Girişimci olmak istemeyen kadınlar da var

Uzunca bir zamandır; kadının güçlenmesi alanında kurumsal sosyal sorumluluk projesi ödevini yapmak isteyen, bazen de can-ı gönülden kaynak ayırmak isteyen yöneticilere sahip şirketler "kadın girişimcilere destek olma" nosyonu üzerinden yürüyor. Eğitimler tasarlanıyor, kampanyalar yapılıyor, projeler sonuçlandırılıyor. Sayısız proje sayesinde el emeğini sürdürülebilir gelir haline getirebilen yüzlerce kadın var. Bu gerçekten harika. Lakin...


Kadının hali hazırda uğraştığı gündelik iş listeleri sebebiyle kendinde var olan çeşitli yetenekleri ortaya dökemediği, bunlarla dışarıdaki ekonomik hayatta gelir elde edemediği için el işi yapmakla kısıtlandığı ya da el işi bilmediği için ne yapacağını bilemediği, ileriye gidemediği binlerce yaşam örneği var. Kadın eğitimler almak ve çağın gereklerini yakalamak, sıfırdan inşa etmek zorunda kalıyor, çoğunlukla.


Yanlış anlaşılmasın, tüm kadın girişimciye destek modelleri "kadınsı" görülen ya da kadına atfedilen işler düşünülerek tasarlandı ya da kadın girişimcilerin çoğu bu çizgide demiyorum. Cinsiyetten bağımsız düşünülebilecek, kadınların girişimci olması toplumun zihinsel alışkanlıkları içinde –ne yazık ki- "beklenmeyecek" türde sektörlerde de iş kuran, işveren olan birçok kadın oldu. İnanılmaz hikâyeler var. Bazı yerlerde resmen hayatlar kurtuldu. Zaten işaret etmek istediğim nokta, girişimci olmayan kadınları da bu hikâyelerin içine katacak yani kadınları toptan kalkındıracak bazı yaklaşımlarla ilgili.


Benim asıl sorum şu; kadın girişimci olmaya hali ve dermanı olmayan kadınların olduğunu, elinde güç bulunduran kaç kişi veya kurum düşündü? Kadının güçlenmesine destek olmak için mutlaka kadının el işlerini satmasını desteklemek mi gerekir? Çocuk bakımı hatta yaşlı/hasta bakımı ve ev işinden başını kaldırabilen kadının bir de girişimci olmaya halinin kalmasını neden bekliyoruz? Girişimci olma isteği duymayan kadını ötekileştirmek veya yok saymak değil mi bu? Herkes iş fikri ya da el emeği üretmek zorunda mı? Dünyanın bunca sorunu varken kadına daha çok alan/kucak açılması bile büyük fark yaratmaz mı? Kadına daha çok alan açılması için kadının üzerindeki bakım yükünün alınması daha iyi bir fikir olmaz mı? Kadın bir iş kurmaya girişmeyi istemek zorunda mı, destek almak için? Kadının iş bulmak hatta mevcut ekonomik düzenin neresinden tutabileceğini, çarklara geri dönebileceğini ya da sıfırdan katılabileceğini bulmak için birileri de onun yerine evi süpürse? Belediyelerin meslek edindirme kurslarından daha fazlasına ihtiyaç var dostlar, kadınların ellerinden tutup "gel, azıcık dinlen de kendini dinle" denmesine...


"Girişimci olmak istemeyen, hiçbir işe girişmeyen, üzerinden iş alınmasını isteyen kadınlar!"


"Çağrımıza geri dönüş yaparsanız çocuğunuzun beslenme çantasını biz hazırlayacağız. Elbette ki beslenme çantasına koyacağınız yiyeceklerin alışverişi ve yıkanıp doğranması, pişirilip paketlenmesi gibi işleri de bir gün önceden üstlenerek... Çocuğunuzun okul işlerini biz takip edeceğiz ki zaten o okuldan gelene kadar –ya da siz yollara dökülüp onu alana kadar- geçen birkaç saatlik vakitte kendinizi ağır işçi gibi hissetmeyin ve yaşamınızın akıp gidişine seyirci kalmayın. Ev işi, aile-akraba işi, çocuk işi, eş işi ile zihinsel ve fiziksel olarak 7x24 meşgul olmanıza gerek kalmadan dünyanın içinde bulunduğu hali ya da kendi halinizi toparlayacak yaratıcı fikirlerinizi bulabilesiniz. Dışarıda da çalışıyorsanız, tüm sistemi sürdürmek için kendi kaynaklarınızı kullanma sorumluluğu hissetmeyesiniz. Sizi körelten çeşitli sözlü iletişim yolları/yayınlar gibi vakit öldürücüler ile kafayı dağıtma ihtiyacı duymak yerine yan mahallenizde olan ihtiyaca el uzatacak enerjiniz, aklınız ve gücünüz olsun. Belki de dünyanın haline derman olmaya... Tabii, önce kendi halinize dönüp bakmaya... Gelecek kaygısı duymayın ve emeğinizin karşılığını alın."


İşçi hakları gibi ev işçisi hakları da vardır. Dışarıda çalışan kadınlar da tüm kaynaklarını kattığı için ev işçiliğine bir şekilde dahildir. Bunlar kadın hakları çerçevesindedir ama aslında insan hakkıdır. Bunları fark eden, gündemine alan bir kurum olursa ona şimdiden selam olsun. Vahşi kapitalizme gerçekten bayrak çeken o olur.


HTHayat köşe yazarları arasında yer alan Avukat Aslı Karataş'ın son yazısını da bu vesileyle tekrar paylaşmak istiyorum.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.