Hayal kırıklığı ve ötesi

Birkaç rengin karışımından oluşan bir renk gibidir hayal kırıklığı (hüsran) duygusu… Şüphesiz bu palette en baskın renk, üzüntüdür; hayal kırıklığı yaşadığımızda hissettiğimiz en yoğun duygu budur. Ancak hayal kırıklığını sadece üzüntüyle tarif edecek olursak eksik kalır. Üzüntüye eşlik eden diğer duyguların da adını koymamız gerekir ki, sonrasında neye çare bulmamız gerektiğini ve bunun için neler yapabileceğimizi daha sağlıklı belirleyelim.


Öncelikle bize bu üzüntüyü yaşatan durumu incelemekle başlayabiliriz. Hayal kırıklığı, adı üstünde, bir hayalin kırılması yani gerçekleşmemiş olması demektir. Burada anahtar kelimemiz “hayal”… İşe, kırılmış olan hayalimizin sağlam halini inceleyerek başlayabiliriz.


Hayal deyince aklınıza gerçekleşme ihtimali düşük, çok fantastik kurgular gelmesin. Hayallerimiz, çok yoğun arzularımızdır aslında… Bu yoğun arzular dünyanın en zengin insanı olmaya dair de olabilir, bu yaz sakin bir sahil beldesinde birkaç gün tatil yapabilmeye de… Bu örnekte de görebileceğimiz gibi, hayallerimizin gerçekleşme ihtimali niteliğine göre aşağı yukarı bellidir. Dolayısıyla hissettiğimiz yoğun arzu, bazen bu gerçekleşme ihtimalini sağlıksız tahmin etmemize ve matematiksel bir olasılığın ötesinde umut etmemize neden olabilir. Yani hayallerimizin sonradan kırılmaması için “gerçek”le aramızın iyi olması gerekir. Gerçeği olduğu gibi algılayabilmek ve bize çıkaracağı faturayla birlikte kabullenebilmek, fazla iddialı hayaller kurmamıza ve olmayacak dualara ısrarla Amin dememize engel olur.


Hayal kırıklığındaki üzüntünün yoğunluğu, yukarıda bahsettiğim “gerçekçi arzulama seviyesi” ile doğrudan bağlantılıdır. Arzulanan sonun gerçekleşme ihtimali ne kadar sağlıklı tahmin edilirse, gerçekleşmediğinde yaşanan hüzün de o kadar sağlıklı olur, yani üzülürüz ama dünyamız başımıza yıkılmaz…


Buna paralel olarak, üzüntünün öncesinde yaşanan ve hayal kırıklığının bir parçası olan şaşkınlık duygusu da gerçeklerle bağlantı seviyesine bağlıdır. Hayallerimizle yaşarken ayağımız yere ne kadar sağlam basarsa, tökezleyip düştüğümüzde de o kadar az etkileniriz. Büyük bir şok yaşamayız ve düştüğümüzü hemen anlayıp toparlanırız, ayağa kalkarız ve belki de yolumuza başka hayallerle devam ederiz.


Bu hem hayallerle hem de gerçeklerle sağlıklı bir bağlantısı olma durumu, olası bir hayal kırıklığı yaşandığında bizi umutsuzluk/çaresizlik hissinden de korur. Büyük bir umutla bağlı olduğumuz hayaller yıkıldığında, sonrasında hem üzüntü hem de sinsi bir ümitsizlik basar içimizi… Nasıl olsa gerçekleşmeyecekse ne diye hayalimiz olsundur, böyle hayat olmaz olsundur, vs.


En başta da yazdığım gibi, daha hayallerimiz oluşurken ayağımız yere basıyorsa ve hayalimizin gerçekleşmesi için zaman içinde kendi elimizden gelen her şeyi yapıyorsak umutla beklemeye de hakkımız olur. Ancak her şeyin sadece bize bağlı olmadığını da biliriz ve gerçekleşmeme ihtimalini de hep göz önünde bulundururuz. Bu sağlıklı duruş, hayal kırıklığındaki üzüntünün ve eşlik eden şaşkınlık duygusunun şiddetini hafifletir ve ümitsizliğe doğru evrilmesini engeller.


Ruh sağlığımız ne kadar yerinde olursa olsun, hayal kırıklığı zor bir deneyimdir. Dilerim, hiçbirimiz bu duyguyla yaşamımızda çok sık karşılaşmayız…


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.