Oğlum bilgisayarın başından kalkmıyor...

“Sevgili Yeşim Hanım, 4 kişilik bir aileyiz, iki oğlum var Allah bağışlarsa. Benim 12 yaşındaki oğlum koskoca yazı bilgisayarla, playstation’la bitirdi dersem abartmış olmam. Ne ailemize katılıyor ne de arkadaşlarına vakit ayırıyor. Yakında okullar açılıyor hem bu nedenle hem de bu kadar bilgisayar bağımlısı olarak yaşadığından huzursuzluk duyuyorum. Eşime söyleyince kızıp bağırıyor ama o da fayda etmiyor. Sizin önerilerinizi öğrenmek istedim. İyi günler.”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Bu çağın çocuklarına bakıp ne şanslı nesilmişiz diyorum elimde olmadan. Sonra da üzülüyorum bu çocuklara, pek çok bakımdan şanssızlar yavrucaklar. Ya daha sonraki nesiller? Onları düşünemiyorum, hiç aklım almıyor nasıl bir dünyayla karşılaşacaklarını. Günümüze dönersek en önemli eksiklikleri koşturacak bir yerleri yok çoluk çocuğun, her yer asfalt, her yer ev, arabalar... Aralara süs için kondurulmuş çocuk parkları var, ama gel de için rahat bir şekilde gönder, gönderebilirsen. Hapçısı mı gelir, tecavüzcüsü mü, çocuk kaçırıcısı mı pusudadır bilinmez, onlar o an orda olmasalar bile hep aklımızdalar. İnsanlar nasıl bu kadar kötüleşti? O kötü ruhlu insanların bu dünyaya ait olduğuna inanamıyoruz, ama aynı dünyada yaşadığımızı bildiğimizden tedirginiz. Oysa bizim zamanımızda insanlar ne kadar temiz yürekliydiler… Şimdi o insanlar uzaylı gibi geliyor bana, çünkü yok artık o masumluk ve iyi hal. Bazı ailelerin bahçeli evleri vardı mahallelerde, bahçeli evler, meyve ağaçları, hanımelleri, rengarenk güllerle doluydu o mütevazı evler. Apartmanlar yeni yeni boy veriyordu ve insanlar mutluydular o apartmanlar ortaya çıkana kadar. Bahçeler, sokak araları, mahalleler, her yer çocukların oyun alanıydı. Korkusuzca bisikletleri sürerdik, zamane çocuklarınınki gibi bir bilgisayarın klavyesinde aramıyorduk oynayacağımız oyunları. Oyunlar kuruyorduk.


Ben de zamanımın şanslı çocuklarındandım. Babaannemin bahçeli bir evi vardı, hepimizin soluğu orda aldığı, benim de evden koşa koşa gittiğim, mutlu olduğum bir evdi. O bahçeli ev, yazı da kışı da ayrı güzel olan o evi hiç unutmam, izleri vardır bende ağaca kurulan salıncaklarıyla, esen uğultulu Kayışdağı rüzgarıyla, yaşanan komşuluklarıyla, oynadığımız oyunlar, kurduğumuz hayallerle. Bizler o dönemde Sanayağ çocuklarıydık. Sanayağ modası vardı, favori yiyeceğimizdi. Oyun aralarında acıktığımız zaman alelacele yediğimiz sanayağlı ekmek dilimleri ve tekrar koşa koşa soluğu bahçede aldığımız günlerdi o günler. Biz Sanayağ çocuklarının hayal dünyaları da genişti, oynadığımız oyunları hatırlayınca bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Anımsıyorum da, komşumuzun çocuklarıyla bir olup bütün mahallenin çocuklarını bizim bahçede toplamış, onlara gösterimiz olduğunu söylemiştik, merakla bekliyorlardı gösterimizi ve o gösterimizi sunmadan önce parayla bilet bile kesmiştik onlara. Oyun sonrasında onlardan aldığımız paralarla kendimize bakkaldan bir sürü bisküvi gofret vs. almıştık sonra o komşu çocuklardan aldığımız paralar nedense sorun olmuş, ortalık karışmıştı. Böylesine yaşanılan çocukluklardan şimdiki zamanın yalnız çocukluklarına geçişi insan içine sindirebilir mi? Bu durum onların suçu değil, bizim yaşadığımız yerlere gereken duyarlılığı göstermememizden kaynaklı bir betonlaşma, dolayısıyla yalnızlaşma yaşanılan. Çocuklarımıza rahat bir oyun alanı, güvenilir sokaklar veremiyorsak çözüm bilgisayara mahkum etmek olmamalı. Bilgisayarı daha masum görüp de göz yummamalı anneler, bu biraz da ailelerin elinde.


Kimi annelerin işine geliyor çocuğunun bu hali, çocuk evde sesini çıkartmıyor, ortalığı karıştırmıyor, nerede diye endişelenmiyor, anneyi de rahatsız etmiyor. Daha ne olsun! Oynasın dursun işte. Bu boş vermelerle bağımlılaşıp yalnızlaşıyor çocuklar. Ne ailede yaşananlardan haberdar , ne de git gide yalnızlaştığından bu konuda annenin olaya el atması gerekiyor. Tavrını net koyacak, 12 yaşındaki çocuk henüz söz dinleyen bir çocuktur. Annenin otoritesine karşı çıkamaz, biraz sızlansa da. Ne yapacaksınız? Bu durumun böyle devam etmesinin ona zarar vereceğini bu nedenle de bilgisayarı daha ölçülü kullandıracağınızı nedenleriyle ona anlatmalısınız. O, bilgisayarın başındayken neleri kaçırdığını, hayatın o ekranın içindekilerden ibaret olmadığını, hayatı hissederek, dokunarak, gülerek, bazen üzülerek beraberce yaşaması gerektiğini, böyle olduğunda daha mutlu olacağınızı, aile olmanın paylaşmak olduğunu, ayrışmak olmadığını bir bir anlatın, fark ettirin çocuğunuza. Ve öncelikle anneler daha çok çocuklarıyla bir arada olduklarından -tabi babalar da çocuklarıyla konuşmalı- onlar konuştuğunda dinlemeyi bilmeliler. Bu dinleme konusunu çok da önemsemeli aileler. Çocuk konuşur konuşur dinlenmezse de ayrışır, yalnızlaşır ve kendini bilgisayar dünyasına kapatır. Eski zamandaki gibi özgür dünyaları olmayan bu çocukları bir makinenin mahkumu yapmamak bence anne ve babanın elindedir. Sevgisinde, ilgisinde, ona verdiği önemdedir. Çocuklarınızla birçok şeyi paylaşabilirsiniz. Paylaştıkça bütünleşirsiniz çocuklarınızla. Sevgiler…


***



Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...



İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com



Twitter: @yesimtijen


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.