Evlenecektik...

“Merhaba Yeşim Hanım. Yıllar önce başladı ilişkimiz. Ben onun sürekli yalanlarını yakalıyordum ve o da yakalanmaktan rahatsızlık duyuyordu, ama buna rağmen yalan söylemeye de devam ediyordu. Tanıştıktan bir - iki yıl sonra bana evlenme teklifi etti. Bazı şeyler kafamda tam oturmadığı için ve nasıl olsa birbirimizi seviyoruz diye beklettim. Sonra bir gün onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm, teklifini kabul ettim. İsteme gününe karar verilmiş olsa da o gün isteme olmadı, aileler tanıştı, bunu yine de sorun etmedim. Birkaç hafta sonra sevgilimin benden uzaklaştığını hissettim, bunun akabinde hislerimde de haklı olduğum ortaya çıktı. Sevgilim başka bir kızla da görüşüyordu. Birkaç gün sonra da benden ayrılmak istedi. Ben de bu olanları ailesinden birine anlattım ve erkek arkadaşımla karşı karşıya gelip konuştuk, barıştık, isteme gününe karar verdik. İsteme gününe kadar görüştüğü kız yine erkek arkadaşımın aklını çelmiş ve iletişim halinde olmaya devam etmişler. Sonuç olarak isteme günü geldiğinde erkek arkadaşım ve ailesi istemeye gelmediler. Ailem perişan oldu ama onlara tartıştığımızı ve benim gelmeyin dediğimi söyledim. O kızla sevgili oldular. Ve ben hala onu unutamıyorum, neredeyse iki yıl oldu. İnanın hala çok üzülüyorum ve kimseyle paylaşamıyorum. O ise benden nefret ediyor. Ne olur bana bir yol göster Yeşim Abla, buna ihtiyacım var.”

Yeşim Tijen’in cevabı:


“Bir misafirliğe gitsem,

Bana temiz bir yatak yapsalar,

Her şeyi adımı bile unutsam,

Uyusam…”

MELİH CEVDET ANDAY


Bazen insan uyumak istiyor. Bir parça huzur için. Yaşanan acıları, ayrılıkları unutmak için, belki de uykuda olsun ruhen artık özgürleşmek için uykuya sığınıyor. Uyusa uyansa ve her şeyi unutsa ama yok öyle bir dünya. Gözlerini açtığında bir bakıyorsun hiçbir şey kaybolmamış; gerçek tam da karşında. Açılmanı bekliyor. Uyandın mı? Ben yine buradayım hiçbir yere gitmedim seni bekliyorum, der gibi.


Evet sevgili okurum, acılardan kaçış yok ama insanoğlu kendince formüller geliştirmiştir hep en aza indirgemek için. Oysa siz acılarla ahbap olmuşsunuz. Biraz mesafe her şeyde iyidir. Güle güle demeniz gerekirdi, gülerek söyleyemeseniz de gidene, gitmek isteyene, niyeti gitmek olana güle güle demeli. Kim sevdiğini hayatından, kalbinden gülerek yolcu edebilir ki? Ama bazen inadına gülmek gerek. Hiç üzülmemiş gibi…


“…Bazı şeyleri bir çırpıda silemezsin. Çırpınarak silersin.”


Gidenin ardından acı çekebilirsiniz ama acıyla arkadaş olmak yok, döner diye umut etmek yok. Gerekirse sürüne sürüne ama yeniden ayağa kalkmak için olmalı tüm gayretler. Bunu başarabilmek için de güçlü olmak lazım. Hayatta size en çok lazım olacak şey bu; güçlü durmak ve gerçekten güçlü olmak. Yaşadıklarınızla hayat size güçlü olmayı öğretecek, siz istemeseniz de. En iyi öğretmenden, hayattan, birebir özel ders alırsınız farkında bile olmadan. Biri dünyaya geldi mi atarlar hayatın kucağına ve adettir derler ki: “Eti senin, kemiği benim!” Bu sözü öğretmenlere diyorsunuz bari hayata demeyin. Şaka bir yana, insan çok sevebiliyor ama artık bittiğinde unutmak, hayatına devam etmek zorundadır. Buna mecbursunuz. Kendi ruhunuz, bedeniniz için anne-babanız, onların üzülmemeleri için, dostu düşmanı sevindirmemek için. Ayağa kalkın olmaz mı? Sizi çok iyi anlıyorum. Sevdiniz, emek verdiniz, hayaller kurdunuz, umut ettiniz ve daha bir sürü şey, hepsini sildi ve çekip gitti, hiç yaşanmamış gibi… Adaletsiz ce bir davranış ama ne yapabilirsiniz? Bizleri aşan durumlarda kader diyoruz.


