Bilemediklerim
Bazen öyle bir soru soruyor ki olduğum yere mıhlanıyorum ya da zemin kayıyor ayağımın altından.
Gözümün gördükleri, bedenimin hissettikleri yine kolay da, bilmediklerim, sadece sezdiklerim ya da cevabının izini sürdüklerim, hemen öylesine anlatamayacaklarım ve de içini benim doldurmak istemediklerim zor olan.
Aslında biliyorum; her sorusunu cevaplayamam, hatta içimdeki ses diyor ki dur, acele etme cevaplamaya, bazı cevapları onun kendi yolcuğunda bulması gerek. Bu yolculuk onu kendi yapacak ve çok şey öğretecek…
Oysa içimden geliyor ona ne olursa olsun “bir yanıt” vermek. Anlatılagelen hikayelerden benim doğrum olanı seçmek ve sorularını gidermek ya da ona kendi hikayelerimi söyleyivermek. O doğruya ulaşmak için verdiğim emeği, öğrendiklerimi, o süreçte ne kadar değiştiğimi ya da büyüdüğümü göz ardı ederek hap cevaplar verebilmek.
Bazen veriyorum da tutamayıp kendimi ve sonra görüyorum ki olmuyor. O cevap ne içine sığıyor ne de ardındaki koca dağ ona görünür oluyor. Susuyorum hikayemi ve sonra ona soruyorum “Nedir senin aklındaki?”
“İnsan hep sordu senin bu merak ettiklerini. Cevapları aradı, hikayeler, kitaplar yazdı. Sen de arayacaksın. İster seçecek ister yazacaksın. Benim de var cevaplarım ama bil ki bende ne tek ne de son olanı bulacaksın."
Nereden gelmiş de yerleşmiş bilmiyorum içime "her sorusuna cevap vermem gerek” düşüncesi. Bilginin güç ve iktidar olduğu bir dönemde kendimi güçsüz, değersiz ve çaresiz hissettiğimden mi bu itki? Ne olur ki kabul etsem süreçleri ve birçok şeyi hiç hem de hiç bilmediğimi, bilemeyeceğimi?
Belirsizlik ve bilinmezlikle hemhal olmak, yaşayabilmek zor süreçti benim için. Uzun ve zor… Belki bütün cevapları bilmem gerekiyormuş gibi yapmayarak kızım için bir ilmek kolay ederim?
Bu öyle kolay bir şey değil elbet. Arada bırakıyor insanı kimi zaman ama direkt cevap vermeye çalışmaktan, her şeyi anlatmak zorunda hissetmektense sorularının etrafında dolanıvermek, sorularına eşlik etmek, yolculuğa onunla çıkmaya niyet etmek iyi geliyor araftaki anneliğime. Benim omuzlarım gevşiyor, onun soruları netleşiyor. Benim katkım belirginleşiyor ve fakat ufalıyor.
Anlamak, görünenin ötesini sezmek, birliği ve bütünlüğü hissetmek, yaşam döngüsünü görmek, kendini bilmek ve ötekini kucaklamak, inanmak uzun ve kişisel bir süreç. Bir yolculuk.
İçini benim doldurmamdansa gören gözü kapatmamaya, soran aklı susturmamaya, sezen kalbi bastırmamaya çalışıyorum... Ve kendim de onunla yolculuğa niyetleniyorum. Kalbimi açıyorum. Bunu hakkıyla yapabilmeyi çok istiyorum.
YORUMLAR