Bana bir çiçek dahi almadı...

“Yeşim Hanım merhaba, ben de yazılarınızı okuyarak size yazmaya karar verenlerdenim...

Yirmi iki yaşındayım, erkek arkadaşım ile aynı yaştayız ve dört yıldır birlikteyiz. Kendimi size biraz anlatacak olursam; çok neşeli, sevgi dolu, hayatı çiçek böcek misali yaşayan kızlardanım. Özel bir şirkette uzun bir süredir çalışmaktayım. Yani hayatım hep düzen üzerine kurulu, işim, evim ve ailem… Erkek arkadaşımın defalarca işe girip çıkmışlığı olmuştur. Askere gidip geldi, hala bir düzen kuramadı kendine. Bu ara yeni bir işe başladı. İlişkimiz başlayalı dört yıl oldu, dile kolay... Hala arada ciddi bir adım veya bir düzen yok ve benim gelecekle ilgili kuşkularım oluyor haliyle. Tamam diyorum işe başladı artık bir düzen gelecek buluşmalara, konuşmalara, gezmelere, aşkımıza ama bu onun tarafından dile bile gelmiyor. Bu zamana kadar ‘Aşkım sabret elim darda, seni de ihmal ediyorum ama geçecek‘ dediğini duymadım. Her şey tabii ki para değil ama düşünceli olmasını da isterdim. Hayatımda ondan yana bir çiçek dahi almadım mesela, ufak bir sürpriz, çok ufak, onu bile görmedim. Beni kendisine bağlayacak derinlikte, içten söylenen, hoş, samimi sözler görmedim hiç. Dört yıl boyunca... Maço, sert biri mi derseniz eğer, hayır kesinlikle değil. Yeşim Hanım şimdi siz diyeceksiniz ki, peki siz bunları hiç yaptınız mı? Defalarca diyebilirim... Ben bu kadar sevgi doluyken, yıllarımı boşuna mı harcıyorum diye düşünüyorum. Çoğu günüm ilişkim hakkında düşünmekle geçiyor. Bir yandan ona da haksızlık etmek istemiyorum. Aramadığı, beni merak etmediği gün hatta saat yoktur diyebilirim. Çevremdeki ilişkilere özenmekle, iç çekmekle geçiyor hayatım. Sevgilimi seviyorum, o sadece sevgili değil, başıma bir şey geldiğinde ilk koşacağım dostum aynı zamanda. Arkadaşlarım da hep çok güzel, asil bir bayan olduğumu söylerler ’ayrıl daha iyisini bulursun’ tarzında cümlelerle canımı sıkıyorlar. Bu aralar hiçbir şeyi erkek arkadaşıma yansıtmıyorum. Olgunluğumdan taviz vermemek, ilişkiyi bu şekilde daha da yokuşa sürmemek adına belki de akışına bırakmak gerek ama haliyle de biraz bunalmış durumdayım. Ona belli etmiyorum ama çok canım acıyor içten içe. Sanki bir amacımız yokmuş gibi yaşıyoruz hayatı. Sizce yetersiz bir sevgi uğruna kendimi mi harcıyorum? Belki de bir arkadaş olarak yakın olan o cümlelerinize ihtiyacım vardır… İyi günler dilerim.”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Bu maile cevap yazarken, ‘’Sev’’ dedi gözlerim. Orhan Gencebay’ın şarkısı geldi aklıma. Gerçekten de gözler birinin görüntüsünden etkilenince, kalbe ‘’sev’’ diye sinyaller yollayabiliyor. Hani arkadaşınıza omuz atarsınız ya çaktırmadan birini göstermek için, küçük sesle de kulağına eğilip, ‘’Bak gördün mü ne güzel değil mi?’’ dersiniz, aynen öyle, gözler kalbe işmar eder. Kalp bu görüntüden etkilenir, körü körüne sever. Sevgiliye baştan kalbindeki tüm puanları verir, sonrası sevgilinin kapasitesi, sevme, sevdirme gücüyle ilgilidir. Yüreğinize davranışları, sözleriyle ne kadar ulaştıysa o sevgiyi de, sevgiliyi de o kadar taşırsınız. Kimi çoğalır kalbinizde, kimi de eksilir. Bazılarını siz taşımak isteseniz de taşıyamazsınız. Sebebini bilmediğiniz duygular, acılar katarlar yaşamınıza. Oysa mutluluk katması gerekir sevgilerin. Bu mutluluğu hissedemeyince eksik hissederiz. Bu eksikliklerimizi şarkılarda tamamlarız. Benim şarkım dediğimiz şarkılarımız vardır hepimizin, kalbimize ulaşan, ağlatan, güldüren, acı çektiren, eksilten ya da tamamlayan. İnsanların yüreğine dokunuyorken şarkılar, şarkıların yüreğine ulaşanlar da insanlar değil mi?


