HT Hayat Anasayfa Bekar kadının günlüğü – 66 | Yazı Dizileri

Eeehh! Yeter be! Hep kadınlar yanlış, erkekler mi doğru? Yok, kadınlar ilişkinin başında geleceği düşünüyor, yok, erkekler sahiplenilmek istemiyor, yok, kadınlar ciddi ilişki isteyip erkekleri rahatsız ediyor... Ne bu ya! Erkekleri memnun etme kulübü kuruldu da üye eksiği mi var? Öyle yaparsan erkek huzursuz olur, böyle davranırsan erkek hoşlanmaz, onu dersen kaçırırsın, bunu dersen yanında durmaz. Eeeehhh!


Kaçarsa kaçsın, durmazsa durmasın. Gelecek konuşmak istemiyor mu, buyursun gününü gün etsin. Sahiplenilmek istemiyor mu, ciddi ilişki istemiyor mu, günü gelince yapayalnız göçüp gitsin. Madem kadının yaptığı her şeyden, söylediği her sözden bu kadar rahatsız, kalsın kendi kendine. Ya da arasın dursun, aranıp dursun hayalindeki kadını.


Tamam, senelerce evlilik meraklısıydım, yanlıştım, epeyce düzeldim, ama bunu erkekler için değil kendim için yaptım. Biriyle beraber olma yolundayken onu takıntı haline getirmemek, hayatımın merkezine oturtmamak için.


Niye hep ilişkiler söz konusu olduğunda kadınların hatalarından bahsediyoruz? Diyelim ki, ilişkinin yarınından hiç konuşmadık, hiçbir şey beklemedik, istemedik, rahatlayacak mıyız? Tek sorun bu mu? Sanmam. Mutlaka kadınların yine “fazla bilmem ne” olduğu durumlar bulacaklar, şikâyet edecek erkekler. Maksat, sıfır sorumluluk, sıfır angajman. Oldu!

Neredeyse çağrı merkezi kuracaklar, erkekleri memnun etmenin inceliklerini kadınlar öğrensin diye.


O Ertan’ın yeni bıraktığı sakallarını yolacağım. Yine bilgiç bilgiç konuştu, sanki ilişki gurusu hazret! Geçmişini bilmesem, kaç kadının onu niye bırakıp gittiğini, ciddiye alacağım bütün söylediklerini. Salak!


Yeter! İsteyen günübirlik yaşasın! Ben geleceğimi düşünüyorum kardeşim! Bundan böyle hayatıma giren erkek de azıcık gelecek düşünsün istiyorum, bir zahmet. Öylesi gelene kadar bekleyeceğim, o kadar!


Ben böyle salonda kolilerin arasında yürüyüp söylenirken zil çaldı. Bina gibi o da eski. Cik cik cik kuş sesi. Yarın ilk iş, onu değiştireceğim.


Kapıyı açtım. Kırklarının ortalarında bir kadın, pijamasının üstüne hırka giymiş, saçları yağdan kafasına yapışmış halde karşımda duruyor. Peçeteyle örttüğü tabağı var elinde.

“Hoş geldiniz. Ben karşı komşuyum. Yemeğiniz yoktur şimdi... Size mücver getirdim.”

Tabağa gönülsüzce el uzatırken karnımdan konuşur gibi teşekkür ettim, göz teması kurmadan kapıyı kapattım.


Nakliyeciler gideli beş dakika ancak oldu. Sen kapı deliğinden beni mi dikizliyorsun? Koştun, iki arada bir derede mücver mi yaptın? Yarın sabah kahvesine de çağırır bu beni. Soğukta çorbayla kapıya dayanır, akşam beş çayına gelir. Beni evde görünce ev kadını zanneder. "Evde çalışıyorum" derim anlamaz. Zırt pırt beş çayına gelir, izlediği dizileri anlatır. Varsa kocasından, çoluk çocuğundan, eltisinden görümcesinden dert yanar.


Kış güneşi batmak üzere. Yorgun ve gerginim. Karnım guruldarken mücveri çöpe atıyorum. Telefonum çalıyor. Müfit beni akşam yemeğine evine davet ediyor. Karşı binaya bakıyorum. Evi karanlık. Hemen hemen kafenin kapanma saati. Evinde yemek mi var, anlamadım. Herhalde dışarıdan söyleyecek. Niye beni hemen evine davet etti ki?


Bütün gün internete girmedim. Cep telefonumdan bağlanınca postalarım düşmeye başlıyor. Verdiğim fiyat teklifini kabul etmişler. İki gün sonra teslim etmem gereken kahve siparişim var. Sonraki partiyi yılbaşı özel paketleri yapabilir miyim diye soruyorlar. “Elbette” diye cevaplıyorum. Küçük, kırmızı bir etiket lazım. Yine tasarım işi. Akşam Müfit ile konuşacağım. Bizim kafede de iyi gider. Bizimkilerin üzerine kafenin adını da yazarız. Müfit’in kafesi ne zaman “bizim” oldu?


Birer ikişer evlerin ışıkları yanmaya başladı. Ben sokak lambasıyla yetiniyorum, çıplak ışık altında kendimi hücrede gibi hissetmemek için. Ses alt kattan mı, üst kattan mı geliyor anlamıyorum, ama biri org çalıyor. Merdivenlerde gürültülü konuşmalar yankılanıyor. Kavrulmuş soğan kokusu duyuyorum. Herhalde biri evini havalandırmak için mutfak penceresini değil de kapıyı açıyor.


Karnım çok aç. Çantamdan çıkardığım krakerden alıyorum. Elleri cebinde Müfit’in yaklaştığını fark ediyorum. Onu beklediğimi zannetmesin diye geri çekilmek için zamanım olmuyor, o da beni fark ediyor. “Seni arıyorum” der gibi elini kulağına götürüyor. Karanlıkta seçebilirmiş gibi, “Tamam” deyip başımı sallıyorum.


Org sesinden mi, kavrulmuş soğan kokusundan mı, bilmiyorum ama sakinleştim. İyi oldu.


Ne yiyeceğiz? Evi nasıl acaba?


Önce gidip bir aynaya bakayım.


67. bölüm 16 Kasım 2018 Cuma hthayat.haberturk.com’da..



Diğer bölümler



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.