Bazen bir ilişkiyi yaşarken o ilişkinin içinde kaybolursunuz. Yaşadığınız ilişkinin size göre olmadığını bile bile vazgeçemezsiniz. Bunun adı sevmektir. Tıpkı sizin sevgilinizin yalanlarına rağmen onu sevmekten vazgeçmediğiniz gibi. Bazen sevgi o kadar büyük olur ki yalanların üstünü bile örter. Belki başka yanlışları da örtebilirdiniz fırsat verseydi. Vermemiş. Bazen kişinin yapamadığını Allah kullarına yaptırır ve biz yaşananlara bakıp o zaman her şerde bir hayır var deriz. Tıpkı siz de olduğu gibi. Allah’ın sevdiği kuluymuşsunuz. Evlenmeden ayrılmak gibi size göre şanssızlık bana göre şans sizi bulmuş. Kader devreye girmiş. Sizin yapamadığınızı yapmış, ayırmış sizi. Neden şanslı olduğunuzu düşünüyorum. Çünkü evlilik flörtten çok farklıdır. Evlendiğinizde artık birbirinize ait olmanın rahatlığıyla eşler birbirlerini daha az önemserler. Daha az önemseyince daha çok kavga ederler. Birbirlerinden daha çok uzaklaşırlar. Yalnızlaşır ve mutsuzlaşırlar.


Yalan söyleyen biriyle evliyseniz daha çok yalan söyler. Siz bunları çözeyim derken kendiniz olmaktan çıkardınız. Onun yalanlarını çözmekle o kadar uğraşırsınız ki kadın olmaktan uzaklaşıp artık o beğenmediğiniz mutsuz, birbirinin yüzüne bakmayan evli çiftlere dönerdiniz. Evlilik bu mu sizce? Yalan söyleyen, aldatan bir adamla mı evli olmak istiyordunuz? Her sözünden şüphe edeceğiniz, hangisi yalan hangisi doğru bilmeyeceğiniz bir adamı mı çocuklarınıza baba yapacaktınız? Evliyken de aldatılacaktınız. Hayır, hiçbir genç kız böyle bir adamla bile bile evlenmek istemez. Bu gerçekleri bildiğiniz halde kabul etmek istemezsiniz. Çünkü sevgi kör eder gözleri. Ne zaman mı gerçek olduğunu kabul edersiniz? Eski sevgilinizi unuttuğunuz zaman ama insan unutmak istemezse unutmaz. Unutmayı da istemek lazım bir de kararlı olmak. Siz bu durumunuzu değiştirmek, bulunduğunuz çıkmazdan çıkmak istiyor musunuz, bunu sorun kendinize. Ben bu acıyla nereye varabilirim? Neden bu acıyla yaşıyorum hala? Bu adamı kaybetmenin acısından kendimi kurtaramazsam benim halim ne olur? Hayat benim için sade ondan mı ibaret? Ne cevap vereceksiniz bu sorulara? Sizin bu yaşadıklarınızı kabul etmekle iyileşme süreciniz başlayacak. Belki her şeye sihirli bir sopa dokunmayacak, yavaş yavaş yaşanacak değişim. Mühim olan bu değişimi kabul etmek değil mi?


Acınız geçtiğinde iyi ki diyeceksiniz, iyi ki! Ama sanki aklınız yerinde değil. İnsan bu kadar eziyet eder mi kendine. Etmemeli. Değmiyorsa hiç etmemeli. Sizin çektiğiniz acı kabul etmemenizden, aldatılmayı hazmetmemenizden kaynaklı. Ona yaptıklarını yakıştıramamanızdan. Sizi aldattı. Başka birini seviyor, onun için sizi terk etti. Bu adamı mı istiyorsunuz hala? Sizden hiç de güzel bir şekilde ayrılmamış bu adamı görmek için orada burada onun yolunu gözlüyorsunuz? Onu görmekle ne kazanacaksınız? Sizin payınıza ne düşecek bu uzaktan görmeyle? Yutkunmadan başka… Yoksa siz kendinize acı vermekten hoşlanıyor musunuz? Sizi aldatmış, heveslerinizi kursağınızda bırakmış bir adamın gidişine, terk edişine yenilecek misiniz? Bana güvenmiş tüm samimiyetinizle yazmışsınız. Ben bu durumda isterim ki silkinip ayağa kalkın. Yaşadıklarınıza noktayı koyun. Ona inat, daha iyi olmak için, senden sonra da yaşıyorum hayat güzel, yıkılmadım bak yaşıyorum demek için olsun isterdim tüm çabalarınız. Bunu yapacaksınız artık değil mi?


Yaşananları değiştirmeye gücünüz yetmiyorsa özgürleşmek için en güzel çare onunla olan döneme nokta koymak. Sonra? Sonrası Allah kerim! Eminim hayat eksilenin yerini en güzel şekilde dolduracaktır. Hem sizi sevmeyen birini hala niye seveceksiniz? Salın kalbinizden gitsin. Sevgiler…


***


Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.


Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...


İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com


@yesimtijen




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.