Kirpi komşular, zarif kirpiler

Evimin tam karşı köşesinde kocaman bir zeytin ağacı var. Muhtemelen şu an mahallede yaşayan en yaşlı kişiden bile daha yaşlıdır kendisi. İnsan gücüyle tarif edilemeyecek kadar kuvvetli, yeryüzünde görünen kısmı buysa yerin altına nasıl kök salmıştır dedirtecek kadar haşmetli bir ağaç…


Yeri süpüren dallarından gövdesine ulaşabilmek mümkün değil. Bu sebepten dallar ve gövde arası sürprizli bir labirent gibi. Alice olup ağacın altında harikalar diyarına giden delikten içeri atlamayı ya da Pan’ın Labirenti filmindeki Ofelia gibi yine ağacın altından başka bir dünyaya geçişin sırlarını aramayı hayal edebiliyor insan. Alice’in Harikalar Diyarı’nda ya da Pan’ın Labirenti’nde olmak…Ya da bir kirpi olup dalların altında insanlardan uzak, zeytin kokulu bir kirpi yuvası kurmak…


Bir baba kirpinin her akşam eve dönüş güzergahında bahçem. Geçtiği ağaç altları, çıktığı kapı hep aynı. Zeytin ağacına doğru olan kapıdan çıkıp gözden kayboluyor. Kimbilir belki o da işinden dönüyordur diye düşünmek hoşuma gidiyor. Genelde ben bahçeyi sularken kesişiyor yollarımız. İstisnasız her seferinde gülümseyerek yolculuyor, elimde hortum, bir de su döküyorum arkasından üstelik.


Birkaç gece evvel zeytin ağacının köşesinden eve doğru dönerken ufacık bir kirpinin ağaca doğru kaçıp labirentin içinde kaybolduğunu gördüğümde emin oldum o gizli labirentte bir kirpi ailesinin yaşadığından. Sağ yanımda sanatçı, zanaatkar, güleryüzlü, candan iki insanla, sol yanımda zeytin ağacının altını mesken bellemiş kirpilerle komşuluk ediyorum. Doğrusu daha iyisini ben bile hayal edemezdim.


2009 yazında hem iş hem de özel hayatımdaki gürültülerden uzaklaşmak için üç günlüğüne bir Ege kasabasına atmıştım kendimi. Ege’nin sıkkınlara, kalbi kırıklara, yorgunlara hep iyi gelen ve iyileştirici bir tarafı vardır. Bu sıfatlardan en çok yorgundu bana uyan. Yanıma bir Ursula LeGuin’in “Güçler”ini, bir de Muriel Barbery’nin “Kirpinin Zarafeti” romanlarını almıştım. Birincisi çok iyi tanıdık, güçlü bir yazar, ikincisi tanımadık ama merak edilen bir yazardı. Üç gün, Güçler’le olağanüstü geçmiş, son gün otobüs yolculuğunda almıştım elime Kirpinin Zarafeti’ni.


Bulmaca çözmek gibi oluyor bazı kitapları okumak. Bir çengel bulmacadan çok kendinle ilgili bir bulmaca… Cevapları vermese de ihtiyacın olan soruları veriyor; bazı kilitlere anahtar sokmanı sağlıyor. O gün sekiz saat süren otobüs yolculuğunu farklı kılan, Kirpinin Zarafeti’nin benim için bu özelliklere sahip olmasıydı.


Zor görüneni, dikenli olanı, kendinden uzak tutanı, yani bir kirpi familyasından türemiş olan herkesi çok güzel tanımlar Paloma Kirpinin Zarafeti’nde.


“...Bayan Michel de kirpinin zarafeti var: Dışarıdan dikenlerle zırhlı, tam bir kale, ama bence içinde kirpiler kadar doğrudan bir rafinelik var. Kirpiler haksız yere duyarsız, uyuşuk görülen, şiddetle yalnız ve korkunç bir şekilde zarif hayvanlar".


Yıllar sonra bahçemden geçen ve zeytin ağacının altına yuvalanmış bir kirpi ailesinin beni götürdüğü anılar… Kirpilerle yolum ne zaman kesişse hep güzel bir şeyler olur. Bütün bunların hepsi başlı başına güzel şey ya…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir bu yazı gülünç olmuş. edebiyatsızlık belli oluyor.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.