İyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta ve “bebek doğduğunda…”
Ramazan ayında ara verilen düğün mevsimi kaldığı yerden devam ediyor. Yaz düğünleri ile yeni ailelerin temelleri atılıyor.
Kaç evlenen çift beraberlikleri ile ilgili “Acaba hayat nasıl olacak?” diye düşünürken işin ebeveynlik boyutunu hayalinde enine boyuna canlandırıyor? Canlandırıyorsa da ne kadar gerçekçi canlandırıyor?
Düşünsenize evlenme arifesinde bir erkeğin, “evde mis kokulu bir bebek olacak ne güzel!” ya da “tabii bebek bu, biraz da ağlar” gibi şeyler düşünmek yerine şöyle şeyler aklından geçireceğini: “Bebek geldikten sonra karım deli gibi davranmaya başlayacak, etrafındaki herkesi azarlayıp, hep sinirli, yorgun olacak, uykusuzluk onu mahvedecek.”
Bebeğin bakımıyla ilgili fikrimi beyan etmeme kızacak.
Bebeğin durmadan saatlerce ağladığı bir gece sonunda birbirimize girip belki küseceğiz. (Tabii ki hayır, düşünmek istemez, aklından savar ya da kondurmaz.)
Peki ya evlenecek kadın müstakbel eşinin babalığı hakkında şöyle hayaller kuruyorsa neler olur: “Eşim bebek doğduğunda o kadar anlayışlı olacak ki göğüslerimden sütler taşıp üstüm başım perişanken de beni çekici bulacak, kilolarımdan memnuniyet duyacak. Anneliğime bayılacak, sürekli takdir edip iltifatlara boğacak. En önemlisi bebek gece her uyandığında o da beni yalnız bırakmayıp yataktan kalkacak, sen uyu ben sallarım diyecek. En mükemmel baba olacak.” (Muhtemelen kadın ileride bazı hayal kırıklıkları yaşar.)
Bir de evlenecek çiftler çocukları ile ilgili de şu hayallere de kapılıyor olabilir: Oğlumuz-kızımız o kadar mükemmel olacak ki bir şeyi iki kez söyletmeyecek, hemen isteğimizi yapacak. “Ders çalış” bile demeyeceğiz. Bilgisayar ve televizyonla arası olmayacak, bizimle sohbet etmeyi sevecek, odasında kitap okuyup sakince oyunlarını oynayacak.
Her oynadığını, giyip çıkardığını toplamadan rahat etmeyecek, hep toplu olacak odası.
Her şeyi konuşarak halledeceğiz, bizimle hiç ters gitmeyecek, doğuştan empatik olacak. Başka çocuklara benzemeyecek.
Havai fişeklerin sesini duyduğum önceki akşam bunları düşündüm. Tahmin ediyorlar onları ebeveynlikte bekleyen bazı şeyleri ama hepsini asla!
Danışanlardan anlıyorum zorluklara yeterince hazırlanmadan bu yola koyulduklarını.
Aynı yorganı paylaşmak, aynı banyoyu kullanmak, temizlik alışkanlıkları gibi birçok konuya takılıyorlarken görmezden geliyorlar diğer ciddi olasılıkları…
Geleceklerinin bir yerinde çocuk fikri yerleşmiş duruyor, konu edilmek için zamanını bekliyor muhtemelen ancak hep güzel yanlarıyla…
Birbirinin anne babalığı için sorun ön görmeyen çiftler geleceklerindeki bu duruma biraz pembe gözlüklerle bakıyorlar. Gaz, ateş, diş çıkarma, uyumama sorunu yaşatmayacak bir bebekleri olacağını, her şeyin gülistanlık gideceğine inandırabiliyorlar kendini.
Okul parasının, ders-kurs masraflarının konuşulmadığı, ergenlik döneminde sorunsuz geçeceği bir ev olacakmış gibi onların gelecekteki evleri…
Çocuk doğduğunda çok hazırlıksız olacaklarına kondurmaz ve o yüzden gerçekten anne-babalığa tam hazır olmazlar.
Ancak spontanlık, çocuğuna göre tarz geliştirmek için yaratıcı olmak gibi bir sürü artısı olan bu hazırlıksızlığın eksilerinden de biraz korunsalar fena olmaz.
İlk adımı düğünde atsalar, “Sizleri karı-koca, geleceğin de anne-babası ilan ediyorum” dese nikâh memuru…
“Hastalıkta, sağlıkta, zenginlikte, yoksullukta, kolay çocukta, zor çocukta, kız bebekte, erkek bebekte, hem annelikte, hem babalıkta birbirinize sahip çıkın, çocuğunuzu büyütürken beraber hareket etmeye kararlı, kopmayan çiftler olun” dense, bunlara söz verdirilse nasıl bir ilk adım olur?
YORUMLAR