Sevdiğim başkasıyla evleniyor...

“Merhaba Yeşim Hanım, çok büyük bir sıkıntı içindeyim. Daha önce evlilik yapıp ayrıldım, bir tane çocuğum var. Eşimden ayrılalı uzun zaman oldu. Birkaç senedir biriyle birlikteliğim var ama o daha önce evlenmemiş. Birbirimizi gerçekten çok sevdik. Ben onun her şeyi ilk yaşadığı, ilk aşık olduğu kadınım. Zamanla benim yüzümden çok kötü şeyler yaşandı. Yani kavgalar, tartışmalar çok bunalttım, çok üstüne gittim, bıktırma noktasına getirdim. Biz aynı köylüyüz, ailelerimiz birbirini çok iyi tanıyor. Neyse, uzun bir ayrılık süresi oldu ama ben hiç vazgeçmedim, ağladım, yalvardım, tehditler ettim bunu yaptıkça o daha çok uzaklaştı. Daha sonra babasının kanser olduğu ortaya çıktı. Ameliyat oldu ama düzeni yok. Babası yaşlı ve babasına öyle düşkün bir insan ki babası öl dese ölür, o derece. Ailesi doğal olarak hep evlendirme baskısı yaptı ona. Hatta geçen sene kaç yere kız bakmaya gittiler; o zaman babasının hastalığı olmadığından sevdiğim erkek hepsine yok dedi, oyaladı. İki ay önce babası sürekli ağlamış senin evliliğini göremeden ölüp gideceğim diye, sonra annesiyle gidip hiç tanımadığı dayısının kızını istemişler. Üstelik kızı almak için 25 bin TL para da vermişler. Kız 16 yaşında, yüzük falan taktılar. Ben 2 aydır yerde miyim gökte miyim bilmiyorum. Nişanlandığını duyunca bileğimi kestim. Evet, saçma, aciz bir durum ama kalbim öyle acıdı ki ne yapacağımı bilemedim. Nişanlıyken çok konuştuk, çok ağladım ama tabii ki bir geri dönüşü yok. Bugün kınaları oluyor ve birkaç güne düğün başlayacak. Çok çaresizim. Belki diyebilirsiniz, seni sevse seninle evlenirdi ama işte onun bekar olması, benim dul olmam ayrıca aynı köyde olmamız, elalem ne der lafları falan engel oldu. Bu evlilik sizce sürer mi, mutlu olurlar mı?”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Balkonumda bir rüzgar çanım var. Rüzgar estikçe çın çın ses veriyor ve ben bu sesle huzur buluyorum. Bir başkasının belki “Ne bu ne böyle? Çın çın!” diyeceği bir sesle ben mutlu oluyorum. Neden mutlu oluyorum ? Çünkü içimde huzur var, meşgulüm, bir şeyler üretiyorum, hayata olumlu duygularla bakıyorum, dolayısıyla da mutluyum. İnsanı mutlu eden yegane şeyin olumlu düşünebilmek olduğuna inanıyorum. Hayata inanmak, kendine inanmak, ümit etmek, hayal kurmak tabii bunların peşinde mutluluk oluyor. İnsanın bunun için kendine hep bir şeyler katması gerekiyor. Hiçbir şey beleş değil. Bir tek Kemal Sunal’ın filmindeki gibi ağaya beleş, geri kalan herkes bir çaba göstermek zorunda, öğrenmek zorunda. Anneciğim, kardeşlerime ve bana der ki “Boş başak eğik olur, dolu başak dik olur.” Onun için bol bol okuyun. Ben de size bir anne edasıyla diyeceğim ki sevgili okurum, dolu bir başak olun. Dolu bir başak olmak demek rüzgarlarda savrulmamak, yaşadıklarınızın üstesinden gelmek demek.


