Yardım iste(ye)memek

Lise yıllığıma yazmış bir dostum benim için "sınıfımızın Güzin Ablası" diye. Liseden önce ve sonra da hep öyleydim evet ve hep merak ettim gazete köşelerinde her derde deva olmaya çalışan Güzin Abla'nın da derdini dinleyen var mıdır acaba diye. Benim vardı çok şükür. Gözde vardı. Özgün, Elif, Nazlı, Ece, Yasemin ve Emine...


Ama her zaman dert dinleyip çare bulan olmanın zorlukları da oluyor bazı bazı. Eğer başkalarının sana yüklediği "daha olgun" etiketini kabul edersen mesela, bu etiket nedeniyle değerli olduğuna, çevrende kabul gördüğüne, onaylandığına inanıyorsan hatta, o vakit zorlaşıyor başkasından yardım istemek de. Derdini açıp olgunluktan, çocukluğa, "zayıflığa(!)", "çaresizliğe" gerilemekten korkuyorsun. Gözden düşmekten, sana duyulan saygı ve sevgiyi kaybetmek istemiyorsun. Bana olmuştu bir süreliğine. Özdeğerim başkalarından besleniyordu. Oradan biliyorum.


Bazen de bir bakıyorsun yardım eden, çare bulan, sorun çözen olmaya öyle kaptırmışsın ki kendini; yardım isteyebileceğini aklına bile getirmiyorsun. Ne de zorlansan da bir şekilde hallediyorsun. Güçlü olmak diyorsun buna bir de. Kendi ayaklarının üzerinde durduğun için sevinirken yardım istememenin alışkanlığa dönüştüğünün, yalnız hissettirdiğinin ve yorduğunun farkında varmıyorsun. Ta ki çocuğun olana kadar... Benim oldu. Oradan biliyorum.


Dertlerini her seferinde kendin çözebilmeyi "güç" olarak gördüğünden sebep, yardım istemeyi de "zayıflık" olarak etiketleyebiliyor insan bilmeden. Utanıyor o vakit istemekten, ihtiyaç duyduğunu söylemekten. Hatta suçluluk duyuyor, kendini eksik ya da yarım hissediyor, yetersizlik inancına kapılıveriyor. Kişi ancak "hallerini ve duygularını" kabul edince rahatlıyor; kendini duyabilmeye, sevebilmeye başlıyor.


Destek istemek bu kadar zorken, hasbelkader istediğinde de ağlayacak bir omuz yerine tavsiye duymak delirtiyor insanı, ya da yargılanmak en kırılgan olduğun anda. Kimse tarafından anlaşılmayacağına inanıverip vazgeçiyorsun istemekten. Yine de iki yüzü var tavsiyeye duyulan kızgınlığın. Bir yüzü anlaşılmamışlıksa eğer diğer yüzü kibir de olabiliyor bazen. "Tabi ki ben düşünebiliyorum bunları" diye geçirip içinden, hemen kendini kanıtlama arzusuyla yanıp tutuşabiliyorsun. İşte bunlar hep "güçlü" etiketi yüzünden; tavsiye duyduğun anda kendini "eksik" zannetmekten. Özyeterini, içsel gücünü dışsal etiketlere endekslemekten.


Bahsettiklerimin hepsi fark edince geçiyor da, "hayır" cevabı etrafında dönen duyguları temizlemek gerçekten zor oluyor. Geçenlerde fark ettim ki istemekte zorlanmamın en önemli nedeni duyduğum hayır cevabının peşinden içime yerleşen "değersizlik" ve "sevgisizlik" inancı ile yüzleşmekti. Evet'i kendi varoluşunun, değerinin bir onayı, hayır'ı ise bunun tam zıddı gibi gördüğüm için oluyordu bu. Özdeğerimin aldığım cevaplardan bağımsız ve "hayır"ın durumsal seçimden ibaret olduğunu idrak edemiyor, yanıtları kişiselleştiriyordum. Ricaların ardında bir zorunluluk, bir talep olduğunu öğrenmiştim büyürken çünkü... Taleplerin yerine getirilmesi sevgi, saygı ve değer ile ilişkilendirildiği için hayır diyememiş ve bu yüzden de hayırı duymak istememişim.


Ricaların karşılığı zorunluluk duygusu olduğunda; biri sana yardım edince mahçup bile oluyor insan. Kişiyi zorunda bıraktığını, gönüllü olmadığını ya da üzerinde iktidar kurduğunu düşünüyor ve onun bu seçimini de taşıyor sırtında. Özür dileyerek kabul ediyor yardımı. Vermeyi zorunluluk, almayı bencillik sanıyoruz işte tam bu noktada. Neşe içinde kabul edemiyoruz bize verileni. Sonra karşılığını vermek üzere yükleniyoruz hepsini...


Bir de "bu işi en iyi ben yaparım"cı, kontrolcü, iş bitirici bay/bayan mükemmeller var kafamızın içinde tabi. Ya yardım istediğim kişi söylediğim şeyi benim kadar iyi yapamazsa (ki yapamaz!); ya ona iş buyururken kendimi rahat hissetmezsem (ya onu kontrol edemezsem?) diye düşünen ve "ay yok ben kimseye güvenemem! Kendim yaparım daha iyi! En azından başım ağrımaz" diye diye sırtını ağrıtanlar var fazla yükten.


Aramızda insan kendi yapabileceği şeyler için yardım istememeli diye düşünenler bile vardır belki. Ya da kendisi bir nedenden yardım iste(ye)mediği/hayır diyemediği/yardım ihtiyacı diğerleri tarafından görülmediği için ondan yardım istendiğinde kızanlar. İhtiyacını hiç dile getirmeyip yakınlarınca görülmesini/sezilmesini/hissedilmesini bekleyenler bile olabilir hatta. Bu zihin okuyuculuğu sevgi ile ilişkilendirenler. Bir kere söylese dünyası değişecekler, ricasına aldığı cevaptan bağımsız sevildiğini bilecekler...


Onca saydım içimdekileri var mıdır eksiğim?

Yardım isteme mevzu öyle derin ki... Vardır kesin.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Destek istemek bu kadar zorken, hasbelkader istediğinde de ağlayacak bir omuz yerine tavsiye duymak delirtiyor insanı, ya da yargılanmak en kırılgan olduğun anda. Kimse tarafından anlaşılmayacağına inanıverip vazgeçiyorsun istemekten. İfadeler çok güzel maşallah..
    CEVAPLA
  • Misafir Evet sule seda ay o kadar derin bir mevzu ama asil onemlileri atlamadan anlatmışsiniz bu gelgitlerin caresi nedir acaba bazen beni de cok dusundurur
    CEVAPLA
  • Misafir Hocam 35 haftalık hamileyim aşırı bel ağrım var ve sarı akintim var bunun sebebi ne olabilir
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.