Sonuna kadar bırakmamak…
Sporcu ruha sahip olmak çok özel bir şey. Kaliteli ve medeni bir müsabakayı her seyredişimde dünyayı iyiye bu ruhun götüreceğine inancım artar.
Geçen hafta bizim aile için spor açısından renkli geçti. Önce Sadi Gülçelik Spor Tesisleri’nde yapılan Sarıyer bölge okullarının katıldığı koşu yarışını seyrettim.
Oğlum küçük erkekler kategorisinde koşacaktı. Tesise giderken içimden “Yağmur var, mutlaka iptal ederler” diyordum. Allahtan İl Gençlik Müdürlüğü’nün sorumluları çocukların yağmurdan erimeyeceğinin farkında, yoksa biz annelere kalsa soğuk havalarda spor ancak kapalı alanlarda yapılacak.
Önce kızlar koştu. Kalabalık bir grup, heyecanla koşuyorlar.
Oğlumun çok sevdiği bir kız arkadaşının ayakkabısına bastılar, kısa bir bocalama yaşadı ayakkabısı çıkınca. Sonra yüzünde besbelli “Sonuna kadar bırakmayacağım’’ edasıyla ve kıvrak bir kararla, yarısı çıkan ayakkabıyı parkurun dışına fırlattı ve tek ayak çorapla, tek ayak ayakkabıyla koştu ve birinci oldu.
Ben tabii o sırada onu içime sokmak istedim, “İşte bu!’’ dedim içimden, gençliğin sahip olması gereken kararlılık ve azim bu…
Sonra oğlum koştu, yağmurun da etkisiyle çıkışta kaydı ama ayağa kalktı, koştu ve o da ikinci oldu. Zaten kaçıncı olduğunun bir önemi de yoktu, asıl zafer düşmüşken kalkıp devam etmekti.
Bir başka spor heyecanını ve sonuna kadar devam duygusunu Türkiye’nin büyük bölümü yaşadığı için ondan bahsederken biraz daha dikkatli olmalıyım.
Ben Fenerbahçeli bir babanın, Galatasaray’a yavuklu kızıyım; çünkü eşim koyu bir Galatasaraylı.
Haliyle Fenerbahçe-Galatarasay karşılaşmaları epey bir renkli geçiyor. Bu sefer derbi maçını bizim evde arkadaşlarımızla beraber seyrettik.
Benim mutfak hazırlıklarım bir gün önceden başladı.
Alışverişimi yaparken sarının ve kırmızının en güzellerini seçmeye çalıştım.
Domatesler, biberler nedense hep Galatasaraylıydı.
Kırmızı parafin içindeki sapsarı peynire de benden domatesli ve safranlı grissini eklenince maça eşlik edecek minik tatlarla dolu orta sehpanın hakim renkleri sarı kırmızı oldu.
Maçı anlatmaya gerek yok, hepimiz seyrettik, manşetleri okuduk, yorumları dinledik. Sonuç olarak seyretmesi keyifli bir maç oldu. Sonuna kadar bırakılmayan, düşülen noktadan kalkılan…
Yazının başına dönersek, gerçekten bu duygudur kişiyi geliştirecek ve hayallerinin peşinden götürecek.
Önemli önemsiz her işte güçlü bir başlangıç enerjisi, en kötü senaryoyu düşünüp zihninin arkasına attıktan sonra, yola devam etme isteği, şartlar ne olursa olsun kısa ya da uzun vadeli gelecek planları yapma cesareti ve vizyon sahibi yol göstericiler diliyorum herkes için.
Benim mutfak maceramda da bunların hepsi var inanın. Sonuna kadar her şeyi pişirmek istiyorum; grissininin de, sandviç ekmeğinin de hemen şuracıktaki fırından değil de kendi fırınımdan çıkmasını arzuluyorum.
Soframın her detayı beni, ince işi ve misafirime özeni yansıtsın diye çabalıyorum.
Sizin de sporcu ruhunuz varsa ve peşimden gelmek isterseniz tarif benden, fotoğraflar en vefalı taraftar kızımdan…
YORUMLAR