“Kursak diye bir yer var. Heveslerim, hayallerim, sevdiklerim hepsi orada...” –Can Yücel


Evet, kursak diye bir yer var. Bütün arzuların, heveslerin, yaşamak isteyip de yaşayamadıklarınızın birbirine düğümlenip geçemediği yer kursak. Birçok insan yaşama kursağında kalmış, yaşayamadığı arzularıyla devam eder, etmek zorundadır. Çünkü yaşamın acelesi vardır. Başka çoraplar örmekle meşguldür. Sizi beklemez, akıp gider. Hayat da yaşadıklarınızı sindirmenizi beklememiş. Bakın adam evlenmiş. Hiç yaşamamış gibi yapmış, hayatına devam etmiş. Yakında çocuğu da olur. Siz ona takılı mı kalacaksınız? Sizin bir hayatınız olmayacak mı? İnsan sevmenin ve sevilmenin cazibesine dayanamayıp duyguların akışına kapılınca sonunda kişiye kalan hüzzam makamında şarkılar oluyor. Sevmek, sevilmek hakkınız da olsa siz yaşamamanız gereken bir ilişkiye kendi kendinizi ikna ederek, kandırarak girmişsiniz. Doğal sonuçları yaşıyorsunuz. Keşke sevmek her şeyi çözebilse. Her ikiniz de birbirinizi sevmiş olsanız bile bazı tabular yıkılamıyor ülkemizde. Şimdi yaşananlar yaşanmış, bitmiş. Sanki hiç yaşamamış gibi yapmak durumunda kalacaksınız. Buna mecbursunuz. Bu durumu kabullenmeye ikna edeceksiniz kendinizi. Aynadaki o yüze bakabilmeli, gözlerinizi gözlerinizden kaçırmamalı, o kadını sevmelisiniz. Kendi hayatınızla ilgili öngörünüz kuvvetli olmak zorunda. Hesabınızı iyi yapmalısınız. Sevgiye, ilgiye ihtiyacınız var anlıyorum ama olmayacak ilişkilerle sadece saygınlığınızı kaybedersiniz. Doğru kişi size gelene kadar kendinize meşgaleler bularak oyalanın. Kimsenin bu durumu kullanmaya çalışmasına izin vermeyin. Boşanmış kadınları erkekler bir av olarak görüp şanslarını denemek isteyebiliyorlar. Başınızı dik tutmak zorundasınız. O baş size dik olarak lazım, eğik bir baş hiçbir kadına yakışmaz. Hele hele bir anneye hiç yakışmaz. Duygularınızın etkisinden bir an önce kurtulup hayatınıza aklınızla devam edin. Kendinizden sonra bir anne olarak çocuğunuza karşı sorumlusunuz. Onun çevresinde değer görebilmesi de sizin yaşamdaki duruşunuza bağlı. Bu ilişkiye takılı kalarak hafif bir kadın izlenimi yaratırsanız çocuğunuza da büyük zarar verisiniz.


