Köyde yaşamaya dair

Köyde yeni bir hayata başlayalı bir ay oldu. Bu bir aylık süreçte yaşadıklarımızı ve aklımdan geçenleri sizinle de paylaşmak istedim.


Evimizi tam manasıyla tamamlamadan taşındığımız için yaklaşık bir aydır inşaat temizliği yapıyorum.


Görünmez bir emek olan ev işleri üzerine fazlasıyla kafa yormuş bir kadın olarak, kendimi temizlik yapma konusunda fazla istekli hissettiğim, nadir zamanlardan geçiyorum. Bunun nedenleri üzerine düşünürken; iki yanıt yankılandı içimde. Birincisi; ilk kez kendimi bu kadar ait hissettiğim bir mekânı temizliyor olmam. İkincisi ise; bu temizliğin sadece fiziksel bir temizlik olmaması. Temizlediğim her alanla birlikte zihnimde de bir alan temizleniyor gibi. Temizliğin böyle bir etkisi olduğu söylenir hep ancak ben ilk kez bu kadar yoğun bir şekilde deneyimliyorum bunu.


Yeniden ekmek yapmaya başladım. Hatta daha sık yoğurt ve peynir de. Köyde küçük bir bakkal dışında alışveriş yapabileceğimiz bir yer yok. Ama benim bunları yapıyor olmamla, bunun bir ilgisi de yok.


Şehirdekine oranla çok daha az çöp üretiyoruz. Çünkü hemen her atığı, geri dönüştürebilmenin bir yolu var. Yakında bahçeye yapmayı planladığımız kompost alanıyla daha nitelikli geri dönüşümler elde edebilmeyi de umuyorum.


Henüz şebeke suyumuz ve doğalgazımız yok. Su için, bir depo sistemi kurduk. Isınma için de kışın soba kurmayı planlıyoruz. Açıkçası şebeke suyu ve doğalgaz yokluğunu göze almıştık. Bu gönüllü yoksunluk halinin; tüm zorluğunun yanı sıra insan ruhuna iyi gelen bir tarafı var.


Köyde çok fazla köpek var. Şehirden getirilip bırakılan köpek sayısı, bu miktarın büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Sürü halinde dolaşan köpekler tarafından çok fazla saldırı gerçekleştiği için köyün her yerinde rahat rahat dolaşabilmek mümkün değil, şimdilerde en fazla arzuladığım şey bu olsa da. Hepimizin, bir arada, özgürce yaşayabilmesi mümkün olsa, keşke. Bisikletçiler çok fazla ziyaret ediyor köyü. Onları görünce çok mutlu oluyorum. Köpeklerle ilgili bir gizli bildikleri var diye düşünmeden edemiyorum. Hem bizim yaşadığımız köyde hem de civar köylerde hayvan barınakları mevcut. Taşındıktan çok kısa bir süre sonra bu barınaklardan birisini ziyaret ettik ve eve ailemizin yeni üyesi Pamuk’la birlikte döndük. Bize sıklıkla köy yaşamı için; iri, güçlü, saldırgan ve erkek bir köpeğin uygun olacağı söylense de, biz hayatımızı; hiç havlamayan, hisli ve dişi bir köpek olan Pamuk’la birlikte geçirmeyi tercih ettik. Onu, öyle çok seviyorum ki...


Ve kedi oğlumuz Polar; içimizde ki en şehirli. Buralarda sürekli av peşinde. Vahşi güdüleri yeniden canlandığı için, kendisini çok daha iyi ve mutlu hissettiğini düşünüyorum.


Burada ebeveynler çocuklarıyla birlikte özel vakitler geçirme çabasında değiller. Çocuklar, yakınlarıyla birlikte tarlada, bahçede olmadıkları zamanlarda, oyundalar. Kısmen büyük çocukların hemen hepsi traktör, araba, atv, motosiklet gibi araçları kullanabiliyorlar. Şehirde ki birçok çocuğun yapmaktan çekinebileceği fiziksel hareketler burada ki çocuklar için oldukça basit ve sıradan. Ve çocukların; düşmesi, yaralanması, kolunun-bacağının incinmesi ya da kırılması gibi şehir yaşamında ki ebeveynler için kâbus durumlar, burada ki ebeveynler tarafından olağan karşılanıyor. Çocuklar, gündelik işlerin hemen hepsine dâhil ediliyor. Ve kısa süreli gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki; burada yaşayan küçük yaşta ki bir çocuk, hayatta kalma becerileri açısından şehirde yaşayan daha büyük yaşta ki bir çocuğa oranla çok daha fazla donanıma sahip. Elbette hemen her yerde olduğu gibi burada da çocukların yaşadığı olumsuzluklar da çok fazla.


Şehirde insanların birbirlerine kör ve sağır halleri burada o rahatsız edici keskinliğini yitiriyor. Evimizi ilk inşa etmeye başladığımızdan bu yana dayanışma içerisinde olduğumuz çok sayıda yeni arkadaşlar edindik.


Çıplak ayaklarla toprağa basmak, güneşin doğuşuna ve batışına hemen her gün şahitlik etmek, geceleyin gökyüzünde daha fazla yıldızla göz göze gelmek, cırcır böceklerinin doğanın kalbinde olduğumuzu her daim anımsatan ötüşleri ve özellikle geceleri tetiklenen korku duygusu bizi canlı kılıyor.


Henry David Thoreau, Doğal Yaşam ve Başkaldırı adlı kitabında: "Gönüllü yoksulluk diyebileceğimiz üstünlük sağlayan bir konum dışında, hiç kimse insan yaşamının tarafsız ve akıllı bir gözlemcisi olamaz" diyordu. Lüks ve konforun zorunlu olmadığını ve aynı zamanda insanlığın yücelmesinin önünde de bir engel teşkil ettiğini belirten Thoreau, lüks ve konfor söz konusu olduğunda, en akıllıların öteden beri yoksullardan daha sade ve basit bir yaşam sürdürdüğünü de söylüyordu.


Ben Thoreau'nun bu sözlerine gönülden inananlardanım.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Harika bir yazı ablacığım okurken bütün yaz köyde yaşadıklarımız geçti gözümün önünden harfiyen hepsini bizde yaşadık ☺️
    CEVAPLA
  • Misafir Cesaretle atıldığınız yeni yaşamınıza şahit olmaktan keyif alıyorum.
    CEVAPLA
  • Misafir Ne büyük mutluluk bizim adımıza...Çok teşekkür ederim❤️❤️❤️
    CEVAPLA
  • Misafir Bunları okuyunca insan korkarak da olsa, özeniyor, acaba ben de yapabilir miyim diye düşünüyor. Çok güzel olmuş gene yüreğinize sağlık ????????
    CEVAPLA
  • Misafir Çok teşekkür ederim kıymetli geri bildiriminiz için...Yazdıklarımın bazı kalplerde karşılığının olduğunu bilmek,beni çok mutlu ediyor...Her birimizin içsel ve dışsal koşulları çok farklı elbette ama neden olmasın?Tabii ki bunu en iyi siz bilirsiniz❤️❤️❤️
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.