok seviyorum da burnu büyük olmakla suçlanmayı kaldıramıyorum. Belki de onlara söylenmişimdir…
Belki yetişemediğim işleredir sözüm.
Belki cevap beklediğim, beni belirsizlik içinde bırakan e-postalaradır.
Belki giderek artan gelecek kaygımadır.
Kime ve neye olduğunu çözersem haber veririm. Siz de bir düşünün. Zaman zaman kendinizi modern köle gibi hissettiğiniz olmuyor mu?
YORUMLAR