İnsanlar, ilişkilerinde birbirlerinin yüreklerine dokunmayı başarabiliyorsa, siz kendinizi mutlu hissedersiniz. Yüreğinize ulaşamayan biriyle beraberseniz, mutsuz ve eksiksinizdir. Neden biliyor musunuz? Ya siz ona büyük geldiniz ya da o size küçük geldi. İşte bu yüzdendir bu eksik hissedişiniz. Çünkü karşınızda ki yetersiz kalıyordur bu ilişkide. Size ulaşamıyordur. Dört senelik bir ilişkide küçücük güzel bir söz duymadığınızı, ondan bir çiçek bile almadığınızı yazmışsınız. Pardon, asker arkadaşı falan mısınız? Öyle mi sanıyor sizi? Bir erkek, yanındaki kadına kadın olduğunu hissettiremiyorsa, siz tabii ki başka ilişkilere özenirsiniz. Bu sizin değil, erkek arkadaşınızın suçu. Ne yazık ki zaman da bu eksiklikleri kapatmaz. O genç bu kadardır, budur. Daha fazlasını beklemeyeceksiniz. Dört senede ne gördüyseniz, ya bir eksik ya da bir fazla. Dahası olduğunu sanmıyorum. Yapısı böyledir, daha kendine ulaşamamıştır, kendini eğitememiştir. Bir sürü şey sıralayabiliriz. Oysa sevmek beraberinde beklentileri de oluşturur. İnsanın kalbinde, sevmek düşünmektir, sevmek hassasiyetle davranmaktır, sevmek önemsemektir, sevmek değer vermektir, sevmek karşınızdakine umut vermektir. Sevmek bu kadar hassasiyet getirirken insana, bu genç niye bu kadar eksik derseniz, onun duygusal kapasitesi o kadar diyeceğim.


"İnsan kendi kendini harcar mı?" demişsiniz. Evet bunu gençken yapıyor sonradan bencilleşiyor. İnsan, kendini nasıl harcar? Dengi biriyle evlenmezse harcamış olur, mutsuz olacağını bile bile evlenirse harcamış olur, imkanları iyiyken imkanı olmayan, gelecek vadetmeyen biriyle evlenirse harcamış olur, kötü huyları, alışkanlıkları olan biriyle evlenirse vs... Sizin anlattıklarınıza bakarsak bu beraberlik bu kuşkularla evliliğe giderse, kendinizi harcamış olur musunuz? Büyük ihtimal, anlattıklarınızdan gözüken o. Evlilik, insanın hayatında çok önemlidir. Evleneceğiniz erkek hayatınıza varlığıyla manen güç katmalı. Kadın bu katkıya bayılır. Güce, korunmaya, sahiplenilmeye. Anlattıklarınızdan anlaşılan iyi bir arkadaş ama umut veren biri değil. Hüzün katmış yaşamınıza. Üstelik eksik hissetmişsiniz başkalarına bakıp için için. Çekinceleriniz var, mutlu değilsiniz. Sizin kalbinizin bu sevgi ile ilgili hakikate ulaşması lazım. Mutluluk için nefes almaktan daha fazlası lazım. ‘Çaba + emek + duygu’ gibi. Neden her şey yolundaymış gibi davranıyorsunuz? Bu bir kandırmaca, hem de kendinize. Aslında bu içsel olarak yaşayıp paylaşmadığınız sorunlar. O gence karşı da haksızlık olmuyor mu? Söyleyin hatalarını bilsin, eksik ne hissediyorsanız bunları konuşun, içinizdekileri kendinize saklamayın.


Bunları onunla paylaştıktan sonra biraz daha süre tanıyın. Bakın bakalım bir şeyler değişecek mi ilişkinizde, şayet değişmiyorsa bugün eksiklik olarak duyduğunuz hisler yarın pişmanlık da eklenince, taşıyamayacağınız kadar ağır yük olur. O nedenle iki kere düşünün, iyice emin olun mutlu olacak mısınız? Bu kararı, tüm bunları sorgulayarak siz vermelisiniz. Bu ilişkiye sizi eksik ve mutsuz hissetmenize rağmen bağımlı kılan ne biliyor musunuz? Zihnen bu ilişkiye bağlısınız. Bu bağımlılık sizi bu ilişkiye tutsak ediyor. Sorgulayamıyor, cevap arayamıyor, çözmekten kaçıyorsunuz. Size göre o iyi bir insan, iyi bir arkadaş. Bunlar sizi bağlıyor ama unutuyorsunuz o iyi bir sevgili değil. Evlendiğinizde de iyi bir eş olmayacak muhtemelen. Siz de bunları öngörmenize rağmen gerçeklerle yüzleşmekten korkuyorsunuz sanıyorum. Bu sorgulamalarla yüzleşmezseniz o neşeli kızdan eser kalmayacak. İstemem, hüzünlü olmasın yüzünüz. Bunun için de gerçeklerle yüzleşin ki doğruya ulaşabilin. Bence içimizde bizi dürten, bizden bir tane daha olması güzel bir şey. Bazen bizlere kendi duygularımızı keşfettirebiliyor içimizdeki yaramaz asi çocuk tarafımız o iç sesimiz iyiki var ve bize seslenerek yol gösteriyor. ‘’Oradan değil buradan’’ diyor. Hep takışıyoruz kendisiyle çok asi çok ama seviyorum bu asiliği, bu baş kaldırışı... Siz de sevin bence. Sevgiler...



***

Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com

Twitter: @yesimtijen

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.