Sensin o inat!
Oldum olası sevmem “İnatçı Çocuk” terimini. Bu meslekte olmadan da sevmiyordum, çocukken de sevmiyordum. Anne olunca da değişmedi bu. “Benim çocuğum çok inatçı” diye konuya başlayan anneleri de farklı dinliyorum seanslarda.
Birden çocuğunun yerine bir başka koyuyorum kendimi sanki hissediyorum o içimde annenin inat etme diye adlandırdığı duyguyu, anne anlatmaya devam ederken olan biteni, iyice anlamlandırıyorum çocuğun yaşadığını. Anlatıyorum sonra hissettiklerimi onlara.
“İnadını kıramadım bir türlü” dedi yine bir baba geçenlerde. Neydi sizce burada babanın inadını kırmaya çalışmaktaki gerçek amacı.
Nedir bu ebeveynlerin “İnat” kelimesiyle alıp veremedikleri. Ne zaman konu bu şekilde gelse önüme önce hemen vazgeçiririm anne ve babayı bu kelimeyi kullanmaktan. En azından benim ofisimde.
Demokratik bir yaklaşımda hiç uygun değil bu etiket çocuklar için. Peki ne diyeceğiz çocuğun anne babasının dediğini yapmamasına, kendi isteğine tutturmasına diyeceksiniz.
Çocuklar şu sıfatları hak ediyorlar bence şu “inatçı” tanımlaması yerine: “Karakterli, tuttuğunu koparan, ne istediğini bilen, sınırlarını net çizen, kendine alan bırakan, kişisel alanına dokundurmayan, ısrarcı ile mücadele edebilen, otoriter yaklaşıma karşı durabilen, demokrasi yanlısı, erken yaşta kazan-kaybet sistemine karşı, iletişim odaklı…” ve daha bir sürü güzel sıfatı hak ediyorlar, hem de aslında bu sıfatların hepsi anne babaların çocukları için çok olmalarını istedikleri türden özellikler.
Biraz deşeleyin çocuğunu inatçı diye tanımlayan bir ebeveyni, ne konularda sorun yaşıyorlar. Sorun göreceğiniz gibi genelde çocuğun memnun olduğu ama ebeveynin memnun olmadığı bir durum esnasında yaşanıyor. Aileye anlatmak gerekiyor, sen yetişkin olarak başkalarının beğenmeyip de kendine dair memnun olduğun neyini değiştiriyorsun. Nelerin eleştirildiğinde kulak arkası edip kendi bildiğini okuyorsun.
Senin çocuğun da böyle yapıyor işte olay bu. Nasıl sen ikna olmadan bir davranışını değiştirmiyorsun, ya da ikna olmasan da eşin, iş arkadaşın suyuna gidip tatlı dille seni razı ediyorsa, sen de o zaman çocuğuna bir konuda farkındalık kazandırmak için doğru anlatımı veya yaklaşımı bulmak zorundasın.
Her yolu denedim olmadı diyorsan da tam da doğruyu bulamadın demektir aslında. Küçük bir çocukla inat kırma savaşına girdiğine göre hele.
Otoritesini kaybetme kaygısı yaşayan ebeveynler böyle bir demokratik ve diplomatik yaklaşıma kendileri geçemiyorlar. Ama sonuçta otorite kayıpları çok daha fazla oluyor, sözlerini çoğu zaman dinletememiş oluyorlar.
Kendine güvenli bir birey yetiştirmenin önemini anladığımız günümüzde ben bir çocuğa “İnat” kelimesinin kullanılmasını yakıştıramıyorum. Zaten kimse kendi önceliklerini korumayan, kukla gibi başkasının isteklerini yerine getiren bir çocuk istemiyor özünde artık. Yine de bu vizyon bir yana hele bir eğitimcinin, uzmanın bu devirde “Güç mücadelesi, Çatışma, İlişkide gerginlik” gibi kelimeler yerine bu kelimeyi kullanıyor olmasını, kullanımını tasvip etmesini hiç anlayamıyorum.
Uzman gerek ebeveyn: Kendisi bakış açısını değiştirmeyen, modern pedagojik yaklaşımlara ayak uydurmayan, yaşı kaç olursa olsun karşısındaki çocuğun bireyselliğine, seçim ve isteklerine saygı duymayan kişi; “Sensin asıl bir kere bence o “İnat”…”
YORUMLAR