Boşanmış kadınlar kendi hayatlarındaki sorumlu ya da sorumsuz davranışlarıyla diğer boşanmış kadınları etkiliyor. İnsanların bakış açıları hep bu davranışlara göre şekil alıyor. Bir yerde çevrenizdeki insanların size karşı yaklaşımını siz belirliyorsunuz. Bu ilişki yaşanmış ve gencin evlenmesiyle bitmiş. İster aileye yardım için evlendirilmiş olsun ister severek ne fark eder? Evlenmiş. Hem de 16 yaşında küçücük bir kızla. Şimdiden sonra size düşen bu defteri tamamen kapatmak ve size bir gün eşinden sıkılıp veya bir başka bir bahane ile geldiğinde hiç açmamak. Çünkü bir yere varamazsınız, hayatın içinde yaprak gibi savrulursunuz, yazık edersiniz kendinize. Size kendinize yönelmenizi önereceğim. İçinizdeki o kadına bakın nelerden hoşlanıyor, neleri seviyor, neleri iyi, neleri çok iyi yapıyor, kendiyle bir tanışsın. Bu bir kendini keşfetme yolculuğu. Zevkli ama bir o kadar da kolay olamayan bir yolculuk. Bu yolculukta hayallerinizi keşfedeceksiniz, bunların ardından kendinize hedefler koyacaksınız. Bir amaca bağlanacaksınız ve boşlukta kalmayacaksınız. O boşlukları yanlış insanlarla doldurmayacaksınız, kendinizi güçlü hissedeceksiniz. Güçlü olmak da başı dik olmaktır, kendini sevmektir. Kolay kolay kapılmamaktır, bekleyebilmektir. Şimdi kendiniz için bir eylem planı yapmalısınız. İlk eyleminiz o kişiyi unutmak olmalı, ikincisi de kendinizi geliştirmek, keşfetmek, üçüncüsü çocuğunuz, onunla ilgilenmeniz gerekiyor. Onun psikolojisi sizin pisikolojinize bağlı bunu hiç unutmayın. Siz bir annesiniz. Önce kendinizden, sonra çocuğunuzdan sorumlusunuz. Sorumluluklarınızı unutamazsınız. Unutur da yaşarsanız bir gün bu unuttuklarınızın bedelini ödersiniz. Çocuklar unutmaya gelmez, sahip çıkmak, ilgilenmek gerekir.


Bana mutlu olabilirler mi diye sormuşsunuz. Neden olmasınlar? Siz izin verirseniz olabilirler. Erkekler için çok da önemli değil her şeyin ilkini sizde yaşamış olması.Yaşamış olması önemli, yaşar ve bitirir. O küçük kız onun eşi, ona bakışı, onu algılayışı farklı olacak. Lütfen kendinize bir kötülük daha yapmayın, uzak durun. Hayat size beklemesini bilirseniz bir başkasını mutlaka verecektir. Yeter ki beklemesini bilin. Annemin sözünü unutmayın: “Boş başak eğik olur, dolu başak dik olur.” Onun için de okuyun. Kendinize her öğrendiğinizle bir şeyler katacaksınız yoksa o rüzgarlarda boş başak gibi bir o yana bir bu yana savrulur gidersiniz, çocuğunuzun da hayatını ziyan edersiniz. Boşanmış kadın olmak, evli kadın olmaktan çok daha zordur. Evli kadın kocasının şemsiyesi altındadır. O şemsiyeyle korur kendini ama boşanmış kadının şemsiyesi yoktur. Kadınlar bu şemsiyesiz hayatı kolay kolay göze alamazlar. Bazıları mutsuz da olsalar şemsiyenin altında yaşamayı tercih ederler. Siz şemsiyesiz bir hayatı tercih edecek kadar güçlüsünüz, bunun farkında mısınız? Hadi hayata da bu gücünüzü gösterin yaşamınızla, çizginizle olur mu? Sevgiler...


***


Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.


Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...


İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com


@yesimtijen



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir yeşim hanım öncelikle dikkatimi çeken annenizin nasihatının yanlış aktarımı oldu doğrusu 'boş başak dik olur, dolu başak eğik olur' olacaktı 2. olarakta erkekler kendilerine baskı kurulmasına bir nebze dayanabilirler sonrasında tepkilerini ortaya koyarlar hanımefendinin yaşadığı gibi ilişkide sorunlar olmaya başlar adam evlenmiş (çocuk gelin olmasına hiç değinmiyorum zira çok hassas bir konu) geçmişi geçmişte bırakmış hanımefendinin de yapacağı şey budur geçmişe takılı kalarak hayatı hem kendisine hemde beyefendiye zindan etmemek önüne bakmak kendisiyle ve çocuğuyla ilgilenmektir
    CEVAPLA
  • Misafir bu zamanda 2016 yılında görücü usulünü geçtimmm başlık parası ve çocuk yaşta gelinler hala var ya utansın herkes !!!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.