Eşim beni çok kısıtlıyor...
“Merhaba Yeşim Hanım,
Yazılarınızı takip ediyorum ve ben de sizinle sorunlarımı paylaşmak istedim. 10 yıldır evliyim neredeyse. Genç kızken evde hep baskı gördüm. Babam, kardeşlerim hep baskıcıydılar, her şeye karışır, izin vermezlerdi. Üniversiteyi bitirdim, evlendim, artık evliyim dedim, bir yaşam alanım olacak, ama olmadı. Eşim de ailem gibi çok baskıcı. Ailemin evine gidecek olsam bile bazen eşim izin vermiyor, otur evinde diyor. Dışarıya karşı hiçbir şey söylemiyorum, anlatmıyorum yaptıklarını. Artık psikolojimin bozulduğunu hissediyorum. Ağlıyorum sürekli. Eşim hiçbir şekilde yumuşama yoluna gitmiyor. Artık tam anlamıyla bıktım diyebileceğim bir noktaya geldim. Ne olur yardım edin.”
İnsanlar en büyük oyunlarını ya sevgiliyken ya da nişanlıyken oynuyor sanırım. Evliliğe doğru yol alırken nasıl da harikuladedir her şey. İşte aradığım bu diyerek uça uça evleniyorsunuz. Sürprizzzz!!! Başka biri olmuş, kadın ya da erkek. Bir süre sonra hangisi oynuyorsa, o sevip evlendiğin kişiyi yeniden keşfet, alışmaya kabullenmeye çalış, karşınız da hergün başka bir yönüyle şaşırtsın sizi. Böyle değil mi sevgili okurlarım? Birçoğunuz bunu yaşamadınız mı? En kötüsü de ne biliyor musunuz? İnsanın evlenerek özgürlüğünü kazanacağını umarken daha da çok tutsak olmasıdır, kadınların açısından bakarsak. Genç kızlar evliliği özgürlük olarak görürler genelde. Evim olacak, eşim, çocuklarım ohhh, rahat edeceğim derler. Çoğu böyle düşünür. Oysaki bazen de farklı bir esarete adım atarlar farkında olmadan. Erkek çok baskıcıysa bir baskıdan başka bir baskıya sınıf atlarlar, kendilerine ait evleri, eşleri, artan sorumlulukları ve daralan özgürlükleriyle. Güzel günlerin hayalleriyle evlenip baskıyı, kısıtlamaları yaşayıp susmak, ele güne karşı deyip kabullenmek kadınların kaderidir sizin gibi sevgili okurum.
Okumuş üniversite mezunu bir kadınsınız, neden bu kadar sindiniz, kişiliğinizi ezdirdiniz? Belki dayak bile yediniz. Bahsetmemişsiniz, ama siz buna sevgi mi diyorsunuz? Her gün sizi biraz daha yok ederek, baskılayarak, haklarınızı elinizden alarak mı seviyor? Siz, o üniversiteyi okurken idealleri hayalleri olan kızı ne yaptınız, öldürdünüz mü? Ruhunuzda mı hala yoksa? Düşünün bir, yazık olmadı mı o genç kıza? Biliyor musunuz, o genç kız bir yerlerde, sizin onu saklandığı yerden çıkarmanızı bekliyor sessizce, ama eminim hala umutludur. İnsan evlenince tabii eşini sayacak, sevecek, düşüncelerine saygı duyacak, ama bu karşılıklı olacak, yok ederek var olmayacak. Ben yok muyum yani derseniz, kişliğiniz silikleşmiş, git-git, gel-gel olmuşsunuz ve bu durumdan da rahatsızsınız. Hiçbir şey birden ele geçmez, kabul görmez. Aşama aşama, savaşa savaşa her gün biraz alıştıra alıştıra, konuşa konuşa vazgeçmeyerek. Annenize mi gideceksiniz, her gün gidecek değilsiniz ya, ama gitmek istediğiniz zaman gidebilmelisiniz. Siz esir değilsiniz. Bu birlikte paylaşımlarla rahatlar daha bir motive olursunuz.
Evli ve anne olmuş bir kadının bu kadar kısıtlanması bağnazlıktır. Eşinizin baskılarını yıllardır susup saklamanız onu değil, kendinizi farklı biri olarak tanıtmanız, siz saklasanız da kimsenin gözünden kaçmaz. Siz Pollyanna’yı oynayarak sadece kendinizi kandırırsınız, başkasını değil. İnsanlar başka kimliklere saklansalar da illa ki kendilerini ele verirler. Bir tek onları seven gözler göremez. Susmak, içe dönmek size sadece mutsuzluk getirmez, hastalık da getirir sevgili okurum. Susup içe atılan her şey bedenlerden kötü bir şekilde patlak verir. Konuşmak, rahatlamak, çözüm yolları aramak, en doğrusu da psikolojik yardım almaktır. Bazen duyacağınız bir kelime size ışık olabilir, yön verir. O, ruhunuzun derinliklerinde sakladığınız genç kızı ortaya çıkartmanızda yardımcı olabilir. Abartmıyorum sadece gerçekleri söylüyorum, kendinizi yeniden bulun diye. Ağlamak sizi hayatınızdaki sorunlardan çıkarmaz, eşinizin baskılarını, kısıtlamalarını kaldırtmaz. Zaten alışmıştır ağlamanıza, duymuyordur bile. Sadece bir süre için rahatlarsınız, sizin kalıcı çözümlere ihtiyacınız var, bunun için de cesarete. Cesaret de yüreğinizde biliyorsunuz. Size kavga edin demiyorum, konuşun eşinizle. Sadece haklarınızı bu kadar kolay teslim etmeyin diyorum, çünkü siz bir eşsiniz, köle değilsiniz. Kaybettiğiniz güveni kazanın ruhunuzda, eminim sonra kabuğunuzdan çıkıp haklarınız için eşinizi yola getireceksinizdir. İnsan sadece eş olarak mutlu olamaz, eşi, dostu, ailesi becerileriyle başarılarıyla mutlu olur. Dört duvarın arasında yaşlanmayın. Kendi kendinize sorunlarınızı aşmayı beceremezseniz mutlaka destek alın. Sevgiler…
“Biz yitire yitire kazandık kendimizi.”
Nuri Pakdil
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
Twitter: @yesimtijen
YORUMLAR