Sosyal medyada fayda sağlamak

Affedin ama yine sosyal medya üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Çünkü bu aralar sağım solum sosyal medya. Bana iyi hissettiren de o, kaçıp gitme isteği uyandıran da…


Çok hesap var. Kadınlığı, anneliği paylaşan. Her çeşit. Kimi özel hayatını paylaşmadan şık fotoğraflarla istediklerini sunuyor, arada reklam da yapıyor. Her gün değil, birkaç günde bir paylaşım yapıyor. Çok ses çıkarmıyor. Kimi de hayatının istediği kadar kısmını sunuyor günde 2-3 paylaşım yapıyor, evet, arada reklam da yapıyor ancak diğer hesaplar gibi süslü olmuyor, olamıyor (Sanırım bu gruptayım. Hatta sanırım değil, ta kendisiyim.) Ancak zaman zaman öyle noktalara değiniyor ki, birçok kişi “yalnız değilmişim, yaşasın” diyor. Kendisi de gelen yorumlarda yalnız olmadığını görüyor (Böyle takip ettiğim de çok hesap var.)


Kendi hayatımdan örnek verecek olursam bu durumdan çok memnunum. Bir dönem “Ama ben gerçeğim ve neden ben de kazanamayım?” oldum, ciddi bunalıma girdim, yaptıklarımı –fikirlerimi- sorguladım; şükür, kısa sürdü. Takip edenlerle aramdaki ilişki paha biçilemez çünkü. Birbirimize iyi geliyoruz. Diğer hesapları da eleştirmiyorum. Herkesin kendi tercihi. Nasıl ki bir zamanlar herkes moda dergisinde çalışmak istiyordu, bu da onun gibi bir şey. Sosyal medya hesabını neden açtığın önemli. Amacın kazanmaksa, işse başka. “Hem istediğim gibi takılayım, zaten iş olacağı varsa, olur” demek başka.


Hiç unutmam, çalıştığım moda dergisinin adını söyleyince gözleri büyürdü genç kızların. Hatta hâlâ öyle. Sanılıyor ki her bir paylaşımından dünyayı kazanıyorsun. Yok öyle bir şey. Böyle zannedilmesinin nedeni, söz ettiğim hesaplar. Daha bir özendirici duruyor hayatlar. Herkes çok mutlu, herkes zengin, kimsenin bir derdi yok. Sorunlarını paylaştığında zaten direkt eleniyorsun reklam veren tarafından. Fotoğraflar da profesyonel makineyle çekilmediyse hiç şansın yok. Sanırım katalog olmak moda son dönemlerde!


Mesela, hikayelerimi yoruma kapatmıştım, çünkü insanlar bir sonrakinde her şeyi anlatmana rağmen kolaya kaçıp sordukları için. Okumak istemeden direkt hedefe ulaştıkları için. Cevaplayayım derken telefon elime yapıştığı için.


Sonra… İşte sonra genç bir psikolog takipçim uyardı beni. “Hem iletişim kurmak istiyorsunuz hem de hep sonraki hikayeye ya da bloga yönlendiriyorsunuz. Hem her şeyin sorulmasını istiyorsunuz hem de kurmaya yönlendiriyorsunuz” dedi. Haklı. Dışarıdan bakınca öyle görünüyorum. Ya da bazen “Lütfen paylaşımlarımı beğenir misiniz?” diyorum takip edenlere. Beğenildikçe daha çok kişiye ulaştığını bildiğim için. Instagram algoritmaları değiştiği için. Kızdım kendime. Cidden Instagram kölesi olmuşum bir süre. O kadar hoşuma gitti ki bu uyarı, kendime getirdi beni.


Bunun nedeni de ben değilim; nitelik değil, nicelik peşinde olanlar. Çok da kendimi suçlamak istemiyorum. Sürüklendim, gittim belki de… Sadece belli bir alanda paylaşımlar yapmak isterken ben de kapılmış olabilirim birçok şeye. İnsanım neticede. “Ama etik çalışırken, düzgün paylaşımlar yaparken neden başka şeyler hep ön planda?” yaklaşımım yüzünden belki de her şey. Büyük hata yapmışım. Zaten o hatayı paylaşım yaparken de anladım. Hayatım boyunca “Kim, ne der?” diye düşünmeyen ben, baktım ki paylaşmadan önce çekinmeye başlamışım. Durdum.


Evet durdum. Çünkü ben influencer değil, blog yazarıyım. Çünkü köşe yazarıyım. Çünkü gazeteciyim. Çünkü amacım farklı. Çünkü maddi tatminden ziyade, kadın kadına konuşmak beni daha mutlu ediyor. Çünkü istesem de reklam profili olamıyorum. Maddiyat tabii ki önemli de kendi çizgimin dışına çıkmadan. O çizgi de çok ince. Gerçekten, sanıldığından çok daha ince.


İşte, bu karar verme aşamasında çok gel-git yaşadım, çok bunaldım. Ancak karar verdiğim an da öyle rahatladım ki anlatamam. Sürekli de paylaştım yaşadığım süreci. Korkudan dönüp eski yazılarıma bakamıyorum.


Size söz, bir daha bunları yazmayacağım. Yazma nedenlerimden biri de kendimi kamçılamak. Ben de durup durup bunu okuyacağım, sosyal medyada neden var olduğumu hatırlayacağım. Ne yapmak istediğimi, kendimi kaptırmamam gerektiğini, bazen de teslim olmak zorunda olduğumu, kendimi kıyaslamayacağımı, başkasına bakmayacağımı, üzülmeyeceğimi, yeni bir şeyler denemeden önce dinlenmem gerektiğini...


İşim zor. Bir yandan da bir o kadar kolay. Bakalım neler olacak?


Canım sosyal medya. İyisin hoşsun da gerçekten bazen de çok boşsun.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Güzel yazı yolunuz açık olsun altta hadsiz yorumlar var aldırmayın
    CEVAPLA
  • Misafir Bir insanın başka bir insana “çok söyleniyorsun dirdirdir” yazmasının en büyük sebebi sevgisizlik diye düşünüyorum. Sizin ağzınızdan çıkan her düşünceye böyle davranılıyor olmasi üzücü. Oysaki yazıyı beğenmediyseniz farklı şekilde eleştirebilirsiniz. Bu yazdığınızın yapıcı değil, sadece söylenmek..
    CEVAPLA
  • Misafir Ben sizler gibi çok fazla söylendiğini düşünmüyu. Bakış açınız o kadar darboi okuduklarını bile anlayamıyorsunuz . Şebnem hanım kendi iç dünyasını bizimle paylaşıyor. Keşkeeee herkea bu kadar cesur olabilse. Keşke herkes en az Şebnem hankm gibi hem kendini eleştirip hem de kendini onore edebilse .????
    CEVAPLA
  • Misafir Biz okumaktan sıkıldık, siz yazmaktan sıkılmadınız. Sürekli kendinizden ya da birşeylerden şikayetçisiniz. Eğer psikolojik danışmanlık alıyorsanız, doktorunuzu değiştirmeyi denemelisiniz.
    CEVAPLA
  • Misafir bence çok fazla söyleniyorsun, dırdırdır...
    CEVAPLA
  • Misafir bence de..bu kadının kendiyle hesaplaşması bitmedi gitti..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.