Sürüngen beynin gizli gücü

Nörobilimciler, her geçen gün beyin ve öğrenme arasında yeni ilişkiler buluyor. Aslında yeni keşifler, eski öğrenme tekniklerinin, doğaya yakın olanın ne kadar doğru olduğunu sürekli teyid ediyor da diyebiliriz. Son yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, özellikle hayatın ilk yıllarında teknolojiden daha uzak, duyuların ön planda olduğu bir öğrenmenin beyin gelişimine katkıları inanılmaz.


Basit olarak uzmanlar beynin 3 beyinden oluştuğunu ve bunun ortak bir zihni oluşturarak işlev gördüğünü belirtiyor.


Neokorteks: Evrim sürecinde beynin en son gelişen bu bölümü, problem çözme, planlama, algılama ve sosyal işlevler gibi karmaşık düşünce sistemlerinden sorumlu. Kullandığı araç ise : DİL



Orta Beyin (memeli beyni): Limbik sistem de denen bu bölüm, anıları, duyguları işliyor ve bu nedenle duygusal beyin de deniyor. Kullandığı araç : DUYGULAR



Sürüngen veya alt beyin: Kalp atışı,soluma, PH düzeyimiz, kan pompalama gibi temel varoluşa ait sistemleri düzenleyerek bizi hayatta tutmaya çalışıyor. Tehlike anında, algılayıp hızlıca bacaklarımıza kan pompalayıp hızla uzaklaşmamızı sağlayan bu sistem. Motor sistemler ve sinir sistemlerinin koordinasyonu onun sorumluluk alanında. Kullandığı araç: DUYULAR (*)



Bir çoğumuz günlük hayatımızda neokortekste yaşıyoruz. Kararları burda alıp, yargıları bu bölgede veriyoruz.


Çok azımız duygularımızı duyabiliyoruz. Çeşitli sebeplerle duygu akış kanalları bloke olmuş ve günlük hayatta duygudan duyguya salınım yapamadan yaşıyoruz.


Çok çok azımız ise “duyu” dilininin bilincindeyiz. Milyonlarca yıldan beri süregelmemizi sağlayan, tehdit anında gerekli motor ve sinir sistemlerini harekete geçirerek ihtiyacımız olan davranışı yapabilmemize olanak tanıyan sistem... Bu kadar güçlü bir kaynaktan kendimizi mahrum edip, neokortekse takılıp kalıyoruz.


Duyu dili tam olarak ne demek ve vücudumuzdaki etkileri nasıl?



Tenimizdeki basınç ve ısı değişikliklerinden, titremelere, adale kasılmalarına, sıkışma veya ferahlamaya, ürperme, karıncalanma ve hararete kadar geniş bir aralıkta konuşabiliyor duyu dili. Bir tehdit algıladığında – ki bu bazen havlayan bir köpek, bazen işyerinde mobbing, bazen arkanızdan konuşan birisini yakalama veya sevgilinizi dikizleyen birisi olabilir- bizim için hemen devreye girerek, gözbebeklerimizi büyütür, ellerimizi terletir, kulaklarımızı uğuldayacak kadar kan pompalar...


Bu değerli, işlevsel sürüngen beyin çocuklarda ne kadar uyarılıyor?



Çevremizdeki okulları düşünelim. Birçoğu sadece neokortekse odaklanmış durumda. Kendini geliştiren ve kalıpları kırmış azınlık ise, duygu dilinin kıymetini biliyor ve çocukların duygularına da önem vererek onların limbik sistemleri ile barışık birer birey olmasına destek oluyor. Çok çok daha az bir kaç okul ise, bunların yanında duyu dilini de geliştirebilmek için materyaller geliştiriyor ve çocuklara pratik yapma olanağı sağlayarak, küçük yaşlardan itibaren sürüngen beyni aktifleştirmeye teşvik ediyor. Sürüngen beyinlerinin farkında olan çocuklar, beynin 3 fonksiyonunu da bütünleştirip, duyularını birlikte ve aktif kullanmayı öğreniyor.


Anne-babalar olarak bizim yapabileceklerimiz ise çok daha basit. Mümkün olduğu kadar çocuklarımızın doğada zaman geçirebilmelerine fırsat sağlamak, bir kozalağı incelemek için geçirdiği saatleri onlara verebilmek, tanışabildikleri kadar çok doku, koku, tat deneyimlemelerini sağlamak... Vücutlarında oluşan değişimleri gözlemleyebilmelerine şans tanımak ve belki onlarla bu değişimleri isimlendirmek. “Arkadaşın öyle dediğinde karnında kocaman, ağır, soğuk bir taş var gibi mi geldi? Yarın okula gitmek istemiyorsun ve karnında yokuştan aşağı koşarkenki gibi bir his mi var? Sıcak mı, soğuk mu, sert mi yumuşak mı, kelebekler varmış gibi mi? “ gibi seslendirmek yardımcı olabilir. Körebe, kil-çamurla oynama, gözler kapalı cisimleri tahmin etme veya soguk, sıcak, sert,yumuşak cisimler verme gibi oyunlar da iç bağı kuvvetlendirebilir.


Ben soru sormaktan çok, kendi hissettiklerimi paylaşarak yaşamayı tercih ediyorum.


“Şu anda evden çıkamadığımız için, içimde çok batan, sivri, soğuk, böyle metal gibi bir his var ve hafif hafif ensemden bir sıcaklık geçiyor...”


“Kızdın mı anne, dudaklarının yanları gerildi ve kaşların uzadı” ya da “dondurma yemeyi o kadar istiyorum ki, sanki karnımda kelebekler var” gibi geribildirimler alınca da çok şaşırıyorum.


Duyu dilini küçük yaşlardan beri aktif kullanabilen kişiler, derinliklerinde bu içgüdüsel bilinç tabakasıyla dost, muhakeme yapma, problem çözme gibi yetileri gelişmiş,huzurlu yetişkinler olmaya daha yakın bence.


Peter A. Levine ve Maggie Kline’nin bir kitabında(*) yazdıkları gibi; “İçgüdüsel tepkilerine dikkat etmeye yüreklendirilmiş çocuklar, hayat boyu sürecek bir sağlık ve yaşama mirası ile ödüllendirilmişlerdir.”


Peter A.Levine-Maggie Kline, Ey Travma Bizden Uzak Dur!, Doğan Kitap


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.