Mahşerin Dört Atlısı / Köprüden Önce Son Çıkış

mahşerin4atlısı


Y: “Yine doğumgünüm için özel birşey planlamaya uğraşmadın, zaten bana değer vermediğini biliyordum. Her zaman aynı, ne kadar düşüncesizce...” (1. Atlı: Eleştiri)

X: “ Bu ara işyeri beni çok zorluyor, çok stresli bir dönem geçiriyorum.”

Y: “ Sanki öyle olmadığı zamanları bilmiyorum da!” (2. Atlı: hor görme )

X: Elimden geldiğince yetişmeye çalışıyorum...Sırf bunun için geçen hafta herkes mesaideyken erken çıktım hatırlarsan! (3. Atlı : kendini savunma )



Eleştiri ve hor görme olan bir diyalogda, kendini savunma köprüden önce son çıkış gibi... Uzlaşının bu aşamadan sonra gelmesinin, iletişimde istenen sonuca ulaşmanın pek kolay olmadığını söylüyor uzmanlar. Çünkü burada saldırıya geçen eş, pes etmez, geri adım atmaz. Özür dileme ve regülasyon perdesi çoktan aşılmış, saldırgan öfkenin adrenalini tatlı tatlı damarlarda dolaşmaya başlamıştır.


Devamı şöyle olabilir mi?


Y: Bu elinden geleni yapan halin ve baya da çabaladığını düşünüyorsun yani?!?

X: Seni çok tatmin etmiyor belli ki ama hep iddia ettiğin gibi evlilik yıldönümümüzü unutmadım hatırlarsan? Ofisteki çocuklar 1 hafta dalga geçtiler masamın her tarafı post-it doluydu. (kendini savunma)

Y: Zaten olması gereken bir şeyi yapabildiğin için gerçekten müteşekkir mi olmalıyım? Sen sanki ufacık şeylerle tatmin olursun da beni tatminsizlikle suçluyorsun! (küçümseme)


Eleştiri, hor görme ve arkasından gelişen kendini savunmayı genelde “araya duvar örme” takip eder. Genelde eşlerden birinin içe dönmesi, ilişkiye dair umudun azaldığı, içerde her türlü kaygı seslerinin devreye girdiği karanlık tarafın kapısı gibidir. Bu aşama dört nala koşan atlılardan inip, ördüğümüz kocaman duvarın arkasına geçeriz. O duvar bazen fiziki uzaklaşma bazen sadece göz temasından kaçınma, bazen kendini çocuk, sosyal ilişkelere (şimdilerde genellikle sosyal medya ile) veya işe adama olarak görülebilir. Tamamen ayrılığın keskin acısıyla uğraşmadan, aynı cümle içinde bulunabilme hali bir nevi...


En başa sardığımızda...


Eşinizin özel günlerde “özel” bir şey yapmadığını, hır çıkmasın diye ortaya karışık bir geçiştirme merasimi hazırladığını hissediyorsunuz.


Y: Biliyor musun, doğumgünüm için bu sene özel bişey planlarsın diye ummuştum, geçiştirdiğini hissettim. Biraz hayalkırıklığı oldu sanki... (Eşimin beni sevdiğini göstermesiyle ilgili mi açlığım var, sevildiğimi mi tam hissetmiyorum, hatta acaba “sevilebilirliğimi” mi sorguluyorum? Başkalarıyla da sevilebilirliğimi, değerimi sık sık sorguluyor muyum?)

X: Gerçekten mi? Hiç farketmedim böyle hissettiğini... Bu ara ofis o kadar stresli ki! Sana çok yansıtmadım ama işler beni çok zorluyor. Biliyorum bunlar bahane gibi geliyor, tabi ki benim için özelsin ve bunu sana da hissettirmeyi çok isterim.

Y: ... o zaman acaba ofiste özellikle bizim özel zamanlarımıza denk gelen tarihlerde olan bişeylerde daha bir konuşsak mı? Belki ben de beklentilerimi senle daha açık paylaşabilirim ve hayalkırıklığı olmaz böylece?


Böyle film daha mı iyi biterdi acaba?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.